Geçmişten hareketle bugünü çözümlemek

Forum Haberleri —

Sosyalizmde ısrar insan olmakta ısrardır

Sosyalizmde ısrar insan olmakta ısrardır

Türkiye sosyalist hareketinin krizi -2-

  • Türkiye sosyalist hareketinin kudretini var etmesi için tarihten dersler çıkararak devlete karşı mücadelenin nereye tekabül ettiğini saptaması gerekir. Bugün verili olarak tekabül edilen yer Özgürlük Hareketi’nin yanıdır demek tarihsel ve politik açıdan son derece açıktır.
  • Bağımsız sol siyaset arayışı, Özgürlük Hareketi’nden uzakta ve O’nun ötesinde devletin kodları ile ilişkisel şekilde 'meşru' ve 'makbul' sol siyaset yaratmaya denk düşen bir söylemden ötesi değildir.
  • Bağımsız sol siyaset arayışı, Özgürlük Hareketi’nden uzakta ve O’nun ötesinde devletin kodları ile ilişkisel şekilde 'meşru' ve 'makbul' sol siyaset yaratmaya denk düşen bir söylemden ötesi değildir.
  • Kürt Halk Önderi Öcalan evrensel bir ideolojik/politik hareketin hem taktisyeni hem de stratejisyeni olarak nesnel olarak Türkiye sosyalist hareketinin de öncülüğünü yürütmektedir. Dolayısıyla Türkiye sosyalist hareketinin krizi İmralı ve Kandil’den uzak düşmesinden neşet etmektedir. Tarihin hakikatı tam olarak da burda yatmaktadır.

Diyar RÛMET/Arîn KAÇKAR

Türkiye'de sosyalist hareket, Osmanlı'nın son dönemleri ile birlikte Ermeni aydınların öncülüğü ile ortaya çıkmıştır. Bu sahih hakikat bugün için belirleyici bir hakikattır. Keza bu hakikat kadın mücadelesi için de ifade edilebilir. Dolayısıyla ekonomik sınıf mücadelesinden öte politik sınıf mücadelesinin mimarları Türkiye'de Türk olmayanlar ile başlamıştır. Bugünü anlamak için dünde kazılar yapmak aydınlatıcı olacaktır. Türk toplumunun sınıfsal/politik dinamiklerini tarihsel olarak açığa çıkarmak diğer Anadolu ve Kurdistan topluluklarının tarihsel miraslarını keşfetmekten geçer.

Ermeni soykırımı ile öteki kurucu özne olarak Kürtler'in cumhuriyet ilanı ile tasfiye süreci ile karşılaşması ilk cumhuriyet isyanı olarak Şêx Said isyanı sonrası çıkartılan Takrir-i Sükûn kanunu ile ilk OHAL uygulaması başlamıştır denilebilir. Politik sınıf mücadelesi ile ilişkisi adına kanunla birlikte 1 Mayısların  yasaklanması ve sendikaların faaliyetlerine son verilmesi son derece aydınlatıcıdır. Yine benzer şekilde 12 Eylül darbesine giden yolda 24 Ocak kararları ile neo-liberalizmin inşa edilmeye başlanması ve işçi hareketine karşı uygulamaların başta Riha ve Batman olmak üzere Bakur’da belirli bir toplumsal kitleye ulaşan Özgürlük Hareketi’nin büyümesi ile doğrudan ilişkisi vardır. Kıssadan hisse de olsa tarihsel olarak politik sınıf mücadelesinin yolu Türkiye'de verili devrimci askeri güçlerin mücadelesinden geçtiğinin önemli verileri olarak Takrir-i Sükûn kanunu ve 24 Ocak kararları belirleyicidir.

Bu iki belirleyici tarihsel olgudan hareketle Türkiye sosyalist hareketinin kudretini var etmesi için tarihten dersler çıkararak devlete karşı mücadelenin nereye tekabül ettiğini saptaması gerekir. Bugün verili olarak tekabül edilen yer Özgürlük Hareketi’nin yanıdır demek tarihsel ve politik açıdan son derece açıktır.

Buradan da karşımıza iki olgu çıkmaktadır. Sıklıkla söylenilegelen, nereye denk düştüğü muallak olan "bağımsız sol- siyaset" ve "kuyrukçuluk" söylemleri. Bu iki söylem Özgürlük Hareketi’nin kudretli varlığının dolayımı ile birbirini besleyen, paralel söylemlerdir. Özgürlük Hareketi ile belirli ilişkiler kuran Türkiyeli sol hareketlere yönelik sosyal-şoven grupların bağımsız sol siyaset söyleminin nesnel olarak devlet aklından beslendiği aşîkardır. Öncelikle onun Türkiye sathına dair Türkiyelileşme, demokratik cumhuriyet gibi stratejik atılımlarına ket vurma hedefi, 7 Haziran ile birlikte Türkiye'de verili bir güce ulaşan Özgürlük Hareketi’ni çöktürme konsepti ile "küçük bakkal"a sıkıştırmaya gayret eden devlet aklı ile aynı yerdedir. Bağımsız sol siyaset arayışı, Özgürlük Hareketi’nden uzakta ve O’nun ötesinde devletin kodları ile ilişkisel şekilde 'meşru' ve 'makbul' sol siyaset yaratmaya denk düşen bir söylemden ötesi değildir. Keza aynı dolayımla 'kuyrukçuluk' söylemi onunla ilişki kuran, onu güçlendirirken kendisini de var eden yapılara karşı devletin ve modernitenin ulusçu mantığından tezahür eden solu ayrıştıran, aralarında gedikler açtıran bir zihniyet sınırının savaşını coğrafi sınır üzerinden kurgulayan söylemdir. Bu iki söylem, Ortadoğu coğrafyasında politik sınıf mücadelesinin öncülüğünde olan harekete karşı, onun ittifak arayışında olan ısrarını çökertmeye çalışan psikolojik özel savaşın temel iki argümanıdır.

Türkiye sosyalist hareketinin güncel krizini de derinleştiren bu başat iki özel savaş argümanının son genel seçimler ile duygusal kopuşlara neden olan büyük etkisi ile üzerinde tekrar tekrar durmanın önem ve aciliyetini ifade ediyor. Türkiye sosyalist hareketi sekter, sol doktriner yöntemcilikten uzakta Leninist politik stratejilerin güncel temsili olarak Halklar Önderi Abdullah Öcalan'ın politik hamle yöntemlerini, Orhan Yılmazkaya yoldaşın ifadesi ile " Yani kendine karşıt odakların eşliğinde, belki biraz yavaş, belki sol doktrinerlikle izahı oldukça zor, ama sürekli hedefe doğru yol kat eden bir siyasal çizgi…" olarak tanımladığı Apocu siyaset tarzını esas alması krizlerini sönümlendirecektir. Zira Sayın Abdullah Öcalan evrensel bir ideolojik/politik hareketin hem taktisyeni hem de stratejisyeni olarak nesnel olarak Türkiye sosyalist hareketinin de öncülüğünü yürütmektedir. Dolayısıyla Türkiye sosyalist hareketinin krizi İmralı ve Kandil’den uzak düşmesinden neşet etmektedir. Tarihin hakikatı tam olarak da burda yatmaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.