Hayri örnek alınan bir insandı


Mehmet Hayri Durmuş, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin mihenk taşlarından bir tanesi. Karanlığın Kürdistan’a çöktüğü Diyarbakır zindanında, yaşanan vahşete karşı bir gurup arkadaşı ile gösterdikleri direnişle düşmana diz çöktürdü. Mehmet Hayri Durmuş, 14 Temmuz 1982’de Kemal Pir, Ali Çiçek ve Akif Yılmaz ile başlattıkları ölüm orucunun 65’inci gününde şahadete ulaşarak Kürtlere direnişin yolunu gösterdi. Durmuş’un kişiliğini ve yetiştiği çevreyi anlamak için, çocukluk ve aynı zamanda okul arkadaşı olan Vahap Ayık ile konuştuk.
M. Hayrı Durmuş ile ne zaman tanıştınız, nasıl arkadaş oldunuz?
Karakoçan Qumık Köyünde 1952 yılında doğmuşum. Mehmet Hayrı Durmuş ile aynı köylüyüz. Aynı zamanda akrabayız. Ailelerimiz aynı dönemde Bingöl merkeze göç etmişler. Bingöl merkezi Qumik’a Uzaklığı 24 kilometre idi. Onun için köy ile ilişkilerimiz hiçbir zaman kesilmedi. Ailelerimiz, köydeki bağ bahçe ve ekinler için sürekli köye gidip gelirdi.
Bingöl’de nasıl bir ortamda büyüdünüz?
Bingöl’de aynı mahallede oturuyorduk. Hayri ile evlerimiz karşı karşıya idi. Onun için hep beraberdik. Bingöl’e göç eden bizim köylü ve yakın köylülerin çocukları vardı. Hafta sonları hep birlikteydik. Hata bir grup kurmuştuk. Karakoçan ve Kığı çevresinden gelen arkadaşlar hep aramızda Kurmancî konuşurduk. Yerli çocuklarla pek bir kaynaşma sağlayamıyorduk. Onlar Kirmaçkî, biz Kurmancî konuştuğumuz için bizi aralarına kabul etmiyorlardı. Aramızda sürekli sürtüşmeler yaşanırdı. Bu nedenden dolayı birbirimize daha çok kenetlenmiştik. İlkokul ve ortaokulu birlikte okuduk. Ben okula geç başladığım için Hayri benden bir sınıf önde idi. Bizim köylü Zeki Yıldız ile aynı sınıftaydım. O dönem bahsettiğim arkadaş grubunda Mehmet Hayri Durmuş, Zeki Yıldız ve kuzenim Mehmet Ayık sonradan özgürlük mücadelesi saflarında şehit düştüler.
(Zeki Yıldız, Ankara Yüksek Teknik Öğretmen Okulu’nu son sınıfta bırakarak Kürdistan’a döndü ve faaliyetler yürütmeye başladı. 29 Ekim 1980’da Türk askerlerinin Qumik’a yaptığı baskınında yaşamını yitirdi. Hozan Zozan’ın ‘Bingol şewitî’ parçası Zeki Yıldız’a yakılan bir ağıttır.)
Hayri Durmuş’un insanlarla ilişkileri nasıldı?
Hayri çok sakin, arkadaşlarına karşı çok saygılı ve yardım etmeyi seven insancıl biri idi. Ani refleksleri yoktu. En olumsuz duruma dahi aniden sinirlenen biri değildi. Küçük yaşına rağmen her şeyi olgunlukla karşılardı. Arkadaşlar arasında en ufak tartışmaları dahi kolaylıkla çözüme bağlardı. Ilımlı ve yapıcı bir arkadaştı. Hayri uzun ve zayıf biri idi. Dengesiz yürüyordu. Düştüğünde mutlaka bir yeri kırılıyordu. O dönem sorun olmazdı. Doktorumuz da evdeydi. Mehmet Hayri’nin babası İsa Durmuş sıhhiyeciydi sağlık ocağında çalışırdı. Aynı zamanda kırıkçıydı. İki yumurta kırar kırık yerini sarardı. Hayri çoğu zaman sargılarla aramızda dolaşırdı.
Ortaokulda nasıl bir öğrenciydi?
Mehmet Hayri çok çalışkan bir öğrenci idi. Her dönem takdirname alıyordu. Çok oturaklı bir öğrenci, okulda örnek alınan bir insandı. Her şeyi öğrenmek istiyordu. Her şeyi bilmek istiyordu. Onun için çok araştırıp çok da okuyordu.
En son ne zamana görüştünüz?
Ben okula geç başlamıştım. Öğrenciler arasında büyük ve olgun gözüküyordum. Onun için ortaokuldan sonra okula devam etmedim. Ortaokul’dan sonra Avrupa’ya çıktım. 1979’a kadar dönemedim. Döndüğümde şartlar çok değişmişti. Yakın çevremin çoğu siyasetle ilgileniyor ortalık toz duman olmuştu. Mehmet Hayri ile bir daha görüşemedim. Tekrar Avrupa’ya döndüm.
M.Hayri Durmuş’un şahadetini nasıl öğrendiniz? Cenaze törenine katıldınız mı?
1982 yılında izinli olarak Kürdistan’a gitmiştim. Diyarbakır Cezaevinde baskıları protesto etmek amacı ile ölüm orucunun başlatıldığını duymuştum. O dönemde İsa Amca iki defa Diyarbakır’a gitmiş ancak ‘Hayri görüşmek istemiyor’ bahanesi ile görüştürülmemişti. Açıkçası o dönem bir haber bekliyorduk. Bir gün kuzenim koşarak yanımıza geldi Hayri’nin şahadete ulaştığını bildirdi. Bunun üzerine akraba ve yakın çevremizde herkes birbirine haber vererek Bingöl’de bir yerde toplandık.
İsa Amca Cenazeyi Almak için Diyarbakır’a gitmiş ve sıkıyönetimden dolayı kimsenin peşinden gitmemesini istemişti. Ben bir öneri getirerek Diyarbakır’a gitmek gerektiğini vurguladım. Ama kimse gelmek istemedi. Bunun üzerine ben yalnız Diyarbakır’a gittim. İsa Amcanın yanında Hüseyin adında bir iş arkadaşının dışında kimse yoktu. İşlemler için bir gün Diyarbakır’da kaldık. Adeta sıkıyönetimin nefesini ensemizde hissediyorduk. Ertesi gün cenazeyi alarak Bingöl’e döndük. Yol boyunca askeri cipler bizi takip etti. Bingöl’e geldiğimizde fark ettik ki her taraf ablukaya alınmış. Cenazeyi İsa Amca eve götürdü ve bir gece evde kaldı. Ertesi gün cenaze töreni düzenledik. Cenaze töreni sıkıyönetimden dolayı sade geçti. Dönemine göre katılım fena değildi. Sivil görevlilerin dışında, resmi olarak güvenlik pek göze çarpmıyordu.
Hayri, Hüseyin ve Yıldız Durmuş, üç kardeş Kürt Özgürlük mücadelesinde kendilerini feda ettiler. Onları mücadeleye sürekleyen nasıl bir ortam vardı?
Evet, Bingöl’de büyüdüler. Bingöl feodaldir, dindardır ama hiçbir zaman devletçi olmadı ve milli duyguları kabarıktır. Bu üç kardeş böylesi bir ortamda büyüdüler. Bence bu üç değerli insan karakterlerini İsa Amca’dan almışlardı. İsa Amca çok çalışkandı. Neredeyse 24 saat çalışırdı. Çok dürüsttü ve haksızlığı asla kabul etmezdi. Yardımsever bir insandı ve çevresini korurdu. Sanıyorum çocukları da babalarında aldıklarıyla büyüdüler ve halkın gönlünde yer aldılar.
ERKAN GÜLBAHÇE/SAİNT AVOLD
