Gerilla Gabardin giyiyor


'Heval Sarîştan Terzihanesi'nde görevli gerillalar ortalama en çok günde 2 elbise dikebiliyor. Şalvar, gömlek ve yelekten oluşan bir takımın dikimi, ortalama 6-7 saatlik bir zaman alıyor. Yeni şervanların katılımına göre değişen yoğunluk, son 5 yıldır normalin üzerinde seyrediyor. Bu nedenle alınan ölçülerin bir kısmı dışarıdan temin edilmeye başlanmış. Medya Savunma Alanları'nda bulunan çok sayıda terzihaneden biri olan 'Heval Şarîştan Terzihanesi'nde son 5 yılda tam 1200 gerilla elbisesi dikilmiş. Neden Gabardin kumaşı? şeklindeki soruma "Yazın serin kışın sıcak tutuyor. Dayanıklı ve kolay kolay yırtılıp çözülmez" cevabını alıyorum. Model değişiklikleri oluyor mu, ya da bu hususta talepler geliyor mu?' şeklindeki soruma ise
"Elbette… Bu hususta bir sınırlama yok. Önemli olan elbisenin rengi ve kumaş kalitesidir. Gerillanın nasıl bir ihtiyaca göre dikim yapacağı ise hemen hemen aynıdır. En fazla cep sayısı ve yaka şekli değişiyor" diye cevap alıyorum. Zaman, zaman bölgedeki sivillerden de gerilla kıyafeti için talep geldiğini belirten gerillalar, bu talepleri ellerinden geldiğince geri çevirmediklerini, bir ahlaki duruş olarak da herhangi bir ücret talep etmediklerini vurguluyorlar.
Gerilla Nalin, hüzünlü ve bir o kadar duygusal 'Şehit Rüstem ve grubunun elbiselerini biz dikmiştik. Onlar son elbiselerini nedense burada diktirmek istediler. Kısa bir sürede çok yoğun çalışarak elbiseleri yetiştirdik. Çok geçmeden şehadet haberleri geldi. İki gün boyunca elimiz makinelere uzanamadı' diyor.
Jîyan ise, en çok şehit düşen gerillaların elbiselerini onarmak, gözden geçirmekte zorlandığını belirtiyor. Dikiş makinelerinin onarımı dahil, bir çok işi kendilerinin yaptığını belirten Suruç' da; bel, boyun ve parmak ağrılarından dolayı ciddi sorunlar yaşadıklarını dile getiriyor.
"Arkadaşlarımızı giyindirmek, yeni gelen bir şervana üniforma dikmek ve onun heyecanına ortak olmak, şehit arkadaşlarımızın elbiselerini onarmak bize inanılmaz bir güç veriyor ve biz bu güçle tüm zorluklarımızı aşıyoruz" şeklinde duygularını dile getiriyor.
Ekmeğin tadına varmak
Kaldil'de bir fırın… Her gün Kandil'e yetebilecek kadar ekmek çıkarıyor. Nar gibi yanan odun fırınında ekmeğin kokusu etrafa dağılıyor. Bertolt Brecht'in 'halkın ekmeği' şiiri düşüyor dilime 'Adaletin ekmeğini de kendisi pişirmeli halkın, gündelik ekmek gibi. Bol, pişkin, verimli…'
Gerilla için sabah kahvaltı, öğle ve akşam yemeği önemli değil. Tırnaklanmış, taş gibi sudan yumşatılan pide ekmeği varsa mideler artık bayram yeridir. Ayda 4 tona yakın un tüketen fırında kadınlı, erkekli 6 gerilla çalışıyor. Önceden hazırlanan odunların fırına sürülmesiyle birlikte görevli gerillalar sırasıyla kilamlarını söylemeye başlıyor.
'Yer altındaki bu sıcaklığı ancak böyle soğutabiliriz' diyorlar… Ekmeğin geç çürümesi için, mide, şeker ve kolestrol rahatsızlıklarına karşı ekmeğe yağ ve maya katılmıyor. 3-4 saat öncesi yoğrulan hamur biraz dinlenmeye alındıktan sonra fırına sürülüyor. Böyle bir fırında, böyle güzel ellerde ve bu doğallıkta kılor yapılmaz mı acaba? Söylemeye utanıyorum. Çünkü misafir baş tacıdır. Bir çaresine mutlaka bakılır. Su da yumşatılarak yenen ekmeği düşününce vazgeçiyorum kılordan.
Medya Savunma Alanları'nda kaç fırın var. Dêrsim gülerek cevap veriyor "Nerede odun ve un varsa orası fırındır. Bazı birlikler kendileri yapar, bazı birliklere de buna benzer fırınlarda ekmek çıkarılır. Ekmek gerillanın en değerli yaşam kaynağıdır. Bazen aylarca çantanızda küflenmesin diye onu sarıp sarmalarsınız. Sonra sertliğini gidermek için suya bırakıp beklersiniz. Biraz ateşiniz varsa üzerinde şöyle bir dolaştırıp yemeye başlarsınız. O an fırında yeni çıkmış bir kıvamda kokusu çevreye yayılmaya başlar. Bu kokuyu alan çevredeki kurt, tilki, çakal, ayı, arı artık yaşayan ne kadar canlı varsa sizi kıskanmaya başlar. Eh siz de son lokmanızı yere bırakır orada ayrılırsınız. Doğanın hakkını unutmak, doğaya karşı bencil olmak yakışmaz bize."
Her gün midemize umarsızca doldurduğumuz ekmeğin buralarda bu kadar anlam bulması, ekmeğin emekle yoğrulması beni şaşırtıyor. Haftanın 7 günü odun taşımak, günde 8-9 saat ekmek yapmak, ekmekleri itinalı ve sayarak çuvallara doldurmak ve sonra katır kervanlarına yüklemek ve sonra arkasında çocuğunuz yola çıkar gibi baka kalmak ekmeğin hikayesini burada büyütüp yüceltiyor.
Kilam sırası bana geliyor: 'Heval kilam serinliğine devam ediyoruz. Sıra sende. Yoksa içerisi cehenneme dönüşür.'
Bunca söylenen Kürtçe kilamların yanında sırayı Türkçe bir şarkı ile atlatmak ayıp olacak ama demeye kalmadan bir arkadaş' Mahsuni Şerif'in 'Dumanlı dumanlı oy bizim eller'i söyleyebileceğimi ve bana eşlik edeceğini belirtiyor. Sonra hep birlikte Mahsuni'ye sarılıyoruz.
ALİ ONGAN/BEHDİNAN
