Halepçe’nin habercisi SERDEŞT


Hiroşima, Nagasaki, Serdeşt
1980’de başlayan İran-Irak savaşı 7. yılına giriyordu. Her iki taraf da birbirine üstünlük sağlayamıyor, İran kaybettiği şehir ve cepheleri bazen geri alarak ilerliyordu. Diktatörler birbiriyle savaşırken, iki ülke sınırlarında ikiye bölünmüş Kürdistan coğrafyası savaşın yaşandığı merkez durumundaydı. Ne de olsa Kürtler, Kürdistan dağları, nehirleri kana, çığlığa ve ölüme yabancı değildi. Halepçe’de adını duyduğumuz Kimyasal Ali, Serdeşt Katliamı’nın da planlayıcısıydı. Kürtlerin tarihinde karanlık günlerinden biri daha yaşanacaktı. Kürtlerin katliamlarla dolu tarihine bir tane daha eklenecekti ama bu sefer ki biraz farklıydı. Kürtlere ilk defa kimyasal silahla toplu kıyım yapılacaktı. Hiroşima ve Nagasaki’den sonra kitle imha amaçlı üçüncü saldırı, 28 Haziran 1987’de Doğu Kürdistan’ın Serdeşt şehrine yapılacaktı.
Tanıklar anlatıyor
Geçtiğimiz aylarda iki Kürt kadını, kısa aralıklarla yaşamını yitirdi. Bu iki Kürt kadınından biri Norveç’in başkenti Oslo’da yaşıyordu, diğerinin ise oğlu Oslo’da yaşıyordu. İkisi de Serdeştliydi ve kimyasal saldırıya maruz kalmışlardı. Vücutlarında kalan kimyasal madde, katliamdan 26 yıl sonra Kürdistan’dan onbinlerce kilometre ötede yaşamlarını yitirmesine neden olmuştu. Yaşamını yitiren iki Kürt kadının çocuklarından katliamı ve yaşananları dinledik.
Haberin girişinde hikayesinden bir bölüm aktardığımız Shoresh (Şoreş), 18 yaşlarında Norveç’e iltica ediyor. Şu an bir taşıma firmasında şoför olarak çalışıyor. Yukarıda anlattığı gibi koluna giren iki adamı hatırlıyor en son. Gazın etkisiyle bayılmış. Saatler sonra kendine geliyor ve şöyle devam ediyor: “Bomba atıldıktan iki saat sonra kendime gelmişim. Uyandığımda gazın tadı, kokusu halen vardı. Hardal kokuyordu. Serdeşt’te bir köprü var, birçok kişi o köprünün altına saklanmıştı. Koluma giren adamlar beni de oraya götürmüşlerdi. Kısa zaman sonra annem beni buldu. Kucağına aldı. İyi görünüyordu. Binlerce Serdeştli gibi O da yıllarca vücudunda kimyasal maddelerle yaşadı. Yıllar sonra 2013 yılında kimyasal maddenin sebep olduğu hastalıktan yaşamını yitirdi.”
Serdeşt, “Halkı bombardımanlara alışıktı. İran-Irak savaşından dolayı bölgeye sık sık bombalar atılıyordu. Halk yine normal bombalar sanıp yaralılara yardım etmek amacıyla bombanın düştüğü bölgeye koşuyor. Bu durum kimyasal silahtan etkilenenlerin sayısının artmasına neden oldu” diye konuşuyor.
Namludaki bombaları atma yeriydi Serdeşt
Annesini geçtiğimiz aylarda kaybeden Serdeştli olan bir başka Kürt ise Alan Dyako idi. Dyako, “Kürtler kimyasal silahtan nasıl korunması gerektiğini bilmiyordu. Bilgilendirilmiş olsaydık bu kadar ölüm olmaz, bombanın etkisi bu kadar geniş olmazdı” diyor.
Dyako, katliam gününü şöyle anlatıyor: “14 yaşlarındaydım. Her akşam Sercava’da ızgara yapardık, satardık. Evde onun hazırlığını yapıyordum. Saat 16:30 gibiydi. Bombalar patlamaya başladı. Her zamanki gibi bombalamalar sandık; İran-Irak savaşında Irak savaş uçakları bombayı namluya verip İran şehirleri üzerine bomba atardı. Eğer bomba namludaysa ve atılmadıysa savaş uçakları o bombayı atmadan iniş yapamazdı. Serdeşt, Saddam’ın uçaklarının namlusundaki bombanın atılma üssüydü. Bu bombaları da her zamankilerden sandık. ‘Kune Teyyare’ dediğimiz yer altındaki sığınaklara girmeye başladık. Bir zaman sonra şehrin zenginlerinden olan Puri ailesinden biri geldi ve ‘kimyasal bomba atıldı’ dedi.
Tabii biz kimyasal bombanın ne olduğunu bilmiyoruz. Ben ‘herhalde gözyaşartıcı etkisi var’ diye düşündüm. Radyodan ateş yakın uyarısı geldi. Ateş yakmaya başladık. Ateş kimyasal maddeyi yakıyormuş, etkisini azaltıyormuş. Daha sonra araştırdım ki kimyasal saldırılarda rüzgarın estiği yönün tersine gitmek ve yüksek yerlere çıkmak lazımmış. Serdeşt’te bir sürü yükselti var. Bilseydik oralara çıkardık ve bu kadar da etkilenmezdik.”
Sarımsak ve hardal kokusu
“Bugün bile sarımsak kokusu aldığımda o günü hatırlarım” diyor Dyako. Aylarca sarımsak ve hardal kokusu Serdeşt’ten gitmiyor. Şehir merkezinde yaşayanlar yanlarına alabildikleri kadar eşya alıp kamyon ve traktörlerle başka şehirlere ve köylere gidiyor. Dyako’nun ailesi de birkaç aile ile birlikte bir traktörün kasasına biniyor. Dyako ile annesi traktör kasasında yan yana oturuyorlar. Başka bir adam traktöre binerken ayağı Dyako’nun annesinin karnına değiyor. Annesi birden sıçrıyor. Bakıyor ki ayakkabı izi şeklinde bir yanık var karnında. Meğer adam kimyasal bölgeden geçmiş ve ayakkabısına bulaşmış. Kimyasal madde Dyako’nun annesinin vücuduna işliyor.
Otobüslerin koltukları söküldü
Annesinin durumu günden güne kötüleşince Tebriz’e doktora götürmeye karar veriyorlar. Birçok yaralı olduğu için ve hastalar oturacak durumda olmadığı için otobüsteki koltuklar sökülüyor. Yaralılar balık istifi gibi otobüslerle hastanelere götürülüyor. Altlarına naylondan battaniyeler serildiği için acı yol boyunca katmerleniyor. Birçok yaralı bakımsızlıktan ölüyor.
Dünya sessiz kaldı
Dünya basını katliama değinince Kızıl Haç’tan yardım geliyor. Ağır yaralılar Avrupa ülkelerine gönderiliyor. Bu katliamdan sonra hiçbir ülke Saddam Hüseyin rejimine yaptırım uygulamadı. Batı, Kürtlere yapılan birçok katliam gibi bunu da çıkarları nedeniyle görmedi. Çünkü Avrupa ülkeleri Saddam yönetimini İran’a karşı destekliyordu. Yaklaşık 9 ay sonra Halepçe’de 5 bini aşkın Kürt’ü öldüren, 8 bini yaralayan kimyasal saldırının emrini veren Kimyasal Ali, Halepçe katliamından hemen önce bir ses kaydında “dünya ülkeleri ses çıkaramaz, ne diyecekler ki. Kim dinler onları” diyecekti.
80’den fazla ölü, binlerce yaralı
Serdeşt katliamında ölü ve yaralı sayısı tam olarak bilinmiyor. Katliamın tanıklarından aldığımız bilgilere göre ilk gün 80’den fazla insan öldü ve binlerce yaralı vardı. Bugüne kadar vücuttaki kimyasal madde nedeniyle ölenlerin sayısı binleri buldu. 2013 yılında halen de can almaya devam ediyor.
Kimyasal Ali
Gerçek adı Ali Hassan al Majid al Tikriti’dir. Saddam Hüseyin’in kuzenidir. Kimyasal Ali lakabını ona Kürtler taktı. Kendisi bu lakapla övündüğünü birçok kez dile getirdi.
Kürtlere ve Şiilere uygulanan birçok katliamın sorumlusu olan Kimyasal Ali, 25 Ocak 2010 tarihinde Irak’ta idam edildi.
BARAN ADIYAMAN
