Hiçbir yere götürmeyen yolculuk…


Bilim-Teknik GÜNDEMİ
İnsan sonsuz uzay içinde en uzak nereye gidebilir? Bilim kurgu filmlerindeki teknolojilerle bile gidemeyeceğimiz, hiçbir zaman ulaşamayacağımız noktalar var mı?
İnsanın 1957 yılının Kasım ayında Sputnik’i uzaya göndermesinin üzerinden 60 yıla yakın bir zaman geçti. Bu süreçte insan yapımı uzay araçları Güneş Sistemimizin sınırlarına doğru yolculuk ederken sadece 250 bin kilometre ötede olan Ay’a insan gönderilebildi. Mars’a ise 2020li yılların sonunda insanlı bir uzay aracı gönderilmesi planlanıyor.
Son 60 yılda aldığımız mesafe, atalarımızın 50 bin yılı biraz aşkın bir süredir piyasada olduğunu düşünürsek, aslında hiç de fena değil. Ama evrensel ölçülerde daha alacak çok yolumuz var. Peki sonsuz olduğunu düşündüğümüz evrende insanın sınırları var mı? Ne kadar çabalarsak çabalayalım ulaşamayacağımız yerler, gidemeyeceğimiz menziller bulunuyor mu?
Galaksimiz ve Lokal galaksi grubu
Dünyamız ve etrafında döndüğümüz Güneş olarak adlandırdığımız yıldız, Samanyolu galaksisinin nispeten sakin bir dış kolunda yer alıyor. Spiral şekilli bir galaksi olan Samanyolu’nda Güneş gibi en kötümser tahminlere göre 80 milyar kadar yıldız bulunmakta. Trilyonlarca gezegene ev sahipliği yapan Samanyolu galaksisinin merkezinde ise devasa bir karadelik bulunuyor.
Samanyolu galaksisi evrensel ölçeklere göre orta büyüklükte bir galaksi. Kolları arasındaki en uzak mesafe hesaplandığında genişliği 100 bin ışık yılı kadar. Yani ışık hızında, yeni saniyede 300 bin kilometre hızla seyahat ettiğimizde galaksimizin bir ucundan bir ucuna 100 bin yıl sonra ulaşıyoruz.
Uzaktan bakıldığında galaksimiz oldukça yoğun bir yıldız kütlesine sahip. Ama aslında büyük bölümü boşluktan oluşuyor. Samanyolu galaksisinde iki yıldız arasındaki ortalama mesafe yaklaşık 47 trilyon kilometre. Yani şu anda sahip olduğumuz teknolojiyle bize en yakın yıldıza insanlı bir uzay aracı göndermemiz binlerce yıl alacak.
Galaksimiz evrenin bu bölgesinde yalnız değil. Andromeda ve yaklaşık 30 cüce galaksi ile birlikte Lokal Grubu oluşturuyor. Bu Lokal Grubun genişliği 10 milyon ışık yılı. Lokal Grubumuz ise Laniakea Süperkümesi içindeki yüzlerce gruptan biri. Bu süperküme de gözlemlenebilir evrendeki milyonlarca süperkümeden sadece biri.
Bu kadar büyük bir uzay, sınırsız evrende insan ne yazık ki, günümüzdeki fizik anlayışımıza göre hiçbir zaman yerel galaksi grubunun dışına çıkamayacak. Bu alan her ne kadar bize göre son derece büyük olsa da gözlemlenebilir evrenin 10 milyarda biri büyüklüğünde. Peki neden insanoğlu bu alana hapsolmuş durumda?
Cevap uzay boşluğunda
Uzay boşluğu aslında sürekli kuantum dalgalanmalarının yaşandığı bir alan. Bu dalgalanmalar sonucunda madde ve anti madde varlığa geçiyor ve anda yok oluyor. Uzay boşluğunda bu kuantum dalgalanmalarının daha yoğun ya da daha seyrek olduğu alanlar var.
Bundan 13.8 milyar yıl önce Büyük Patlamayla evrenin küçük bir bilye boyutundan trilyonlarca kilometre genişliğe ulaşmasından evvel bu kuantum dalgalanması alanlarının atom altı seviyede olduğu düşünülüyor. Evrenin genişlemesiyle büyüyen bu alanlar galaktik seviyeye ulaştı. Yoğun olan bu alanlar yerçekimi ile birlikte maddeyi bir arada tutarak galaksi gruplarını oluşturdu. Bizim Lokal Galaktik Grubumuz bunlardan biri. Bize en yakın grup ise Maffei Galaksi Grubu.
Komşu galaksi bizden uzaklaşıyor
Neden komşumuz olan Maffei Galaksi Grubuna gidemiyoruz? İşte burada karanlık enerji devreye giriyor. Karanlık enerji varlığından emin olduğumuz ancak neyin tetiklediğini bilmediğimiz bir olgu. Fizikçiler bundan 6 milyar yıl kadar önce karanlık enerjinin evrenin genişlemesini daha da hızlandırdığını düşünüyor. Bizim Lokal Galaksi Grubumuz komşu grupların hiçbirine yerçekimi ile bağlı olmadığından herşey bizden artan bir hızda uzaklaşıyor.
Bilim insanlarına göre öyle bir an gelecek ki karanlık enerji bizim etrafımızdaki tüm galaktik grupları, süperkümeleri görünemeyecek kadar uzağa taşıyacak. Şimdi yola çıksak bile çevremizdeki galaktik gruplar, bizim hiçbir zaman ulaşamayacağımız hızda bizde uzaklaşıyor. Yeni onlara hiçbir zaman ulaşamayacağız. Kendi Lokal Galaksi Grubumuzu terk etsek de bu yolculuk bizi hiçbir yere götürmeyecek.
Bundan milyarlarca yıl sonra Andromeda ile Samanyolu galaksisi birleşip tek bir galaksi oluşturduğu ve diğer cüce galaksileri etrafında topladığı zaman diğer hiçbir galaksi görünür olmayacak.
Kör bir medeniyetin doğuşu
Bir an insanlığın öldüğünü ve bundan milyarlarca yıl sonra akıllı bir medeniyetin doğarak teleskoplarını evrene çevirdiklerini düşünelim. İşte o medeniyetin şu anda bizim sahip olduğumuz bilgilere ulaşması mümkün olmayacak. Evreni büyük bir boşluk olarak düşünecek ve içinde sadece Lokal Galaktik Gruptaki yıldızların olduğunu savunacaklar. Çünkü o evrendeki geri kalan herşey çok uzakta, görünmez ve tespit edilemez olacak.
Yine de içinde milyarlarca yıldız, nötron yıldızı, karadelik, gezegen ve daha keşfedilmemiş bir dolu tuhaf gökcismi bulunduran galaksimiz ve Lokal Grubumuz bizim için yeterli büyüklükte. Daha galaksimizi keşfetmemiz için önümüzde milyarlarca yılımız bulunuyor.
Tabii bu tahminlerin tümü bizim bugünkü fizik bilgilerimiz ile evreni algılama şeklimizle bağlantılı. Evrenin bu parçasında birçok alanda mükemmellik gösteren bu kurallardan elde ettiğimiz sonuçlar, yeni bulgularla değişebilir.
Dünyadan daha güzel
Dünyamız evrensel ölçülere göre oldukça narin bir canlı olan insan için eşsiz bir ev. Ancak çok yakınımızda belki de dünyadan çok daha güzel bir gezegen var.
Bilim insanları dünyaya 4.4 ışık yılı uzaklıktaki Alpha Centeuri yıldızının etrafındaki gezegenler üzerindeki araştırmalarını sürdürüyor. Onyıllar içinde yıldız sistemine uzay aracı gönderilmesi planlanırken şu ana kadar yıldızın etrafında dönen dünyaya çok benzeyen bir gezegen bulunmuştu.
2012 yılında dünyadan yüzde 10 oranında büyük olan bu gezegen üzerinde yapılan ölçümlerde biraz sıcak olduğu ve hayat barındırabilecek potansiyele sahip olduğu görüldü. Ancak daha sonra yapılan detaylı incelemeler gezegenin hayat barındırma ihtimalini düşük olarak ortaya koydu.
Bilim insanları hala bu gezegende insan yaşamını destekleyecek bir ortam olabileceğini düşünüyor.
Bilim insanlarına göre bize yakın yıldızların etrafındaki gezegenlerde bildiğimiz formda hayatın yeşermemesi için bir neden yok. Dünya her ne kadar hayat için mükemmel bir gezegen olsa da, dünyadan çok daha güzel, hayata çok daha iyi ev sahipliği yapabilecek gezegenlerin bulunması da olası.
Işık hızının beşte biri hızında gidecek küçük robotlarla onyıllar içinde ulaşılabilecek yıldızın çevresindeki gezegen, Alpha Centauri’ye yapılacak yolculuk için çok güçlü bir nedeni oluşturuyor.
Kaynak: Kurzgesagt
Doğan Barış ABBASOÐLU
