Gülistan’a, Gebze Hapishanesi’nin genç Eylem’ine

Devletin bodrum katında ölüme mahkum ettiği ve diri diri gömmek istediği gençlerin içinde, Gebze Hapishanesi’nden Eylem’in de olduğunu geçtiğimiz Çarşamba günü öğrendim.
Dışarıdakiler gençlerin kurtarılması için çırpınırken, Perşembe günü Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç bir başka binada 37 kişinin saldırı altında olduğunu, çıkan yangında 9 kişinin yakılmak suretiyle katledildiğini duyurdu!
Pazar akşam saatlerinde TRT’nin dolaşıma soktuğu haber ise, 27 Ocak’tan beri ailelerin, Kürt halkının, insanım diyen herkesin gençlerin kurtarılabileceklerine dair umutlarımızı da bitirdi...
Devletin katil polisi ve askeri diri diri yaktıkları 60 kişinin bulunduğu evlerden yükselen ateşe, ateş altındaki canların kurtulacaklarına dair umutlarımızı da attılar!..
Türk devletinin mayasında var yakmak!
Maraş’tan Sivas’a, 19 Aralık’ta aynı anda 20 hapishaneye saldırarak tutsakları diri diri yakanlar, şimdi kadim bir Kürt kentini, Cizre’yi yakıyorlar.
Pazar akşamı TRT’nin dolaşıma soktuğu haber ve günlerdir bodrum katında diri diri gömülmek istenen gençleri kurtarmak için uğraşan HDP Şırnak milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın yaptığı açıklamayı okuduğumdan beri gözlerimin önünde Gülistan’ın mahçup gülüşlü gül yüzü, kulaklarımda ise bir kadın ve bir erkeğin çığlığı çınlıyor!
19 Aralık Katliamının gerçekleştiği gecenin sabahında, Bayrampaşa Hapishanesi’nden yüzü kimyasalla yanmış battaniyeye sardıkları kadın tutsağın ambulansa götürülürken; “diri diri yaktılar” çığlığına, dışarıda çocuklarının akibetlerini öğrenmek isteyen bir babanın “yeter, yeter, yeter” diye feryad edişi karışıyor!..
Günlerdir Gebze Hapishanesi’nin genç Eylemi’nin, Cizre’nin Gülistan’ının yüzü gözlerimin önünden gitmiyor.
2012 Temmuz’unda Kandıra 2 Nolu T Tipi Hapishane’den Gebze Kadın Hapishanesi’ne götürüldüğümde, bir iç etkinlikte tanımıştım Eylem’i...
Uzun kıvırcık saçlarıyla, su gibi duru güzel sesiyle Türkan İpek’le türkü söylediğinde; Azime (Işık) bana dönüp en yaşlımız ve en gencimiz diyerek Eylem’i tanıtmıştı.
Gençlerden oluşan koğuş Moliere’in Cimri’sini Kürtçe’ye çevirerek sahnelediklerinde, Eylem Mariane rolünü canlandırmıştı.
Oyun sonrası çok başarılı olduğunu söyleyip kutladığımızda, her zamanki gibi yanakları al al olmuş, sevinç ve utangaçlığı birlikte yansıtan gülümsemesi yüzüne yerleşmişti.
2009 Kasım’ında tutuklanmıştı Cizre’nin Gülistan Üstün’ü...
O zamanlar sık sık kamuoyunun gündemine giren taş atan çocuklardandı.
Cizre’deki Mem û Zin Kültür Merkezi’nde Koma Mayeser üyesiydi.
Kendi gibi sesi de çok güzeldi ve her etkinlikte mutlaka mikrofonu eline tutuşturup güzel sesiyle konferans salonunu şenlendirmesini isterdik. Katıldığı bir eylemde taş attığı gerekçesiyle gözaltına alınıp, tutuklanarak Mardin Hapishanesi’ne gönderilmişti.
2012 Şubat’ında bir grup kadın arkadaşla birlikte Gebze M Tipi Hapishane’ye sürgün sevkle gelmişti.
17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşını büyüterek idam sehpasına gönderen devlet, gözaltına alındığında 17 yaşında olan Gülistan’ın da kemik yaşını büyütmüş; PKK’ye üye olmaktan 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırmıştı.
Devletin Kürde karşı olan intikam duygusu her yerde olduğu gibi burada da devreye girmiş, Gülistan’a bir de propaganda cezası vermişlerdi.
Eylem 2012 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması için PKK ve PAJK’lı tutsakların başlattıkları ölüm orucu eyleminin ilk ekibinde yer almıştı.
2014 Temmuz’unda 17 yaşında girdiği hapishaneden 22 yaşında tahliye olduğunda, onu kapıda yine Gebze Hapishanesi çıkışlı arkadaşlar karşılamıştı.
Bir-kaç gün sonra da İstanbul Kadıköy’de buluştuk.
Ruken, Gülbahar, Eylem, oğlum Akocan ve ben...
Hep birlikte Moda sahiline gittik, akşama kadar sahilde gezdik. Ayakkabılarımızı çıkarıp çimenlerde yürüdük, denizin kayalıklara vuran dalgalarıyla oynadık...
Hapishanenin gri betonuna ve payımıza düşen bir avuç gökyüzüne inat; yeşilin ve önümüzde uzanan sonsuz gökyüzünün ve denizin mavisinin tadını çıkardık.
Ağız dolusu kahkahalarımızı gökyüzüne savururken, ardımızda bıraktığımız arkadaşlarımızın kulaklarını her çınlattığımızda; bakışlarımızın dokunduğu güzelliklere dalıp, onları beton ve demirin çirkinliğine bırakışımıza hüzünlenip, bol miktarda “keşke”li cümleler kurduk.
Kısa bir süre sonra, Eylem memleketine ailesinin yanına döndü.
Kültür merkezinde çalışmaya başlamıştı.
Onu hapseden, kemik yaşını büyüterek tam 4 yıl 8 ay hapis yatıran devlete inat, mücadeleyi ve direnişi seçmişti Gebze Hapishanesi’nin genç Eylem’i.
Sömürgeci faşist diktatörlük, isyan günlerinin hızla yetiştirdiği Kürt halkının genç önderlerini katlederek, yakarak diktatörlüklerinin bekaasını sağlayabileceklerini sanıyorlar.
Bunun için sırada başka Kürt kasabaları ve kentlerinin olduğunu açık açık itiraf ediyorlar!..
Yüreğim umutla umutsuzluk arasında gidip gelirken, burada kilometrelerce uzakta kulaklarımı dolduran su gibi sesiyle, mahçup gülüşüyle Eyloşumuzun halkına diren diye seslenişini duyuyorum!..
Susarak sömürgeci faşist Türk devletinin baskı ve zulmüne, katliamlarına ortak olan Türkiye halklarına, ilercilere, devrimci ve demokratlara, insanım diyen herkese ve dünyaya:
“Suskunluğunuzu bozmak için kaç genç, kaç kadın, kaç çocuk, kaç sivilin katledilmesi gerekiyor? Kaç ölüm sizleri bu suça ortak olmaktan vazgeçirebilir? Kaç kent daha devletin top atışlarıyla yakılıp-yıkılmalı?!..” diye soruyor!
