Esir askerler trajedisi

Haberleri —

Gerillalar bir astsubay, bir uzman çavuş ve bir sağlık görevlisini esir aldılar. Bunlar sivil arabada yakalanan özel savaş ekibidir. Öyle sıradan askerler değil. Sağlıkçı da özel savaşçıdır. Sağlık kimliğiyle istihbaratçılık yapmaktadır. Bunlar operasyonel birimlerdir. Gerillalara komplo düzenlemek ya da kirli propaganda araçları yaratmak için uğraşan özel birimlerdir. Belki de bir savaşta ilk hedeflenecek birimlerdir.
Bu ekip bir aydır esir olmasına rağmen Türk devleti kılını bile kıpırdatmıyor. Sadece bazı dış aktörleri devreye sokarak bu sorunu çözeceğini sanıyor. Halbuki geçmişte olduğu gibi bu gibi olaylarda İnsan Hakları Derneği, aydınlar ve Kürt demokratik siyaseti devreye girmiş ve esirleri sağ salim teslim almışlardı.
Türkiye toplumu ve basını PKK söz konusu olduğunda olumlu durumları görmezlikten gelir. Sadece olumsuz olaylar işlenir. Bugün çözüm konusunda kimi psikolojik etkenler ve engeller ileri sürülüyorsa, bunu yaratan özel savaş merkezi ve basındır. Basın bir psikolojik savaş merkezi gibi çalışmaktadır.
Dikkat edilirse, basın askerlerin akıbetiyle ilgilenmiyor. İsrailli bir esir asker Türk basınını daha fazla ilgilendirmektedir. Bu yaklaşım devlet ve basın için asker yaşamının önemi olmadığını göstermektedir. Zaten operasyon yaparak hem gerillaları hem askerleri imha etmek istemişlerdir. Bu operasyonda askerler ölünce de, “teröristler askerlerimizi öldürdü” diyerek ortalığı velveleye vermişlerdir.
Asker görüntüleri ROJ TV’de yayınlandı. Esirler sağlık durumlarının iyi olduğunu, kendilerine çok iyi davranıldığını söylediler. Ama hiçbir TV ve gazete bu görüntüleri ve askerlerin söylediklerini yansıtmadı. Teröristlerin propagandası olur diye bu görüntülere yer vermediler. Bizzat hükümet bu görüntülere yer vermeyin talimatı vermiştir. Çünkü teröristler canavardır; “onlar bize iyi yaklaşıyor, kendileri hangi imkanlardan yararlanıyorsa bizi de yararlandırıyor” sözleri yansıtılamaz. Türk halkı bu tür sözler duymamalıdır. Öyle ya, bunları duysa kirli savaşın psikolojik zemini zayıflar.
Böyle yaklaşan bir devlet ve hükümet sorunu çözebilir mi? Öyle ki bu esirlerin bulunduğu zamanda PKK’ye karşı karalama kampanyası daha da artmıştır. Bu tutum bile bu devletin, hükümetin ve psikolojik savaş merkezi basının insan yaşamına nasıl yaklaşıldığını göstermektedir. 20 asker ölmüş bu hükümetin umurunda değildir. Bu ölümler sadece kirli savaşı sürdürmede kullanılan psikolojik savaş malzemesidir.
Türk devleti bir gerillayı esir aldığında nasıl yaklaşıldığını biliyoruz. İlk önce bilgi almak için işkence yaparlar. Eğer itirafçı olur ya da bilgi verirse cezaevine gönderirler. Esir alınan biraz direnirse infaz edilir. Sonra da kafası, kulağı, burnu kesilir, gözleri çıkarılır. Bu tür olaylar olmamıştır, denilemez. Böyle birçok örnek Kürt basınına yansımıştır. Çünkü bu devletin zihniyetine göre terörist olarak tanımladıkları insan değildir; bu nedenle her şeye müstahaktırlar.
Türkiye’nin batısıyla doğusu arasında neden algı ve duygu zıtlığı var denilirse, bunu hem batıda hem doğuda yaratanın Türk devleti, Türk basını, Türk yazarçizer takımının olduğunu söyleyebiliriz.
Türk devleti ve basını bırakalım savaş içinde esir alınanlara vicdanlı ve insanca yaklaşmayı, kendisinin gelmesini istediği “Barış ve Demokratik Çözüm Gruplarına” bile vicdanlı yaklaşmamışlardır. Çağırdığı bu insanların yarısı şu anda cezaevindedir. Yarısı da gizli yollardan geri dönmek zorunda kalmıştır. Dünyada böyle bir devlet görülmüş müdür? Türk devleti bu kadar seviyesiz, ahlaki ölçüleri yok sayan, kendi çağırdığını bile tutuklayan bir karaktere sahiptir. Ama aynı devlet ve hükümet Türkiye’ye dönüş yapan Kemal Burkay’ı törenle, protokolle karşılıyor. Halktan bir Kürt, hem de barış için gelmiş Kürt insanlar zindanda süründürülüyor, ama örgüt yönetmiş, bir zamanlar bölücü denilen Kemal Burkay ise el üstünde tutuluyor. Herhalde Kürt insanı ve demokrasi güçleri bunu anlayacak bilince sahiptir.
AKP Hükümeti her sıkıştığında hükümetini rahatlatmak için İmralı’ya gidip bazı sahte sözler vermiştir. Ama üç insan için İmralı’ya heyet göndermeyi düşünmemiştir. Çünkü bu üç insanı İmralı bıraktırırsa, “bu terörist başının propagandası olurmuş” diyorlar. Görüldüğü gibi Türk devleti, hükümeti ve basını için insan canının kıymeti yoktur. Hiçbir yazarın “hükümet İmralı’ya gitsin, askeri bıraktırsın” dediğini duymadık. Ancak silah bıraktıracak güç İmralı’dır; bu nedenle İmralı’yla görüşülmelidir demektedirler. Bunlar üç can için İmralı’ya gidilmeli diyememişlerdir. Çünkü AKP ve yandaş basın tarafından andıçlanmaktan korkmaktadırlar.
Ahmet Altan BDP’ye çağrı yapıyor, ama hükümeti bunun için çaba göstermemesi konusunda eleştirmiyor. Bırakalım hükümete İmralı’ya git demeyi, BDP ile görüşün, bu konuyu çözün bile diyemiyor. Türkiye’de kendine liberal, demokrat diyenlerin hali böyledir.
Diğer bir boyut ise, Türk devletinin her türlü tutuklama ve alı koymaya hakkı vardır, ama gerilla üç kişiyi gözaltına alınca, tutuklayınca ya da esir alınca bilmem “iyi şeyler olacakmış, ama böylece engellenmiş” diyorlar. Zaten yandaş basın ve kendine liberal diyenler böyle bir sakızı sürekli çiğniyorlar. “İyi şeyler olunca birileri bozuyorlar” biçiminde bir şehir hikayesi üretmişler. Daha doğrusu bir psikolojik savaş söylemi tutturmuşlar.
3000 demokratik siyasetçi tutuklanıyor, yargılanıyor, bunlar barış ve çözüm önünde engel olmuyor; her gün yapılan keyfi tutuklamalar engel olmuyor; operasyonda gerillalar ölüyor bu normal oluyor; her mitingde gaz bombası ya da mermiyle bir çocuk ya da genç öldürülüyor bu barışı zorlaştırmıyor, sınırda ölümler normal hale gelmiş bu gerilim yaratmıyor, ama gerilla can almaya gelen operasyona karşı eylem yapıyor ya da özel savaşçı üç kişiyi esir alıyor bu barışı bozuyormuş! Demokratik Özerklik ilan edilerek devletin ve toplumun sinir uçlarına dokunuluyormuş! Bunlara göre devletin öldürme, her türlü tutuklama, zulüm ve baskı yapma tekeli vardır. Kusura bakılmasın ama Kürtler ve demokratik güçler böyle düşünmüyor. Aksine zulüm ve baskı yapan, hak gasp eden taraf haksızdır. Buna karşı direnmek de meşrudur. Kendine demokrat diyenler soruna böyle bakacaklarına tersinden bakıyorlar. Çünkü beyinleri devletçilikle ya da egemen ulus şovenizmiyle iğfal edilmişlerdir.
Herkes bilmeli ki AKP, 9 yıllık iktidarı boyunca Kürt Özgürlük Hareketi’nin kendine sunduğu altın fırsatları barış ve demokratik çözüm için değerlendirmemiştir. Aksine hükümetini sürdürmede bir fırsat olarak görmüştür. Hatta bu süreçlerde ucuz kahramanlık yapıp milliyetçiliği dalgalandırarak demokratik çözüm ve barış önünde setler örmüşlerdir. Artık hükümet iyi şeyler yapacaktı, ama engelleyenler bulunmaktadır biçimindeki şehir hikayesi ve psikolojik savaş söylemi bırakılarak çözüm ve barış için hükümete yüklenilmelidir.
Demokratik çözüm ve barış isteyenler Kürt Halk Önderi’nin sağlık, güvenlik ve özgürlüğünün sağlanması için çalışsınlar, çift taraflı ateşkes çağrısı yapsınlar. Ancak bu tür çabalar gösterildiğinde çözüm ve barış için samimiyet var denilebilir. Söylemler de ancak böyle anlam bulabilir.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.