Hukuk güvenliği paramparça
- ÖHD Eşbaşkanı Ekin Yeter, Türkiye’de ne seçmenin ne de seçilmişin hukuki güvenliği olduğunu söyledi. Kesinleşmiş gibi görünen kural, kaide ve kararların, siyasi talimatla kaldırılabildiğini kaydeden Yeter, “Bu hukuki güvenlik ilkesini paramparça eden bir yaklaşımdır” dedi.
MEDİNE MAMEDOĞLU / VAN
Wan’daki irade gaspı girişiminin durdurulması ardından Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun Abdullah Zeydan'ın memnu haklarının iadesi kararını veren mahkeme hakkında inceleme başlatmasını değerlendiren Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eşbaşkanı Ekin Yeter, sürecin tamamen düşman hukuku politikası ile yürütüldüğünü söyledi.
Avukat Ekin Yeter, aslında meselenin özünün hukuken biraz da şöyle olduğunu ifade etti: “Türkiye’de ne seçmenin ne de seçilmişin hukuki güvenliği var. Belirsizlik ve öngörülemezlik, kişiye göre yaklaşım, hatta bunu aşan bir yaklaşım söz konusu. Ne kazanılmış haklara ne kesinleşmiş mahkeme kararlarına ne de Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına saygı duyuluyor. Kesinleşmiş gibi görünen her türlü kural, kaide ve karar istenildiği zaman siyasetin müdahalesiyle değiştirilebiliyor, kaldırabiliyor. Bu hukuki güvenlik ilkesini paramparça eden bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın Kürtlere uygulanan sömürgeci ve düşman hukuku uygulamalarından bağımsız olduğunu düşünmüyorum.”
Yeni gasp girişimi riski
Düşman hukukunun o denli tehlikeli ve muğlak ki zamanla uygulandığı yerde hukuku ortadan kaldırdığını, Zeydan için de bu çerçevede bir değerlendirme yapılabileceğini söyleyen Yeter, şunları dile getirdi: ”Kesinleşmiş bir karara güvendin ve belediye eşbaşkan adayı oldun ama bak biz istersek kararı ortadan kaldırabiliriz, diyerek aslında kesinleşen tüm mahkeme kararlarını ve kararları kesinleşen herkesi risk altına ve güvencesi olmayan bir hale sokuyor. Şimdi de savcılığın kesinleşen karara karşı olağanüstü kanun yollarına başvurma hakkı var. Böyle bir durum gelişirse irade gaspının yaşanma riski söz konusu. Hukuken güvende olmadığınız bir uygulamalar denizinde biz hukukçular her şeyi bekleyen bir noktaya geldik. Biz hukuku egemenlerin sopası olmaktan çıkartıp halkın temel mücadele aracı haline getirme uğraşında olan bir kurum olarak da bu uygulamaları hiçbir suretle kabul etmeyiz ve mücadeleyi sonuna kadar veririz. Van’da bu temelde bir mücadele gelişti.”
Yargıya baskı mekanizması
Hukukçular olarak her türlü itiraz sürecini işletmeye ve takip etmeye hazır olduklarını vurgulayan Ekin Yeter, şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanı başdanışmanı Mehmet Uçum’un 'İşin hukukuna gelince Terör Örgütü propagandası suçundan Yargıtayca onanan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası nedeniyle yasaklı hakların iadesinin söz konusu olamayacağını ama bunun nasıl olduğunun da değerlendirileceği de not edilmelidir' şeklinde bir açıklaması oldu. Bu açıklamadan sonra HSK’nın özellikle ilk kararın nasıl verildiği, itiraz hakkının zamanında neden kullanılmadığı üzerinde de duracağı bildirilmişti. Burada da yine siyasetin inceleme için yargıya baskı mekanizması uyguladığını söyleyebiliriz. Zeydan hakkındaki memnu hakların iadesi kararına karşı bir kanun yoluna başvurulması ihtimaline karşı hazırlıklı olmak gerekiyor. Böyle bir durumda hukukçular olarak her türlü itiraz sürecini işletmeye ve takip etmeye hazır olacağız. Zeydan hakkında verilmiş ve kesinleşmiş bir karar, bu karara güvenerek aday olmuş bir siyasetçi ve yüzde 56 oy vererek bu adaylığa güvenmiş bir halk var. Halkın iradesinin, adaylığa ve mahkeme kararına duyulan güvenin esas alınması gerektiğini düşünüyoruz.”