Faşizmin atası Türk rejimi!

İmam CANPOLAT
Dünyada ilk faşist rejimler/devletler hangileridir, diktatörler kimlerdir diye sorulsa, ilk akla gelen; İtalya-Mussolini, İspanya-Franko, Portekiz-Salazar ve Almanya-Hitler dönemleri sıralanır.
Oysa dünyada ilk faşist sistemi geliştirenler Türk ırkçılarıdır. İttihat ve Terakki Cemiyeti kadroları ve onların geliştirdiği sistemdir. Türk faşizminin dünyada ilk faşist rejim olduğu çok geniş kesimler tarafından bilinmez, özellikle de Türk halkı tarafından bilinen bir konu değildir.
Elbette İtalya, İspanya, Portekiz ve Almanya’nın faşist rejimleri Avrupa’daki faşist rejimler olarak tarihteki yerlerini koruyorlar. 20. yüzyıla yönelik yapılan bu tanımlamalar doğrudur, doğru olmakla beraber eksiktir.
Neden eksik bir tanımlamadır?
Bu rejimler, dünyanın ilk faşist rejimleri ve diktatörleri de ilk faşist diktatörleri değildir. Çünkü dünyada ilk faşist rejim, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde iktidarda olan İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimidir. Onların kurduğu rejim, dünyanın ilk faşist rejimidir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin dayandığı temel ise, Osmanlı Sultanı II.Abdülhamid’in yapmak istediği ve başaramadığı, Anadolu ve Kürdistan’da yaşayan halkların (Kürt, Ermeni, Çerkez, Asuri-Süryani, Rum) asimilasyon ve soykırımdan geçirilerek tasfiyesi üzerine kurulan siyasettir. İttihat ve Terakki kadroları kendi ırkı dışındaki ırkları her türlü aracı kullanarak yok etmek, ortadan kaldırmak istemişlerdir. Bunun yoğun çabası içerisinde olmuşlardır. Bu, gerek İttihat ve Terakki, gerekse de Kemalist kadroların kurduğu rejimlerin temel amacıdır. 16 yıldır iktidarda olan yeşil Türk faşizmi de aynı amacı gerçekleştirmek için savaşmaktadır, hem de beyaz Türk faşistlerin yürüttüğü savaştan daha kapsamlı bir savaş geliştirerek.
Soykırım ve asimilasyon politikası bütün faşist rejimlerin omurgasını oluşturmaktadır.
Türk faşizminin temel amacı; Adriyatik Denizinden Çin Seddine kadar olan bütün coğrafyayı diğer halklardan arındırarak bir Türk yurdu yaratmaktır. Turancılık teorisi adı ile açıklanan Türk ırkçılığının, faşizminin teorisi, yüz yıl önce pozitif sosyolojinin de temsilcisi olan Ziya Gökalp tarafından geliştirilir.
Türk uluslaşma gayretleri ve üniter (tek ırka dayalı) devlet kurma çalışmaları II.Abdülhamid’in babası Sultan Abdülmecid dönemine dayanır. Soykırım siyasetinin temelleri babasına dayansa da II.Abdülhamid’in yürüttüğü arındırma siyaseti başarı sağlayamaz, Abdülhamid’in başaramadığı soykırımları İttihat ve Terakki rejimi geliştirir. 20. yüzyılın başında Ermenilerin soykırımdan geçirilmesi gerçekleştirilir. Yüz elli yılı aşan soykırım politikası bugün devam etmektedir.
Faşizm, özü itibariyle; İttihat ve Terakki zihniyetinin, Türk üniter devlet yapısının bir karakteridir. Diğer bir ifade biçimiyle Türk uluslaşma siyasetinin bir ürünüdür. Dünyadaki faşist ideolojinin ser çeşmesi, ana kaynağı Türk uluslaşma politikasıdır. Faşizm; Türk rejimlerinden Avrupa’ya ve dünyanın diğer bölgelerine yayılmıştır. Hitler’in şu sözleri de bu düşünceyi doğrulamaktadır: “Benim öğretmenim M. Kemal’dir. İlk öğrencisi Mussolini’dir, ikincisi de benim” demiştir.
Üniter devlet yapılanması dünyaya Fransa’dan yayılır. Üniter devlet yapıları, 1789 Fransız Devriminden sonra gelişir ve kaynağını buradan, bu devrimden alır. Bu bakımdan üniter devlet sistemlerinin babası da anası da Fransa’dır.
1923 yılında kurulan Türk devleti, Türk ırkına dayanır. Türkler dışındaki halkları da Türk sayar. Yani tekçiliğe dayanır. Bugün Tayyip Erdoğan’ın sembolleştirdiği; “tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek din“ üniter devletin temel ilkeleridir. Başka bir ifade biçimiyle üniter devlet sistemi, Türk egemen sınıfı için refah ve güvenliği ifade etse de diğer halklar için ölüm anlamına gelir. Türk devlet yöneticileri, üniter devlet yapılanmasını Fransa’dan aldıklarını vaaz ederler. Oysa Fransa bugün, Fransız ulusuna dayanan kuruluş sürecindeki tekçiliği esas almamaktadır, kısmi de olsa Fransa’da farklı kültürel kimliklere ve inançlara serbestlik tanınmıştır.
Korsika özerk bir statüye sahiptir. Yine Alsas Loren de olduğu gibi bazı bölgelerde yerel dillerin sosyal yaşamda ve devlet dairelerinde kullanıldığını, eğitimin de yerel dillerde verildiği bilinmektedir. Bugün ülke genelinde resmi dil olan Fransızcanın yanı-sıra bazı bölgelerde yerel dillerin ikinci bir dil olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Üniter devlet sistemini Fransa’dan alan Türk devleti yüz yıl önce çeşitli hilelere başvurarak ve zor kullanarak sınırları içine aldığı, sömürgeleştirdiği halklara hiçbir hak tanımamıştır. Bugün de tanımamaktadır. Dillerini, inançlarını, kültürlerini, gelenek ve göreneklerini, örf ve adetlerini yasaklamıştır. Tek kelimeyle onları Türk saymıştır.
Kürt halkı dışındaki halklardan Ermenileri, Rumları ve Asuri-Süryanileri tamamen Anadolu ve Kürdistan’daki varlığına yönelmiş, katletmiş, malına, mülküne el koymuş, yok etmiştir. Çerkezleri, Müslüman olmalarının da etkisiyle asimile ederek etkisizleştirmiş, tehlike olmaktan çıkarmıştır.
İttihat ve Terakki ile başlayan beyaz Türk zihniyeti, faşist siyasetin bir ürünü, bir gereği olarak; 1915 tarihinde Ermenileri, 1921 tarihinde Çerkezleri, 1923 tarihinde Rumları, 1924 tarihinde de Süryanileri soykırımdan geçirmiştir. 1925 tarihinden itibaren de henüz sonuç alınamayan Kürt soykırımı başlatılır.
Yüz yıllık pratiğin gösterdiği ve açığa çıkardığı şudur: Kürdistan ve Anadolu’daki halkların soykırım projesini İttihat ve Terakki kadrolar hazırlar. Cumhuriyeti kuran beyaz Türk faşizmi aynı siyasete devam eder. Bu ırkçı Türk zihniyeti dünyada gelişen faşizme kaynaklık eder. 20. yüzyılda Avrupa’yı ve dünyayı kasıp kavuran faşizm, gıdasını beyaz Türk zihniyetinden alır, buradan beslenir, gelişir. Hitler boşuna “benim öğretmenim M. Kemal’dir” dememiştir.
Dahası var, dünyada soykırım yapan ilk devlet de Osmanlı-Türk devletidir. 1915 Ermeni Soykırımı, kapitalist modernitenin dünyada yaptığı/yaptırdığı ilk soykırımdır.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan önderliğinde bir araya gelen ve örgütlenen Kürt halkı ise soykırıma karşı direniyor, savaşıyor. Bu özgürlük direnişi Kürt soykırımının tamamlanmasını engellemektedir, ancak tehlike ortadan kalkmış değildir.
Yüzyıl önce halklar tek tek soykırımdan geçiriliyordu. Bizim coğrafyamızda bugün böyle değil, Ortadoğu halkları toplu olarak soykırımdan geçirilmek isteniyor. Soykırım kıskacına alınan Kürtlerin direnişi kırılırsa, zaten az kalan Ermeniler, Asuri-Süryaniler, Çerkezler ve irili ufaklı daha birçok halk soykırımdan kurtulamaz.
Bugün soykırımdan kurtulmanın tek çıkış yolu, inkâr edilen ve yok sayılan bütün inançların, ezilen halkların ve sınıfların demokratik modernite çizgisi etrafında örgütlenerek birlikte mücadele etmesidir.
Faşizm yüz yıl önce bu topraklarda gelişti, bu topraklarda bitirilebilir. Bunun koşulları çoktan ortaya çıkmıştır.
