Hendek savaşları

Haberleri —

Saldırganlık (ölüm) dürtüsü üzerine kurulan çağımız “modernitesi” insana dair kabulleri ötelediği; yani insanı, insan olarak arazları ve olumlu yönleri ile bir bütün olarak görmediği için tercihini körleştirmekten ve öldürmekten yana kullanıyor. Onun için çağımız “modernitesi” kavramının yanına “demokratik” ibaresinin yerleştirilmesi de çok fazla bir şey değiştirmiyor. Çünkü ilk olarak, insan doğasına ait saldırganlık dürtüsünün evcilleştirilmesi kolay değil, ikinci olarak da insan doğasını bir bütün olarak görmediğiniz sürece onun ruhunu eğitemezsiniz. Ne yazık ki çağımız modernitesi de bu yaklaşımdan çok uzak.

Modernitenin bu çıkmazı insanın doğaya karşı savaşında ve bu savaş sürecinde aldığı yaralara, yaşadığı travmalara gözlerini kapatmıştır. Bu durum ise Kant’ın sınırları olmayan bir dünya hayali için tasarladığı “Ebedi Barış” ve “Sürekli Orduların Dağıtılması”nı da zorlaştırıyor. 

Tam da bundan dolayı ister adına “Demokratik Modernite” deyin ister “Demokratik Cumhuriyet” deyin “Sürekli Orduları“ olan sistemlerin “Ebedi Barış”a ulaşmaları çok olanaklı gözükmüyor ve ordular kutsallaştıkça “Ebedi Barış“ da hep uzakta kalıyor.

Peki, bu çıkmazdan nasıl kurtulacağız? “Ebedi Barış”a nasıl ulaşacağız. Silahların sonsuza kadar toprağa gömülmesi nasıl olacak? Pek mümkün görülmese de temenni olarak şayet olursa bu yeni oluşan insan tipinin ruhsal yapısına ne kadar uygundur? Tartışılması gerekiyor.

Modernitenin çağımızda en iyi yaptığı şey silahlardır. Öyle ki silah artık insanın kendisidir. Bertolt Brecht modernitenin yarattığı “İyi insanı” için yazdığı şiirinde şöyle der: “Şimdi bizi iyi dinle:/ Düşmanımızsın sen bizim/ Dikeceğiz seni bir duvarın dibine/ Ama madem bir sürü iyi yönün var/ Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine/ İyi tüfeklerden çıkan/ İyi kurşunlarla vuracağız seni/ Sonra da gömeceğiz/ İyi bir kürekle/ İyi bir toprağa.”

İnsanın namluya dönüştüğü çağımızda B. Brecht’e hak vermemek sadece körlüktür. Çünkü çağımızın “iyi insanı“ aynı zamanda “iyi silah” üreten ve onları “iyi” pazarlayanlardır. Ben kendi adıma böyle bir moderniteden yana olmadım ve olmayacağım. 

Ne yazık ki 19.yüzyılın başında modernitenin “vadettiği cennet” de buydu. Bu namlu cennetinden memnun olanınız var mı bilmiyorum ama ben değilim. Kürdistan kentlerinin bu namlularla ortaçağ kentlerine dönüştürüldüğü, kuşatıldığı ve nedense kimseden de çıt çıkmadığı günlerden geçiyoruz. Her nedense veba kentleri gibi karantinaya alınan ve o karantinayı kırmak için kazılan hendekleri de kimsenin görmediği, görmek istemediği günler yaşıyoruz. Hiç mi merak etmiyorsunuz? 

İşte vadettiğiniz cennet: Bir tarafta kentleri karantinaya alıp kuşatan “modernite” yani “iyi namlular”, diğer taraftan da otonom reflekslerle hendek kazanlar. İşte tam da bunun için hendek kazanların ruhsal yapısını anlamadan sanırım ahkâm kesmek çok gerçekçi olmasa gerek. 

Unutmayın ki sürekli “iyi namlularla” çocukluklarını çaldıklarınızdan bugün bunlar niye hendek kazıyor diye de kızamazsınız. Çünkü onların verdikleri sadece otonom reflekslerdir. Ruhlarında ve bedenlerindeki örselenmeyi bu otonom reflekslerle ifade ediyorlar ve artık vebalı gibi karantinaya alınmış kentlerde yaşamak istemiyorlar.

Onun için “Ebedi Barış” isteyenlerin öncelikle iyi namlularını üretmelerini bırakmaları ve “sürekli ordularını“ dağıtmaları gerekir. Bu olmadığı sürece örselenmiş çocukların da otonom reflekslerle hendek kazmaları her zaman meşrudur ve meşru olmaya devam edecektir. 

Çünkü insan otonom bir varlıktır, bu özelliğinden dolayı da kendi varlık nedenlerinden biri olan otonom olmayı, kendi yaşam alanında da kurmaya çalışması en doğal hakkıdır. “Ebedi Barış”a giden tek çıkış yolu da budur. Elbette, “İyi” insan olmak ya da olamamak bir yoldur. O yolda nasıl yürürseniz ya da nasıl yürütülürseniz öyle bir insan olursunuz. Ruhunuzu ve bilişsel yapınızı otonom olan doğanıza göre beslerseniz “İnsan olmaya” yakınlaşırsınız. Otonom doğanıza sırtınızı dönerseniz ruhunuzu ve bilişsel yapınızı ebediyen karantinaya alırsınız.

Öyle sanırım ki “moderniteye” ve “iyi namlulara” karşı hendek kazan örselenmiş ruhlara da biraz da böyle bakmak gerekir. Çünkü insan kendi doğasına ait otonom olma özelliğini yitirdiğinde iradesi kırılır ve o sadece iyi bir namlu olur. 

“Ebedi Barış” için ruhları “Ebedi Otonom”dan yana olanlara selam olsun.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.