Erdoğan’ın Yıldız Teşkilatı!


17 Aralık 2014’te, Muhammed Taha Gergerlioğlu ve Göksel Güler Almanya’ya giriş yaptıkları Frankfurt’ta, Ahmet Duran Yüksel ise Nordrhein-Westfalen eyaletindeki evinde, 11 Kasım 2014 tarihli yakalama emri dayanak gösterilerek gözaltına alındı ve tutuklandı.
Dava, önemli bir tartışmayı beraberinde getirdi. Sanıklar, “Almanya’da, Şubat 2013’ten tutuklandıkları tarihe kadar Türkiye’deki bir istihbarat servisi adına ajanlık faaliyeti yapmakla" suçlanıyordu. Üstelik “yönetici” olarak tanımlanan Muhammed Taha Gergerlioğlu’nun ilginç yaşam öyküsünün son kertesinde, Erdoğan’ın Başbakanlığı dönemindeki danışmanlığı da bulunuyordu.Alman medyasının -başta Focus ve Spiegel’in- haberleri, sanıklar ile Erdoğan arasındaki organik ilişkiye dikkat çekiyordu. Bu ilişkinin en etkin unsuru ise, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dı.
Türk ajanlarla ilgili Koblenz Eyalet Mahkemesi’nde başlayan davanın, takriben 25 duruşma sürmesi bekleniyordu. Zira binlerce sayfalık dava dosyası vardı ve iddialar çok ciddiydi. Ancak ne olduysa oldu ve dava 10 Kasım 2015’te mahkeme tarafından gerekçeli kararın açıklanmasıyla kapatıldı.
Karar, “davanın üstünün kapatılmak istendiğini” açıkça ortaya koyuyordu. Öyle ki, sanıklardan Gergerlioğlu hakkındaki iddialar 70 bin Euro, Ahmet Duran Yüksel’inkiler 5 bin Euro, Göksel Güler’inkiler ise 100 saat sosyal hizmet karşılığında takipsizliğe uğradı.
Bu gelişme, davayı takip edenlerce, bir hafta öncesinde yapılan Erdoğan-Merkel görüşmesiyle açıklanıyor. Genel kanıya göre Merkel’in mülteci sorunu ve diğer meselelerdeki taleplerine karşılık Erdoğan’ın istediklerinden biri, danışmanını da içeren davanın kapatılması oldu.
Önce dava sürecini baştan itibaren irdeleyip ardından KONGRA GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Genel Başkanı Hüseyin Mat, Avukat Mahmut Ertaş ve Alman gazeteci Josef Hufelschulte’nin aktarımlarına yer vereceğiz.
MUHAMMED TAHA GERGERLİOÐLU KİMDİR?
Davanın bir numaralı sanığı Muhammed Gergerlioğlu’na, Alman medyasının sızdırdığı iddianameye göre yanındakiler, “Hakan Fidan’ın Almanya’daki vekili” diyor. Yine dinlenen telefon görüşmelerinde Gergerlioğlu, Almanya’da Fidan’a bağlı bir istihbarat birimi oluşturma çabalarından bahsediyor.
Gergerlioğlu’nun yaşam öyküsü oldukça enteresan.
Anne-babadan Horasan kökenli İstanbullu. Yüz yıllardır devlet hizmetkarı bir aileden gelme. İlginç bir bağlantı: Dedesi Abdurrahman Efendi (Ba Bey), II. Abdülhamid döneminin en önemli istişare kaynaklarından biri olarak tanımlanıyor. Ayrıca Abdurrahman Efendi, Abdülhamid tarafından kurulan Türkiye tarihinin ilk sistematik istihbarat örgütü Yıldız Teşkilatı’nın da mensubu.YILDIZ TEŞKİLATI
Yıldız İstihbarat Teşkilatı’nı dünyadaki diğer istihbarat örgütlerinden ayıran önemli özellik, bir devlet kurumu olarak örgütlenmemesi. Teşkilat, doğrudan Abdülhamid’e hizmet ediyor; devlet içindeki herkesi de “Sultan yanlıları” ve “Sultan karşıtları“ diye ikiye bölüyordu. Ayrıca teşkilat, Paris, Roma, Londra gibi kentlerde de faaliyet gösteriyordu. Tarihçiler, bu dönemde Saray’a ayda üç binden fazla jurnal geldiğini aktarıyor.ÜÇ İSTİHBARAT TİPİ
İddianameden basına sızanlar, Muhammed Taha Gergerlioğlu’nun bugünkü Türk istihbaratında da benzer bir örgütlenme olduğunu söylediğini ortaya koyuyor. Gazeteci Elmas Topçu’nun Diken’de yayımlanan haberine göre Gergerlioğlu, Türkiye’de üç istihbarat tipinin var olduğunu söylüyor. Bunlardan biri MİT, bir diğeri görünmeyen bir istihbarat teşkilatı, diğeri ise görünmeyenin de ötesinde, çok daha gizli bir istihbarat teşkilatı. Erdoğan, üç istihbarat biçimini de kullanıyor.Dolayısıyla, Gergerlioğlu’nun yakalanması ardından dönemin Türk Dışişleri Bakanı’nın “MİT elemanı” olduğunu kesin bir dille yalanlaması, doğru olabilir. Fakat bu, daha operasyonel başka bir istihbarat yapısına dahil olmadığını göstermez!
NAZIM EKREN’LE OKUL ARKADAŞI
Gergerlioğlu’nun kişisel yaşam öyküsünde de ilginç detaylar var. Babası ordu mensubu, yedek subay. Türk devlet geleneğinin İslam’ı önceleyen has adamlarından. Muhammed Taha Gergerlioğlu, babasının görevi sırasında Urfa’da doğuyor fakat bir kentte uzun süre duramıyor. İlkokulu Rize, Bergama, Isparta, Şarkikaraağaç ve Konya’da; liseyi Konya İmam Hatip, Aydın, Denizli, Antalya ve Bursa’da okuyor.
Üniversitede, Bursa İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi’nde, 1974-1978 yılları arasında okuyan Gergerlioğlu, burada hayatını değiştirecek bir ilişki ediniyor: Fakülteden arkadaşı Nazım Ekren.CELEPLERİN DAMADI
‘78-’83 yılları arasında muhasebe bürosu açan Gergerlioğlu, ‘80 yılında ise Nezihe Hanım’la evlenerek Celep ailesine damat oluyor. ‘83’te kayınpederi Selahattin Celep ile birlikte tekstil işine giriyor. ‘89’da kayınpederinden ayrılarak Geripek Tekstil Ltd. Şti.’yi kuruyor. ‘97’de ise ticari girişimini kardeşlerine devrederek AR-GE, marka danışmanlığı gibi işler yapıyor. Bu dönemde “danışmanlık” kılıfının ardında, Osmanlı “loncalarına” benzeyen bir usülle yeşil sermayeyi bir araya getirdiği, “Anadolu Kaplanları” olarak tabir edilen ve AKP’nin kuruluşunda ve gelişmesinde de önemli rol sahibi olan sermaye çevresinin ilişkisini sağladığı anlaşılıyor.AKP’YLE HIZLI YÜKSELİŞ
AKP’nin iktidarıyla birlikte Gergerlioğlu’nun hızlı yükselişi de başlıyor. Önce, üniversiteden arkadaşı olan Nazım Ekren Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olunca, onun “sosyometri danışmanlığına” atanıyor. 2003’te Halk Bankası İcra Kurulu Başdanışmanı, 2004’de TMSF Denetim Kurulu üyesi olarak atanıyor. 2007’de ise Gergerlioğlu, “GAP sosyometri danışmanlığı” kadrosundan Türk Başbakanı Erdoğan’a danışmanlığa başlıyor.ALMANYA’DA NE YAPTILAR?
Gergerlioğlu, Yüksel ve Güler’in Almanya’da ve kısmen Muhammed Çetin’in Belçika’da yürüttüğü istihbarat faaliyeti, iddianamede, “Kürtler, Ezidiler, Erdoğan muhalifleri ve Gülen Cemaati mensuplarıyla ilgili bilgi toplamak” olarak tanımlanıyor.
Davada görev alan Federal Başsavcı Bernd Steudl, bu “görevi” şöyle tanımlıyor:
“Sanık Gergerlioğlu, bir Türk istihbaratının gezgin bir yönetici elemanıdır. Burada MİT söz konusudur. Bununla birlikte sanığın bu kurumun resmi olarak mensubu mu yoksa buraya istihbarat hizmeti hazırlayan ve/veya doğrudan Türk hükümeti veya herhangi bir hükümet üyesi için faaliyet gösteren gayriresmi hareket eden bir istihbarat grubunun mensubu mu olduğu açıklık kazanmamıştır. (...) Sanık Gergerlioğlu, en az 2013 Şubat’ından 17 Aralık 2014 tarihinde gözaltına alınmasına kadar Almanya’da birçok kez komplocu kaynaklarla buluşmuş, bunlar üzerinden burada yaşayan kişiler hakkında bilgi toplamış ve istihbarat hizmeti görevleri vermiştir.”
Bu fiilin örneklerine dair detaylar, gizlilik kararından dolayı kamuoyuna yansıyabilmiş değil. Ancak Alman basınının sızdırdığı belgeler içindeki örnekler, genel faaliyete dair de ipuçları içeriyor:
* Gergerlioğlu’na çalışan Göksel Güler, 9 Ocak 2014’te Almanya’nın Mannheim kentinde, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in Paris’te katledilmesine ilişkin yapılan eylemle ilgili bilgiler ve fotoğraflar aktatıyor.
* 9 Nisan 2014’te, Aziz Ateş isimli bir imam Gergerlioğlu’nu arayarak, “Êzîdîlerin PKK’nin desteğiyle Bielefeld’de on bin kişilik bir gösteri düzenlediğini” iletiyor. İmam Ateş Gergerlioğlu’na, gösteride Erdoğan’a hakaret edildiğini de söylüyor.
* 17 Mayıs 2014’te Gergerlioğlu’nu arayan sanık Ahmet Duran Yüksel, muhbir olarak kullandığı -ve bugüne kadar halen ulaşılamayan- “Oktay” isimli kişiye dayanarak, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Seçimleri nedeniyle yapacağı Almanya ziyaretine ilişkin tehditler olduğunu söylüyor. Yine Yüksel, Gergerlioğlu’na Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) imzalı Erdoğan karşıtı pankartlardan bahsediyor. Gergerlioğlu, “derhal pankartları asan kişinin bulunmasını ve fotoğraflarının çekilmesini” istiyor. Sanık Yüksel daha sonra, bu kişinin birkaç gün içinde İstanbul’a doğru yola çıkacak olan “Orhan Ç.” adında biri olduğuna dair SMS gönderiyor. Sanıklar aralarındaki konuşmada, İstanbul’a indiği anda bahsi geçen kişiyi “bitireceklerini” söylüyorlar.DAVA SÜRECİ
Türk ajanların davası, iddianamenin okunmasıyla başladı. Fakat daha ilk duruşmadan Türk devletinin müdahale çabaları dikkat çekiyordu. Focus dergisinin iddiasına göre Karlsruhe Başkonsolosu Serhat Aksen, iddianame okunurken mahkeme salonuna girip okumayı yarıda keserek, “Vatandaşımın bu zor gününde yanında olmaya geldim” gibi şeyler söylüyor; iddianame okunmaya tekrar başladığında ise Federal Savcı’yı arayıp Türkiye’de profesör olduğunu söyleyen biri, Gergerlioğlu’nun “Erdoğan’ın nüfuzlu bir danışmanı” olduğunu hatırlatıyor. Focus bunları, mahkeme heyetine yönelik “ayağınızı denk alın, adamımıza zarar vermeyin” mesajı olarak yorumluyor.
25 duruşma sürmesi ve 23 Aralık’ta kapanması beklenen davanın alelacele kapanmasıyla ilgili herkesin aklından geçen ortak: Alman Şansölyesi Angela Merkel ile Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karardan bir hafta önceki görüşmesi sırasında Erdoğan, Almanya’nın talepleri karşılığında danışmanının davasının kapatılmasını istedi.
Dava süreci boyunca mağdurlardan hiç kimsenin müdahil olmasına izin verilmedi. Dava, büyük bir gizlilik içinde yürütüldü. Dolayısıyla işlenen suçların mahiyeti, detayları hakkında kamuoyu, ancak sızdırılan belgeler üzerinden bilgi sahibi olabildi. Davanın alelacele ve hukuki kılıfla kapatılması geride önemli bir soru işareti bıraktı: Peki ya mağduriyetler ne olacak? Alman hukuku, sanıklardan mağdurlar adına kefalet alma ve onları affetme yetkisine sahip mi?
Kartal: Devlet ve AKP’nin imha operasyonları
Türk ajanların en önemli hedefinin Kürtlerin faaliyetleri olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle konuyu, Türk istihbaratının hedefinde olduğu daha önce de basına yansıyan KONGRA GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal’a sorduk.
Türk devletinin istihbari faaliyetleriyle ilgili duyumları olup olmadığı sorusuna Kartal, şöyle yanıt veriyor: “Yalnız duyum değil, bu konuda birçok bilgimiz var. Daha Paris Katliamı öncesinden bu yana Türk devletinin, AKP hükümetinin Kürt siyasi şahsiyetlerine yönelik bazı imha temelinde operasyonlar yapmaya yönelik timler gönderdiği noktasında aldığımız duyumlar var. Hem bulunduğumuz ülkenin, Belçika’nın polisi ve güvenlik kurumlarına hem de siyasi kurumlara bu konuda bilgiler geldi. Bu çerçevede belli bir duyarlılık yaratmak için biz de gerekli çalışmaları yaptık. Yani diyebiliriz ki, bize her zaman böyle bilgiler geliyor.”
Gergerlioğlu’nun “MİT Müsteşarı Hakan Fidan tarafından görevlendirildiği” iddialarına ise Kartal’ın yanıtı şöyle: “Doğrudur. MİT’in yurtdışı operasyon dairesi var. Bu tür yurtdışı operasyonlarla ilgili gerekli çalışmaları yürütüyorlar. AKP hükümetine muhalif herkesle ilgili çalışmalar yapıyorlar. Bunlar Erdoğan’a bağlı. Kaç kanal üzerinden yapılıyor, kim yapıyor, çok önemli değil.”Gerekçe bölünme paranoyası
Peki bu istihbarat faaliyetinin gerekçesi ne? Kartal, bunu şöyle açıklıyor: “Türkiye Cumhuriyeti devleti ve AKP hükümeti, Avrupa’nın bütün ülkelerindeki Kürt siyasi kurumlarını kendileri için tehlikeli görüyor. Çünkü devlet ve hükümet, Kürt sorununda yüz yıllık paranoyayı yaşamaya devam ediyor: Bölünme paranoyası. Bu çerçevede de Kürt sorunuyla ilgili yapılan her şeyi kendileri için kırmızı çizgi görüyorlar ve her anlamda faaliyet içindeler.”
Halka çağrı: Tedbir alın
Avrupa’daki Türk camilerinin ve MİT’e bağlı başka pek çok kurumun faaliyetlerini sürdürdüğüne dikkat çeken Kartal, halka da çağrı yapıyor: “Bu konuda duyarlı olun, kendinizi koruyun, şüphelendiğiniz her durumda bulunduğunuz ülkenin ilgili kurumlarını haberdar edin, yasal tedbir almaya zorlayın.”
‘Dava kapanmadı, kapatıldı’
Gergerlioğlu davasının kapanmadığını, “kapatıldığını” belirten Kartal, şöyle devam ediyor: “Tamamen siyasi bir kararla, Alman ve Türk hükümeti arasında yapılan karanlık pazarlıklar çerçevesinde kapatıldı. Anlaşılan Merkel’in Türkiye ziyaretinde, başta da mülteciler sorunu olmak üzere Türkiye’den talep ettikleri şeyler karşılığında Erdoğan’ın özel talebi olarak bu dava kapatıldı. Şüphesiz bu AB hukuku açısından, AB ülkelerinin demokratik değerleri açısından son derece utanç verici bir konu. Kendi ülkelerinin yasal güvencesi altında yaşayan insanlara yönelik başka bir ülkenin istihbarat örgütleri tarafından geliştirilen tehditlerin görmezlikten gelinmesi, üstünün kapatılması, başta Alman devletinin demokrasi, insan hakları konusundaki duyarlılığının ne olduğunu göstermesi açısından son derece çarpıcı.”
‘Kargalar bile güler!’
Davanın kapatılmasının “kabul edilemeyecek bir yaklaşım” olduğunu da ekleyen Kartal, gerekçeli kararda “İzlenenler Alman değil, dolayısıyla suç Almanya’ya karşı değil” tespitini ise “üretilen bir kılıf” olarak değerlendiriyor ve ekliyor: “Fakat öyle bir kılıf ki, kargalar bile güler! Almanya’da başka bir ülkenin istihbarat örgütü faaliyet yürütüyorsa, o faaliyeti yürütenlerin mutlaka Alman hukuku içinde yargılanması gerekiyor. Bu ifade de iki tarafın anlaşarak meseleyi kapattığını gösteren bir ifadedir.”
Mat: Görmemek aptallık olur!
Aleviler de Gergerlioğlu ve ekibinin faaliyetinde temel hedeflerden biri. İşin bu boyutunu, takibe uğradığı ortaya çıkan Köln’deki Erdoğan protestosunun da önemli organizatörlerinden olan Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun (AABF) Genel Başkanı Hüseyin Mat’a sorduk.
İnternet sayfalarına tehditler geldiğini, bazen ise bu tür durumlarla ilgili tehditler aldıklarını söyleyen Mat’a göre, şaşırtıcı bir şey yok. Diyor ki, “Takip edildiğimizden eminiz, biliyoruz. Özellikle Türkiye’nin gündeminin Avrupa’ya taşındığı ve küreselleşen dünyada terörün de küreselleştiği görülüyor. Her an her yerde olumsuz şeyler yaşayabileceğimizi biliyoruz. Elimizde somut bilgi yok, bize gelmiyor öyle bilgiler. Ama bunu görmemek de biraz aptallık olur. IŞİD’e Avrupa’dan giden insanların nerede örgütlendiğini, nasıl ilişkiler kurulduğunu, bu bağların kimler tarafından kurulduğunu irdelediğimizde adresler hep camiler, Kur’an kursları oluyor. Diyanet İşleri’ne bağlı Avrupa’da çok sayıda camii var ve bunların hepsi de AKP’nin birer bürosu gibi çalışıyor. Avrupa’daki son seçimlerde de camilerin nasıl organize olduğunu, nasıl insan taşıdıklarını açıkça gördük. Bunlar bilinmeyen, tahmin edilmeyen bilgiler değil.”Türk ajanlar davasının kapatılmasını Mat, şöyle değerlendiriyor: “Çok ilginç. Alman Savcılığı’nın iddianamesi var. Savcılığın elinde mutlaka belgeler var. Merkel-Erdoğan görüşmesinden sonra böyle bir kararın çıkmasının altında acaba devletler arası bir çıkar ilişkisi mi vardır gibi insanların kafasını kurcalayan sorular çıkıyor. AB’nin Türkiye raporunun seçimlerden önce yayınlanmaması, seçimlerin bitmesinin beklenmesi de, ‘AKP ve Erdoğan’la ne tür ilişkiler, bağlar var’ sorusunu akla getiriyor. Sanki el altından destek veriliyormuş gibi bir algı ortaya çıkıyor.”
Focus muhabirine küfür yağmuru!
Türk ajanlar konusunda Alman medyasındaki ilk ve en çok tartışılan haberler arasında yer alan Focus dergisindeki “Almanya’nın gölge savaşçısı. İşte Erdoğan muhaliflerine karşı Almanya’nın ortasında böyle, uluorta casusluk yapıyor” başlıklı haberi yapan Josef Hufelschulte, haber ardından tehdit ve küfür içerikli telefonlar aldığını söylüyor.
Focus dergisinin Türk ajanları gündeme getirmesi ardından Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, dergiye bir tekzip yazısı göndermişti. Ancak dergi, tekzibi yayınlamadı. Cumhurbaşkanlığı adına yapılan açıklamada, haberde yer alanların “uydurma” olduğu iddia edildi. Cumhurbaşkanlığı’na göre Focus dergisi, “Almanya’nın da terör örgütleri listesinde yer alan PKK ve DHKP-C’yi mağdur gibi tasvir etmekte’’ idi.
Haberi yapan gazeteci Josef Hufelschulte’ye, konuya ilişkin son gelişmeleri sormak için telefon ettik. Ancak Hufelschulte, haber ardından kendisi ve arkadaşlarının Türk basını ve yönlendirdiği kitle tarafından “ağır bir şekilde” saldırıya uğradığını söyleyerek, söyleşi isteğimizi reddetti.
“Haber ardından CIA ajanı olduğumu, domuz olduğumu yazdılar; Focus’a ‘Yahudi magazini’ dediler” diyen Hufelschulter, devam ediyor: “Yaklaşık yüz kişi haber merkezini arayıp bana küfür etti.”
Gergerlioğlu’nun Erdoğan’ın danışmanı olmasının haberin değerini artırdığını belirten Hufelschulter, “Onları acıtan, canlarını yakan şey, bunun (Erdoğan’la Gergerlioğlu ilişkisinin) bir etkinlikte ya da eylemde değil, resmi Alman soruşturma belgelerinde söylendiğini ortaya çıkarmamız oldu.”
Avukat Ertaş: Hukuk sonuç alamaz
Bürosu Frankfurt’ta bulunan Avukat Mahmut Ertaş, davayla dışarıdan ilgilenen bir hukukçu.
Ertaş, mahkeme kararının kimseyi şaşırtmaması gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Mülteci krizi sonrası Merkel Türkiye’ye gittikten sonra bunlar pazarlık konusu oldu. Tabii ki hukuki bir karar değil. Almanya Ceza Yasası’nın 153a maddesi diyor ki, ancak ‘suç niteliğinin azlığından’ dolayı böyle bir karar verilebilir. Mahkeme Gergerlioğlu’nun suçunu da niteliksiz, önemsiz olarak görmüş. Bu kararı mahkeme, üst mahkemelere danışarak veriyor.”
Ertaş, davanın bundan sonra herhangi bir itirazla yeniden açılabileceğini ise hiç düşünmüyor. Hatta bir hukukçu olsa dahi bu konuda hukuka inançsızlığını vurguluyor: “Mahkemeler önünde hakikat aranmaz. Kim aksini düşünüyor ve bekliyorsa hayal kırıklığına uğramaya mahkum kalır. Devletler arasında kıstas çıkarlardır. Hukuk yoluyla bir yere varılamayacaktır. Siyasi olarak meselenin gündeme getirilmesi gerekiyor.”