‘Herkes Kürde düşman, Kürt kendine düşman’

İkincisi parçalar arası ilişkilerin düzeyi, örgütsel ilişkiler, kullanılan günlük ve politik dil, bugünkü hali ile birliğin önündeki en büyük engel. Özellikle son zamanlar da sosyal paylaşım sitelerinde kullanılan dil, politik partiler ve onların liderlerine karşı kullanılan, her türlü edep sınırlarını çok aşan, hiçbir toplumsal kültürün normlarına denk düşmeyen iletişim biçimi oldukça düşündürücüdür. Herne kadar sosyal paylaşım alanlarındaki iletişim dili sürekli gelişim gösterse de, Kürtler arasındaki iletişim içinde birçok sorunu ve yenilemeyi taşıyor. Tam da bu konuda yazmanın artık zorunlu olduğunu düşünüp seri olarak yazmaya kara verdikten sonra, iki Kürt lideri arasında geçen ve topluma da yansıyan iletişim biçimi bu zamanlamanın ne kadar doğru olduğunu kanıtlar gibiydi. Aslında tam da yazmak istediğim buydu. Bu iletişim biçimi aslında varolan durumun üst düzeydeki bir yansımasıdır. Kabul edilmesi çok zor olsa da, bir toplumsal gerçekliğin dışa vurumudur.
İletişim biçimi, her toplumun kendi kültüründen kaynaklı farklılıklar içerebilir. Mezopotamya’nın en eski halklarından olan Kürtler, aslında günlük yaşamda kendi içlerinde olan iletişimde katı kuralları olan bir toplum. Beni her zaman çok derinden etkiliyen, kan davaları sonrası barışma seromonisindeki tarafların birbirine karşı gösterdikleri bir bütün iletişim biçimi. Verbal-nonverbal iletişim. Bu konu yalnızca antroplojik olarak değil, psikolojik ve sosyolojik olarak da incelenmesi gereken oldukça derin bir konu.
Ortadoğu’da, asırlardır süren her türlü kültürel, fizik, ve siyasal jenoside karşı Kürtler hala var ise nedeni yukarda bahsettiğim toplumsal iletişim normlarında ve derinliğinde aranmalıdır.
Bir yandan, toplumun kendi iç dinamikleri ile gelişen düşünce ve davranış biçimi, diğer yandan yönetenlerin dayatığı, toplumun dinamiklerine ters düşen, dışardan gelen ve maalesef artık bazı çevrelerde içselletirilmiş olan düşünce ve davranış biçimi.
Dışardan dayatılan bugünkü sorunlarımızın temelini teşkil eden iki faktör oldukça önemli. Birincisi: dayatılan inkarın içselleştirilmesi. Kendimizde yok sayılan-inkar edilen bütün kimliksel özellikleri, kendimiz gibi olan, bizden olan, bizim gibi olanda, bizimde yok saymamız ve inkar etmemiz. Bu köşeyi okuyanlar bilirler, ben buna “İnkarın inkarı” diyorum. Örnek olarak “Ağaçtan masa Kürtten paşa olmaz” sözünü içsellesştirenler, Kürtten lider olmaz anlayışı ile Barzani’ye, Öcalan’a sürekli küfredenlerdir. Bu konu ile ilgili örnekleri gelecek yazımda yazmaya devam edeceğim. Siz şimdiden bu örnekleri zenginleştirebiliriniz.
İkincisi: Sağlıklı bireyler olmamızı engelliyen, duygu-düşünce ve davranış arasındaki harmoniyi bozan, coğrafyamıza çizilen sınırların, beyinlerimize de çizilmesidir. Cetvel ile sınırlarımızı çizenler, çok değil bir asır sonra karşılarında bir Kürt yerine bir proto Türk, bir proto Arap ve bir proto Acem bulacaklarını biliyorlardı.
Aslında bu yazdıklarımı, zaman zaman farklı biçimlerde dile getiren Kürt liderler olmuştur. Örneğin Ehmedê Xanî bundan yaklaşık beş asır önce “Herkes Kürde düşman, Kürt kendine düşman” demiştir. Kendine düşmanlık, düşmanın düşmanlığının içselleştirilmesidir. İnkarın inkarına en iyi örnektir. Haftaya devam...
