Halkına, kültürüne bağlılığın sembolü Hozan Serhat


Seslendirdiği stranlar ve Kürdistan dağlarında verdiği özgürlük mücadelesi Kürt halkının unutmayacakları arasında yer alan Süleyman Alpdoğan’ın (Hozan Serhat) yaşamını yitirişinin üzerinden 17 yıl geçti. 22 Temmuz 1999 yılında Şirnex’in Elkê (Beytüşşebap) ilçesinde çıkan bir çatışmada yaşamını yitiren Hozan Serhat’ın yaşam öyküsü, sistemin sanat ve yaşam anlayışına cevap niteliği taşıyor.
24 Temmuz 1970 yılında Agirî’nin Zêtikan (Eleşkirt) ilçesinde ve 5 kardeşin en küçüğü olarak dünyaya gelen Hozan Serhat, babasının yaşamını yitirmesi üzerine ailesi ile Panos’a (Patnos) yerleşir. Çocukluk ve gençlik yıllarını burada geçiren Hozan Serhat, ilk, ortaokul ile liseyi ilçede tamamlar. Meraklı kişiliği ile sürekli farklı şeylere kafa yoran Hozan Serhat, henüz 7 yaşında kendisinden 5 yaş büyük olan ağabeyi Arif Alpdoğan’ın bağlamasına merak sarar ve kendince tıngırdatmaya başlar.
Tuttuğu sazı bırakmadı
Birçok defa ağabeyinin tepkisi ile karşılaşan Hozan Serhat, tepkilere aldırış etmeden tutulduğu büyüyü bırakmaz ve kısa zaman sonra bağlamadan melodiler çıkarmaya başlar. Zamanla bağlamaya daha hakim olamaya başlayan Hozan Serhat’a, bu defa yeteneğinin farkına varan ağabeyi de destek vermeye başlar.
16 yaşına geldiğinde ülkede başlayan çocuk sanatçı furyasına katılan Hozan Serhat, ulusal bilinçten uzak bir şekilde İstanbul’a gider ve Murat Esen adıyla ağabeyinin aranjmanlığını yaptığı “Gülo” isimli ilk kasetini çıkarır. Ancak bir süre sonra ekonomik zorluklar nedeniyle Panos’a geri dönmek zorunda kalır.
Konservatuar eğitimi
18 yaşında İzmir Ege Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Bölümü’nü kazanan Hozan Serhat, konservatuara girdikten sonra bağlama yerine, bir Azeri enstrümanı olan çift hörgüçlü tar üzerine eğitim alır. Bunun yanında kaval, gitar, bağlama, klavye de çalmaya başlar. Konservatuar yılları Hozan Serhat için, kendini sorgulama ve milli bilince ulaşma dönemi olur. Burada milli bilinci oluşmaya başlayan Serhat, sonrasında çalışmalarını Kürtlük, Kürt sanatı ve müziği üzerine yoğunlaştırır.
Yönünü Kürt sanatına çevirdi
Konservatuar öğrencisi olan ağabeyi Arif Alpdoğan’ın kendisini Ege yöresine ait türkülere yönlendirme çabalarına karşı Hozan Serhat; “Aynı makamların Kürtlerde de var olduğunu, hatta özellikle hicaz parçalarda biraz daha otantik, güzel ve duygusal işlendiğini” söyleyerek, ağabeyinin yönlendirmelerini reddeder. Farklı enstrümanlar kullanarak daha zengin bir müzik kültürünün ortaya çıkacağı inancını taşıyan Hozan Serhat, Botan ve Serhat yöresine ait parçalar üzerinde çalışmaya başlar ve değişik enstrümanlar ile batı sazları kullanarak, “Batmane Batmane” parçasını yorumlar.
1991 yılının Şubat ayına gelindiğinde sanatın ulusal ve halkçı yönlerini daha iyi kavrayan Hozan Serhat, aynı zamanda politik bir genç olarak ülke sorunlarının ele alındığı tartışmalarda yerini alır.
Yönünü Kürdistan dağlarına çevirdi
PKK felsefesi ile her geçen gün düşünceleri daha da derinleşen Hozan Serhat, 1991 yılında hayatını birleştirdiği üniversiteden arkadaşı Yıldız ile birlikte bir Temmuz günü yönünü Kürdistan dağlarına çevirir. Farklı gruplara ayrıldıktan sonra Yıldız, Cizîr’de tutuklanarak 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılarak Amasya Cezaevi’ne gönderilirken, Hozan Serhat ise PKK saflarındaki yerini alır. Müzik eğitimindeki yetkinliği göz önünde bulundurularak Avrupa’da kültür-sanat faaliyetleri için Hünerkom’a gönderilen Hozan Serhat, 4 yıl burada çalışma yürütür. Kendini yalnızca müzik ile sınırlandırmayan Hozan Serhat, aynı zamanda tiyatro ile de ilgilenmeye başlar.
‘Bir devrimci için ülkeye dönmek görevdir’
Avrupa’da teknik açıdan gelişmiş enstrümanlar ile tanışıp kendini geliştirse de, “Bir devrimci için ülkeye dönmek bir görevdir” diyen Hozan Serhat, ısrarla Kürt müziğine, kültürüne ve folkloruna karşı var olan tehlikelere dikkat çeker.
“Bizim güçlü bir kaynağımız var. O kaynağa dönüş, özellikle orada Kürt kültürünü ortaya çıkarmak, bize düşüyor. Bugüne kadar dengbêjler belli bir noktaya getirdiler, biz bunlara el atmazsak yok olacak. Kürt kültürü ve sanatı Türkleştiriliyor. Eski parçalarımızı çıkaralım, okuyalım, geleceğe aktaralım, bunlar kaybolmasın” değerlendirmesinin sahibi Hozan Serhat, 1996 yılında Kürdistan’a dönüş yapar. Zap’ta bir süre kaldıktan sonra Hewlêr’de bulunan Mezopotamya Kültür Merkezi’ne giden ve sonrasında burada sayısız sanat etkinliğine katılarak müziğini icra eden Hozan Serhat, 1997 yılında PDK’ye bağlı grupların MKM’yi ablukaya alarak bazı sanatçıları öldürmesi ile yönünü tekrar Botan’a çevirir. Hozan Serhat, 17 yıl önce 22 Temmuz’da Elkê’de girdiği bir çatışma sonucu ölümsüzler kervanına katılır.
‘Sanatını farklı noktalara taşıdı’
Hozan Serhat’ın çocukluktan beri yaratıcı ve sempatik bir kişiliğe sahip olduğunu ifade eden ağabeyi Arif Alpdoğan, konservatuar yıllarında ve sonrasında dengbêjlik başta olmak üzere Kürt müziğine ve kültürüne yönelik büyük çalışmalar yaptığını dile getirdi. Kardeşinin yaşadığı ideolojik değişimin sanatını çok farklı noktalara taşıdığını söyleyen Alpdoğan, “Sizi tutabilecek bir yaşamsal kaynak olması gerekiyor. Bu kaynak öyle olmalı ki halkı besleyebilmelidir. Hareket olmadan sanat olmaz. Sanat her ne kadar bireysel yapılıyor gibi görünse de bir organizasyon işidir. En başta bilinç organizasyonu işidir. Yaratıcılıktır. Serhat bunu en iyi şekilde başardı. Bu organizasyon içerisinde inanç ile sevgi ile ve şefkat ile yaklaşıyordu. Ezgilerinde dikkat ederseniz şefkati ve halkı görürsünüz” diye aktardı.
Bize sanatın ne olduğunu gösterdi’
Hozan Serhat’ın dengbêjler ile beraber türkülerin oluşumunu, arşivlenmesini, ezgilerin oluşumunu büyük bir merakla araştırdığını anlatan Alpdoğan, “Sanata böyle felsefik yaklaşımı bana ilginç gelmişti. Özellikle dengbêjlere ilişkin yaklaşımı çok şaşırtıcıydı. Tarihsel ve felsefik yaklaşıyordu. Toplumu esas alıyordu. Onda tam bir sanatçı ruhu vardı. Ona her zaman güç veren hareketti. Halkını ve sanatını hiçbir şeye değişmedi. Sanatını bu kadar güçlü kılan da bu özellikleriydi. Bize sanatın sadece medya ile alakalı olmadığını gösterdi” dedi.
Alpdoğan, kardeşinin sanata ve mücadeleye yaklaşımı ile halk nezdinde ölümsüzlüğe ulaştığına dikkat çekti.
İDRİS SAYILGAN/DİHA/AGIRÎ
