Evrim, Mehmet ve barış için

Haberleri —

Devlet savaş istiyor, ya biz? Biz barış istiyoruz. Peki, ne istediğimizi halka anlatabiliyor muyuz?
Bu çok önemsediğim soruya cevap arayalım istiyorum. Ancak öncelikle şunu söylememe izin verin; beni en çok barış isteyen Kürtler şaşırtıyor. Devletin kuruluşundan bu yana inkar ve imha siyasetlerinin, savaşın, katliamların, yoksulluluğun ortasında bırakılan bu halkın, barış için yollara düşme erdemi karşısında saygıyla eğilmekten başka ne yapılabilir?
Kürt, Türk, Laz, Ermeni, Alevi, Sünni her kesimden barış için mücadele eden ve yolları bir yerlerde kesişenler var elbet. Ancak bu buluşmalar çok kalabalık değil biliyorsunuz.
Kürtler dışında kalan kesimlerin çoğunun barışı tek yol olarak kabul etmesi ise; dokularımıza sinen milliyetçilik aşısının hümanist, özgürlükçü, eşitlikçi bir dünya görüşü ile karışmasının sonucu ve savaşma gücü olmayanlar için en basit seçenek denilebilir.
***
Devletin otoritesini ve medyayı da kullanarak etkisi altında tuttuğu, korkutulmuş, ırkçılıkla, nefretle zehirlenmeye çalışılan büyük kesime ulaşılamaması, barış mücadelesinin marjinal kalmasının önemli bir nedeni.
Toplumu oluşturan farklı kimliklerin tamamının eşitlik, özgürlük, adalet ihtiyacı, ilk adımı silahların susması ve Kürt kimliğinin tanınması sayılabilecek gerçek bir toplumsal barışa ihtiyacı göstermekte. Ancak halen toplumun tamamını yakından ilgilendiren bu sorunu, Kürtlerle sınırlı algılama yanlışında ısrar ediliyor.
Devlet tarafından özellikle yaratılan bu yanlış algı, mücadeleyi esas olarak Kürtlere bırakma, diğer güçlerin ona lütfen yedeklenmesi yanlışına da zemin yaratıyor öte yandan. 
Sahiden faşist olanları bir yana bırakın, milliyetçi dünya görüşünden etkilenen halk kesimlerinin "barış’a karşı” olmalarının önemli nedenlerinden biri, yine bu yanlış algı.
Asker annelerinin Barış Anneleri içinde yer almaması acı değil mi? Oğlunu savaşa güle oynaya gönderir mi bir anne? Gönderiyor. Sonra ölüsünü basıyor bağrına ve devleti değil, Kürtleri suçluyor bunun için… Bunda bizim payımız yok mu sizce? Halkın sadece devlet tarafından bilgilendirilmesine, böylelikle gerçeklerin gizlenmesine imkan veriyor olabilir miyiz?
***
Aynı algı yanlışlığı, bilgi kirliliği "demokratik özerklik” konusunda da yaşanıyor. Devletin savaş çığırtkanlığı ile yarattığı kaosa teslim olmamak anlamına da gelen "demokratik özerklik” ilanı oldukça önemli bir hamle. Peki, nedir demokratik özerklik? Zira iktidarın medyayı da kullanarak topluma yaydığı yalan yanlış birçok tanım var. "Ayrılık ilanı, federasyon…” Doğrusu?
Bu hamlelerin, siyasi iradesine güvenen Kürt halkı için anlamı elbette büyük. Ancak ya geride kalan yarısı? Sonra toplumun diğer kesimleri de var. Ne olduğu anlaşılamayan bir şeye taraftar olunması nasıl mümkün olacak?
***
Barış da, demokratik özerklik de başarılı olabilmek için halkın kabulünü bekliyor. Halkın bu kalkışmalardan beklenti içine girmesini gerektiriyor.
 Ne olacak barış olunca, demokratik özerklik olunca? Yoksulluktan kurtulacak mı, dilini rahatça konuşacak mı, yönetimde söz sahibi olacak mı, çocuklarını okula gönderebilecek mi, kocasının şiddetinden kurtulacak mı, düşündüklerini özgürce söyleyebilecek mi…? Ne olacak? Nasıl olacak? Bunları bilmek ve tercihlerini ona göre yapmak istiyor halk. Bilip, inanmadığı şey karşısında duyacağımız en olumlu yaklaşım ‘iyi diyon güzel diyon da güzel kardeşim, olacak işe kafa yormak lazım’dan fazlası olmayacak.
Evrim ve Mehmet fazlası için cesaret olmaya çalıştılar hepimize. Onları hak etmeden geçen her dakika, insanlığımızdan bir parça eksiltiyor.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.