Hakikatin tarihi ve Mersin buluşması…

Cümle varlığı hiçlik, külli zenginliği yoksulluktu. Kışın ayazında şavkıyan mehtapta, baharın kırları bürüyen coşkun yeşilinde, yazın yakıp kavuran sarı sıcağında hep yalnızdı!.. Yalnızlık onun mektebi irfanıydı. Yalnızlık dediysek arif ilminin umanında yol alan sonsuzluk menziline vakıf olan hikmeti hakikatin yalnızlığıydı bu. Kainat nedir? İnsan nedir? Yaşam nedir? Yaşamanın anlamı nedir? Soruları onun yüreğinde ve beyinde çınlayan, her dem varlığın varına çarpıp geri dönen hiçliğin yalnızlığıydı bu. Onun kainatında her şey hiçti, hiç ise her şey…
"Daha Allah ile cihan yok iken” varlığın varını bilmenin hakikatine tanık olmuştu. "Hakkı özümde gördüm, o da özünde beni, kaldırdık aramızdan bu gereksiz bedeni” diyecek kadar Hakka ve hakikate cimsel yakın, aynel yakın olmuş, sıra hakk-el yakın olmaya gelmişti. Mansur’un aşkını, Fazlı’nın irfanını, Nesimi’nin ilmini tahsil etmiş, "Dört kitabın manasını okudum, ezber ettim, aşka gelince gördüm bir uzun hece imiş” diyen Yunus’un hakikat deryasında gavvas olmuştu. Ol sebeptendi dönülmez bir yola girmesi! Gelme gelme! Dönme dönme! diyen Hünkarın dergahında can, muhip, derviş olmak halkın bilgelik deryasından içip pir olmak dönülemez yola girmenin başlangıcıydı. İşte bu hakikat üzere "Dönen dönsün ben dönmezsem yolumdan!” dedi Piri Piran Pir Sultan Abdal. Kendisinden önce hakkın hakikatine vasıl olan cümle erenlerin mirasını yüklenerek yolun gereğince Hakka yürüdü..!
Pirlik makamı cümle varlığın insanda yansımasıdır. Varlığın anlamını bilen post ile var olmaz. Varlığın anlamını bilen için post dosta giden yolun etaplarından biridir. Pir odur ki, cana canan, yara yaren, dosta ihvan olsun. Haktan ve hakikatten el alsın, Pir divanındaki postu kendinden önce giden Hak ve hakikat aşıklarının yarattığı gerçeklerden edinsin. "Bu yoldan dönersem Kerbela benden davacı olur!” Diyerek hak için Hakka yürüyen Seyit Rıza halkın ve Hakkın divanında Kırklar makamına ermiştir. Pir Seyit Rıza’nın postu hakikate erişme eyleminde edinilmiştir.
Yoksul bir Anadolu köyünden yola çıkıp Pir Seyit Rıza’nın yurdunda dağlarla yarenlik eden İbo… Sırların alimi, zulüm ve işkence girdabında 20. Yüzyılın Mansur’u İbo… Mazlum Doğan’ın üç kibrit nuruyla aydınlattığı zulüm zindanının Mansur’u İbo… İnsanın var olma sürecinde yansıyan emeğin Munzur Suyu kadar berrak, ana sütü kadar ak görüngüsü İbo… İbrahim Kaypakkaya.
Kadimi ezelden beri cümle aşıklar hakikatin nuruna pervane oldular. Hakikatin nuru ışıktır. Işık varlığın kaynağıdır. Cümle bilimleri inceleyin, irdeleyin! Hepsi ışığın ilk şavkımasının nasıl, ne zaman ve nerde olduğunu sorgulamak üzerine kuruludur. Işık kah mitolojide, kah efsanede, kah masalda konu edinilse de bunca bilim ve teknolojiye rağmen ışığın ışıttığı hakikat hala anlaşılmış değildir. Hakikat rotasının seyrangahında yol alan arifler hep ışığa doğru giderler. Çünkü ışık hakikattir, ışık aşktır, ışık yaşamın ve varlığın kaynağıdır. Hakikat menzilinin aşığı Mazlum Doğan da ışığa giden yolun Hak aşıklarındandır. Karanlık bitiş, ışık var oluştur. Mazlum Doğan var oluş eylemidir.
Mersin’deki buluşmayı sağlayanlar farkında olsa gerekir! Pir Sultan Abdal’dan, Pir Seyit Rıza’ya, Pir Seyit Rıza’dan İbo’ya, ondan Mazlum Doğan’a uzanan hakikat mücadelesinin tarihine bir dip not düştüler. Dip not gerçeğin süzülmüş halidir. Yaşam gerçek süzgeçinden süzülünce ortaya dip not çıkar. Dip not kısa ve yalındır, lakin öğretici, kalıcı ve çarpıcıdır. Tarih, tarihi yaratanların emeği ile akar gider. Ondan geriye kalanın çoğu tortudur. Tamamı dip not kadar çarpıcı ve etkileyici değildir. Dip not, tarihin geleceğe miras bıraktığı ama geliştirilmeye ihtiyaç duyan bir hakikatidir.
BDP’nin çağrısı üzerine Alevi kurum yöneticileri, aydın, yazar ve sanatçılarının önemli bir bölümü Mersin’de buluştuk. Gün boyu görüş, öneri ve eleştirilerimizi ifade ettik. Eş Genel Başkan Sayın Selahattin Demirtaş ve BDP yöneticileri dinledi. Yaşamın bir gerçeği olarak siyaset kurumu sorunları çözmek üzere vardır. Ancak günümüz siyaseti liberalizm/ modernizm kıskacında bunalmıştır. Siyaset kurumu toplum tahlilinden, dünya tahliline, kullandığı yöntemlerden dile kadar her şeyi gözden geçirme hakikati ile karşı karşıyadır. Alevilik ve Alevilerin yaşadığı sorunlar ve çözüm için yol, yöntem geliştirmek söz konusu olduğunda tarihi bir perspektifiniz olmalıdır. Zira Alevi sorununu çözmek tarihin tortularından geriye kalan dip nota vakıf olmaktır. Ve Alevi sorununu için çözüm üretmek zamanın dizginsiz ve acımasız gidişine gem vurmaktır. Tahlilimizin abartıya değil, hakikate yorumlanacağı düşüncesiyle;
Umudumuz odur ki; çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı Türkiye ve Kürdistan gerçeğini gören ve bu realiteye uygun bir politika geliştirmek çabasında olan BDP’li dostlar Pir Sultan Abdal’dan Pir Seyit Rıza’ya oradan İbrahim Kaypakaya’ya ve Mazlum Doğan’a uzanan tarihi perspektifi sağlarlar. Yaşamsal bedellerle üretilmiş bu hakikati idrak etme potansiyeli BDP’li dostlarda var. Gerekli olan biraz daha emeğin ve üretimin ortaklaştırılmasıdır…
