FİLİZ BİNGÖLÇE: Gelin kaynana manileri ışığında Ataerkil komedi

Bu kadın, peşinden gelen "gelin gücünü" isteği gibi yönlendirme hakkına ancak yaşlandığında sahip olmuş biri. Kaynana, oğlunun evlenmesinin ardından adeta "baş komutan" gibi konumlandırıyor kendini. O nedenle de gelin-kaynana ilişkisinde "disiplin", "sıkı eğitim" ve "emirlere uyup söylenenleri sorgusuz sualsiz yapma" kavramlarının çoğu etkin rol oynuyor. Gelinin "isimsiz, görünmez, her işe koşulabilir" ve "her an feda edilebilir nesnel güç" olarak "emeği" ise, bu sistemde vazgeçilemez bir önem taşıyor.
Sözün kısası gelin-kaynana ilişkisi ataerkil sistem içi iktidar dengelerinin sürmesi için hayati değer taşıyan, biraz dramatik, biraz trajik ama bolca da ekonomik unsurlarla dolu bir ilişki.
Kara komedi
Yine de her şeye rağmen pek çok iktidar meselesinin olduğu gibi gelin-kaynana meselesinin de çok kuvvetli bir komik potansiyeli bulunuyor.
Yüzyıllar boyunca halk kültürü ve halk mizahı en zorlu insan ilişkilerinden biri sayılabilecek gelin-kaynana ilişkisini temel alan mizahlı maniler üretmiş. Bu maniler, son tahlilde toplumsal bilinçaltında yer etmiş pek çok unsuru yine "toplumsal bellek" ve "ortak payda" düzeyinde dile getiren anonim sanatsal yaratılar. Bunların pek çoğu kadınlar arası rekabeti, hiyerarşiyi, çatışmayı ve paylaşım gerçeklerini mizahın ve fantezinin acımasız ışığı altında ortaya seren maniler. Hepsi de "kadın ağzı" ile ve "kadın açısından" ses ve söz buluyor. Ayrıca da "kadın mizahı" ile "kadın kahkahasının" gökkuşağı renklerini taşıyor.
Komik dil argo
Anadolu'da dolaşarak yaptığım derlemelerde sayıları bini aşan gelin-kaynana manilerinde kullanılan dil unsurları, benim için elbet çok büyük önem taşıyor. Eleştiride ve nefrette gidilebilecek sınır noktaların yoklanması, mizah ve fantezinin tüm olanaklarının kullanılması gelin-kaynana manilerinin dikkate değer özellikleri olarak sıralanabilir. Her bir manide kıyasıya bir rekabetin aman vermez sesi duyuluyor. Argo, senli benli konuşma, küfür, kaba dil ve beddua söz örneklerinin en nadidelerini bu manilerde sıklıkla görmek mümkün.
Gelin kaynana atışmaları olarak değerlendirebileceğimiz manilerde kıyasıya aşağılama, kötüleme, dalga geçme, ağız dalaşı, kinaye ve laf sokmaca olarak yorumlanabilecek yüzlerce söz birimi var. Kaynanaların ağzında gelinler "insan değil, cadı"; gelinlerin ağzındaysa "onlar kadın değil, kaynana!"
Kaynana "evladını yerlere göklere koyamayan", "oğluna kız beğenmekte epey zorlanan" bir kadın olarak, "kızlar oğlanları aldatır" anlayışını ısrarla koruyor. O nedenle kendisini "adam sarrafı" olarak tanımlıyor ve "kuzu vermem kurda ben!" diyor. Gelin ise evleneceği oğlanın "anasız" yani "çöpsüz üzüm" olmasını istemekte ve "kaynana kahrı çekmekten" korkmakta. Yine de "götüme yer edeyim, ben sana neler edeyim" anlayışına sahip olduğu için sabırlı davranıyor.
'Seksi kadın'a karşı 'anne'
Kaynana gelinin "yemesine içmesine, osurmasına, sıçmasına, uyumasına uyanmasına, gezmesine tozmasına, pişirmesine, süslenmesine"; kısacası tüm yaşamsal faaliyetlerine karışma hakkını kendisinde görmekte. Gelin ise yaşam alanındaki hareket serbestisi ile birlikte kocasıyla olan ilişkisinin özerkliğini savunuyor. Bu manilerde gelin, kaynananın koyduğu geleneksel sınırları durmadan zorlayan genç ve dinamik bir figür olarak çiziliyor. Onun gençliği, güzelliği ve cinsel cazibesi kaynanayı "güçsüz" kılan en önemli faktör. Kadınlığı aşağılama konusunda kaynanalardan daha keskin dillisi galiba bulunmuyor!
Gelin, "gözelim bebek gibi" diye övüne dursun kaynana, "bir kutu podra değil mi oğlanları aldatan" türünden sözlerle gelini değersizleştirmekte hiç bir sakınca görmüyor. Kaynana en fazla gelinin cinsel tazeliğini, seksiliğini aşağılıyor. Öyle ki bazı manilerde, "Çakal yesin amını / hem amını götünü / gelin nerden bulursun / oğlum gibi adamı" diyerek bu cazibeye karşı husumetini dillendiriyor. Bazen o kadar acımasızlaşıyor ki "oğlum seni aldıysa işediği yer için" sözleriyle gelinin cinsel değerini sıfırlama yoluna gidiyor. Bazen de gelini oğluna "alabileceği" başka kadınlarla tehdit ederek, "üzerine kuma getirmekle" yıldırmaya çalışıyor. Gelin ise "kaynananın domuzu / dokuz kumadan beter" diyerek, nefretini ortaya döküyor.
Gelin de cinselliğini zaman zaman tehdit amaçlı kullanmayı deniyor: "Kaya dibinde pat pat /oğlan sen ananı sat / anana kıyamazsan / canın çıksın yalnız yat"
Paylaşılamayan 'oğlan'
Kaynana gelini dışlama yoluna sıklıkla gidiyor. Oğlunu hiçbir koşulda paylaşmaya niyeti yok: "Karanfil haşlanır mı / saksısı taşlanır mı / oğlanları nelikle büyüttüm / gelinlere bağışlanır mı" sözleri çok açık. Bazen kızgınlığının boyutları öyle büyüyor ki oğlunu boşatmayı bile dillendiriyor: "Ak üzümün salkımı / gelin sıktı canımı / şu gelini boşamazsan / helal etmem hakkımı" Gelin ise sitemkar: "Pencereden bak kaynana / gönülleri yık kaynana / oğlun beni boşayacakmış / kına verem yak kaynana" Kaynana gelinin çocuklarını "torunu" olduğu için sadece oğlunun "malı" sayıyor: "Torun benim torunum / kocan da benim oğlum / istersem gelin ben senin / kapıma bekçi korum" Fakat kaynana etkisinin gençleri boşanmaya ikna edemediği durumları anlatan maniler de var: "Horozun saçı ibik / gelinin saçı didik / konuş gelinim konuş / benim oğlum kıl ibik"
Aile içi şiddet ise bu minvalde sık sık ve yüksek dozlarda gündeme geliyor. Kaynana gelini oğluna şikayet etmekten dövdürmeye kadar her yolun mübah olduğu düşüncesinde. Gelin ise şiddete yaklaşımını "döverse oğlu dövsün / kaynanaya dövülmem" biçiminde özetliyor. Oğlanın kaba güç kullanmaktan çekinmediği meselesi ise manilerde öne çıkan bir başka çarpıcı nokta. Gelin: "Odaya varma dedim / anana uyma dedim / iki kapı arasında / neredeyse yarimden tokat yedim" derken kaynana: "İn dereye dereye / söyle gelin nereye / keşke orda olaydım / oğlan seni dövende" sözleriyle şiddete eğilimini gösteriyor.
Bu manilerde dillendirilen, gelinin kaynanaya, kaynananın geline karşı uygulamayı planladıkları şiddet türleri ise dudak uçuklatacak nitelikte: Kaynana gelinini sıklıkla "kurban etmek, yumruk altına almak, kuruş gibi harcamak, ağzını burnunu yırtmak, göt altına post etmek, dişlemek, dayaktan çürütmek, kapıda it etmek, ökçesi ile ezmek, azınca dövmek, sövmek, zehirlemek, boşatmak, ayaklarını kırmak" ile tehdit ederken, gelin de kaynanasını "kambur belini kırmak, maşayı patlatmak, saçlarını yolmak, kıllı topuz vurmak, gelin sopası yedirmek, zehirlemek, merdivenden atmak, boyalı teneşire koymak, ağzına iki çatal bir kazık sokmak, altın dişine sıçmak, cin atına bindirmek" ile tehdit ediyor.
Tarafların birbirine ettiği ağır bedduaların, kötü dileklerin ise ardı arkası kesilmiyor. Kaynana geline "kör olsun gözünün biri, kara giysin duvağı, saçı başı ütülensin, ensesinden dili çekilsin, dili götüne kaça, götünde boku kurusun, toprağa giresice, ahırın gerisine bağlanası, yesin pirenin gerisini, burnu yere sürtünsün" diye ilenirken, gelinin bedduaları ise şöyle: "Kaynana gözüne toprak, kör olası kaynana, kazanlarda kayna, dilin dibinden kopsun, verem olsun, öğlene ölün çıksın, gitsin tımarhaneye, çenen çekilsin, arı soksun dilini, teneşirde yıkansın, azrail kaynanayı yokla, itin götüne gir, çatla patla, beğenmezse bok yesin, çıban çıksın götünde, saçın düşsün mangala, kanserden kurtulmasın!"
Kimse masum değil
"Oğlanın annesi" ile "oğlanın karısı" arasında yaşanan ve "ezeli rekabete" dayanan bu ilişkide tüm entrika ve dramatik kurgu paylaşılamayan bir "oğlan" figür çevresinde, onun dolayımı ile dönüyor. Oğlan her iki tarafın gözünde de "tek ideal", "tek kurtarıcı". Kişiye özel tahtta oturuyor. Tüm tepişmeler aşağıda yaşanmakta.
Evlilik ilişkisi kurulduğu andan itibaren bu üçlü ilişkide yer bulan kadınlar, birbirlerine karşı konumlanarak var olmaya çalışıyor. Kaynana da gelin de ötekine oğlan üzerinden nispet yapma yolunu kullanarak sıklıkla üste çıkmayı deniyor. Pazarlık gücünü artırabilmek ve ötekini etkisizleştirmek için kullanılan stratejilerin en etkilisi ise oğlana kayıtsız şartsız hizmet etme kozu. Egemen olunmak istenen erkeğin her iki kadın figür üzerinde "tek söz sahibi" pozisyonunda oluşuna öncelikle dikkat etmek şart.
Oğlan; annesi ve eşi üzerinde, "vazgeçilemez" ve "mutlak hak sahibi" olma özelliğiyle aslında kadınları bu rekabete zorlayan taraf konumunda ve hem ötekilerden ayrı bir yerde hem de yüksekte. "Biriniz annemsiniz biriniz eşim, ben ne yapiim! İkiniz aranızda halledin!" türünden bir yaklaşımla genellikle rekabet dışı-rekabet üstü kalma isteğine vurgu getiriyor… "Günahsızı" ve "masum"u oynuyor.
Ancak bu hikayede elbet kimse "masum" değil... Hele oğlan hiç değil! Çünkü pek çok örnekte "ne yardan ne serden geçmek isteyen" bir tavır sergileyerek, bu rekabetten en fazla nemalanan taraf olma ayrıcalığından hiç vazgeçmiyor. Ona yaptırabilme-etkileyebilme yetisi oranında kadınlar güçlerinin farkına varabildikleri için olsa gerek, oğlanın her istediğine "he" diyorlar.
Sonuçta gelin-kaynana manilerinin elbet gerçekliği birebir yansıttığını söylemek mümkün değil. Pek çoğundaki açık ve abartı sınırlarını zorlayan ifadelere bakıp yanılmamak gerek. Gerçekte gelinin kaynanaya kamu önünde laf söyleyemediği, eleştiri getiremediği bir sistem ataerkillik. Erkeklerin kadınlara ve yaşlıların gençlere hükmedebilmesini belli maddi koşullara bağladığı için de çok katı yaptırımları var.
Ancak yine de mizahın gücü tüm bu bağları bir yerde söküp atıyor, yaptırımlara gülüp geçiyor. Ataerkil iktidar şablonları "komik gelin- kaynana manileri" ile alaşağı ediliyor.
