Hindistanlı kadınlar direnişte

Haberleri —

Her 18 saatte bir kadının taciz veya tecavüze uğradığı, 1,2 milyar nüfusu ile dünyadaki nüfus bakımından en büyük ikinci ülke olan Hindistan'da kadınlar, sürekli öldürülme korkusuyla ve tecavüze uğrama riskiyle yaşam mücadelesi veriyor. Kadınlar sokak aralarında, köy meydanlarında, otobüslerde, okullarda, ev yolunda ve daha birçok ulu orta yerde tecavüz kültürünün kurbanı olmaktan kurtulamazken, Hindistanlı insan hakları aktivistleri, kadına biçilen düşük statü ve aşağılanmanın kökü kazınmadıkça daha sert yasaların yetersiz olacağını ve bu kültürün değişmesi gerektiğini vurguluyor. İki yıl önce bir tıp fakültesi öğrencisinin otobüste toplu tecavüze uğramasından sonra hayatını kaybetmesi, ülkede dikkatlerin tecavüz ve diğer cinsel suçlara odaklanmasına neden olmuştu. Tecavüze uğradıktan sonra demir çubuklarla dövülen ve hareket halindeki otobüsten atılan kadının ölümü ülkede büyük öfke yaratmış, hükümet protestoların ardından cinsel suçlara cezaları arttırmıştı.


Kadınlar sürekli tetikte

"Tecavüzün başkenti" olarak algılanmaya başlanan Yeni Delhi'de çoğu kadın, biber gazı olmadan sokağa çıkamıyor ve sürekli tetikte oluyor. Gerek gözlemciler, gerekse de istatistikler ve gündemden düşmeyen tecavüz vakaları, ataerkil Hindistan toplumunda, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın hala yaygın olduğunu açıkça gösteriyor. Hindistan'da gerçekleşen tecavüzlere, kadına biçilen düşük statü, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, ataerkil kast sistemi, hukuki yaptırımlardaki boşluklar, "Sati", "Kurimar" ve "Doodh-peeti" gibi yerel kültür uygulamaları ve köy kurullarının kararları neden oluyor.

Tecavüz kurbanları yalnız
Gün yok ki Hindistan gazetelerinde kız çocuklarını veya kadınları hedef alan zulüm olaylarına ilişkin haberler yer almasın. Yeni Delhi'de komşunun tecavüzüne uğrayan 10 aylık bebek, tecavüz edilip Kalküta sokaklarına terk edilen 18 aylık bebek, Uttar Pradeş'teki polis karakolunda tecavüz edilip öldürülen 14 yaşındaki kız, Hovra'da bir erkeğin kendi eşinin toplu tecavüze hedef olmasına yardım etmesi, Haragpur'da 65 yaşındaki bir büyükannenin tecavüze uğraması... Hindistan'da son derece dehşet verici görünen olaylar bile, yaşayanlar ve yakınlarının dışındakiler arasında, kısa sürede unutuluyor. Tecavüz kurbanları adaletin yerini bulması için uzun ve yalnız bir mücadeleye girişiyor; çoğu kez de umdukları adalet yerine getirilmiyor.
27 Kasım 1973'te çalıştığı hastanede, temizlik görevlisi Sohanlal Bharta Walmiki'nin tecavüzüne uğrayan 25 yaşındaki Aruna, daha sonra madeni zincirlerle boğularak ölüme terk edilmişti. Ölmekten kurtarılan Aruna, hala 'yaşam'ını sürdürüyor. 39 yıldır bitkisel hayatta kimseyi tanıyamıyor, konuşamıyor, en temel hareketleri bile yapamıyor.

Köy kurulu: Tadını çıkarın!

Hindistan'da köy meclisleri sık sık törelere aykırı davrandığı öne sürülen çiftler için ölüm emri veriyor. Batı Bengal’deki bir köyde 13 kişi, köy kurulunun kararı üzerine bir genç kadına toplu tecavüzde bulundu. 20 yaşındaki genç kadın, başka bir topluluktan bir kişiyle ilişki yaşadığı gerekçesiyle bu vahşete maruz bırakıldı. Ailesinin polise şikayet başvurusunda yer alan ifadelere göre, bu köy kurulu başkanı, "Ailesi parayı ödeyemedi. Öyleyse gidin kızın tadını çıkarın, eğlenin" diye beyan vermişti. Birbhum bölgesinde yine bir köy meclisi, diğer aşiretlerden erkeklerle "yakın ilişkisi" olduğu gerekçesiyle üç kadını kalabalık önünde çırılçıplak yürütmüştü.

Kast sistemi tecavüze davetiye çıkarıyor

Keşmir ile olaylı kuzeydoğu bölgesinde, güvenlik güçleri, tüm toplumu cezalandırmak için sık sık tecavüzü bir silah olarak kullanmakla suçlanıyor. Çattisgar'da Maoculara kuryelik yaptığı gerekçesiyle gözaltına alınan Soni Sori, 2011 Ekim'inden bu yana cezaevinde. Soni Sori, Yüksek Mahkeme'de, gözaltındayken kendisine tecavüz edildiğini ve vajinasına taşlar doldurulduğunu anlattı. Tecavüz kurbanlarının çoğu, yaşadıkları olaylardan uzun yıllar sonra bile hala adaletin yerine getirilmesini bekliyor. Mahkeme yargıçları, suç işlendiği sırada zanlının sarhoş olduğu veya ailesinden uzakta yaşadığı ya da ailesine bakmakla yükümlü olduğu ve hatta tecavüzle suçlanan erkek üst kasttan olduğu için "dokunulmazlar sınıfından bir kadına tecavüz edemeyeceği" gibi gerekçeleri kabul ederek, saldırganları aklıyor.

50 milyon kadın kayıp!

Kadınların tecavüze uğraması ve öldürülmesinin nedeni; cinsiyet ayrımcılığının toplumda kökleşmiş olması ve kabul görmesi. Hindistanlı ekonomist Dr. Amartya Sen, 1986'daki nüfus hesaplarına göre Hindistan'da 37 milyon kadının "kayıp" olduğunu belirtti. Birleşmiş Milletler 2008 yılında Hindistan'daki "kayıp" kadın sayısının 62 milyona çıktığını açıkladı. Dünya genelinde erkek ve kadın nüfusu arasındaki oran, 100 kız çocuğa karşılık 103 ila 106 erkek çocuk iken, Hindistan'da erkek çocuk sayısı 132'ye kadar çıkabiliyor. Dünya ortalaması baz alındığında Hindistan'da 62 milyon kadının yok olduğu; yani öldürüldüğü görülüyor. Ayrıca, ülkede son 20 yıl içinde, 10 milyon kız çocuğu da daha doğmadan kürtaj edildi.
Aralık 2006'da "50 milyon kayıp kadın" kampanyasını başlatan Rita Banerji, cinayetlerin isimlendirilerek toplumca kabul edilen bir geleneğe dönüştüğünü ve kültür ile suçun birbirine karıştığını söylüyor. Bu algı da kadın cinayetlerinin toplumda olağan karşılanmasına neden oluyor.

Doğduktan sonra öldürülüyorlar

Erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi "kayıp" kadınların sayısının çokluğunun ana nedenlerinden biri. Erkek çocuk, soyun devamı sayılırken; kız çocuk başlık parası vermek zorunda oldukları misafir olarak görülüyor. Bu bakış açısından dolayı bebek eğer kızsa aldırılabiliyor. Yoksul kesimlerde kürtaj pahalı bir yöntem olduğundan, kız bebekler doğduktan sonra öldürülebiliyor.

Her 18 saatte bir tecavüz

Resmi verilere göre, Hindistan'da her 18 saatte bir kadın tecavüze uğruyor. Çoğu tecavüz vakasında fail veya failler yakalanmıyor. 2011'de Yeni Delhi'de 568, Mumbai'de 218 kadına tecavüz edildi. İstatistikler böyle dese de, kadın örgütleri bu sayının çok daha fazla olduğunu, gündemleşen tecavüz vakalarının dışında, çoğu kadının cezalandırılma, öldürülme korkusu ve toplumdan dışlanma endişesi nedeniyle sustuğuna dikkat çekiyor. 2011'de polis kayıtlarına geçen 256,329 suçtan 228,650'sinin kadına yönelik işlenen suçlar olduğu kaydedildi.


NEDİM TÜRFENT/DİHA/HABER MERKEZİ




Tehlikeye karşı örgütleniyorlar

Ülkede kadınlar, tecavüz ve tacize karşı öz savunma örgütlenmeleri ve dernekler kuruyor. En önemli kadın kuruluşlarından biri; merkez bürosu başkent Delhi'de bulunan Tehlikedeki Kadınlar Derneği (Women In Distress Union). Ulusal, bölgesel ve küresel ağlarda görev yapan bu dernek, Hindistan'ın çeşitli bölgelerinde örgütlenmiş 1500 sivil toplum kuruluşunu bünyesinde barındıran Women Power Connect'in (WPC) de kurucusu. Çalışma felsefesini feminizm ve sosyal demokrat fikirler üzerine inşa eden 1983'te kurulan dernek, ilhamını sosyal aktivizmden alıyor. 1990'lı yıllarda her iki cinsi de kapsayan bir kavram olarak toplumsal cinsiyet kavramının gündeme gelmesi ve yaygınlaşmasıyla derneğin çalışma alanı buna paralel bir şekilde toplumsal cinsiyet ve insan hakları üzerinde odaklandı. Derneğin misyonu kadınların korunması, güçlendirilmesi, temel haklarının sağlanması ve sosyal ve hukuki konuların toplumsal cinsiyet perspektifinden sorgulanması olarak belirlenmiş.

Pembe sopalı kadınlar

Kadınlar ataerkil sisteme karşı silahlanıp kendilerini korumak ve bazen de savunma düzeyinden saldırı konumuna geçip tecavüzcü erkekleri cezalandırmak amacıyla Gulabi (Pembe) Örgütü adında birleşiyorlar. Gulabi, eskiden kamuda bir sağlık çalışanı ve "bir çocuk gelin" olan beş çocuk annesi Sampat Pal Devi tarafından 2006 yılında kuruldu. Gulabi'ler eşlerine şiddet uygulayan erkekleri ziyaret ediyor ve bu eylemlerine son vermezlerse onları bambu sopalarıyla dövüyor. Ayrıca çocuk yaşta evliliğe ve başlık parasına karşı da mücadele veren kadınlar, kadınlara yönelik okuma yazma kursları da düzenliyor. Hindistan medyasında olumlu bir şekilde yer alan grubun 2008 itibariyle 20 bin üyesi var ve Paris'te de bir temsilciliğe sahip. Banda'nın pembe giyen kadınları, siyasi partilerden ve sivil toplum örgütlerinden yakın zamana kadar uzak durdular, çünkü kurucuları Sampat Pal Devi'nin sözleriyle, "Onlar ne zaman destek verseler hep bir karşılık bekliyorlar. Buralarda kimse bize yardım etmiyor. Devlet görevlileri ve polis yolsuzluğa batmış durumda ve yoksullara karşılar. Bu yüzden bazen adaleti kendi ellerimizle sağlamak zorunda kalıyoruz. Bazen de yanlış yapanları teşhir ediyoruz" diyor.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.