İdeolojik kimlik ve Rojava

Forum Haberleri —

Rojava

Rojava

  • Rojava’da kriz savaşa dönüşmüş ve bir kriz süreci olarak devrim olanakları sağlanmıştır. Rojava ideolojik sonuçları tetikleyen ve üreten savaş ve devrim sürecini inşaya dönüştüren bir model haline gelmektedir.

MAHSUM KOYUN

Arap baharından Kürt baharına doğru demokrasinin inşa alanı olarak Rojava; Ortadoğu devriminin öncü öznesi konumunda demokratik ve özerk bir yönetim yapısına geçiş ile birlikte modernite karşısında ideolojik bir kimliğin de sistemli hali olmaktadır. Devrim hazır bir lokma olmadığı gibi hazır cevaplar verilerek gerçekleşmez. Arayış ve süreç içerisinde bir görme biçimdir. Fakat bu durum kimliğin toplumsal yaşam içerisindeki üretken rolünü devletin kıskacından kurtarmak, beceri ve deneyimlere dayandırmakla mümkündür. Birey becerileri ve farklılıklarıyla toplumsallığın inşasında bir renk ve güç olmak zorundadır. Dahası gericiliğiyle devrime dahil olmak karşı devrimin kanser hücrelerini uyandırmakla eş değerdir. Bu anlamda Kurdistan Özgürlük Hareketi’nin Üçüncü Yol stratejisi kendi yaşamını kurma felsefesidir. Bu yaşamın karşısındaki her türden engelle mücadele etmek radikal demokrasinin ölçütüdür. Bu durum Rojava’da daha çok feodaliteye ve İslamiyet kılığında dolaşan ve İslamiyet'e ait olmayan gericiliğe karşı öz savunma ile devam etti.

Sosyalizmin kavram ve pratik olarak yeniden yorumlanacağı, en nihayetinde reel sosyalist deneyimleri aşarak demokratik sosyalizm tanımına kavuşacağı bir mekan olarak Rojava; inşa süreciyle birlikte zihniyet devriminin olgunlaşması ve klasik devrimin beraberinde kendi kendine yetebilmesi ile moderniteyi alaşağı edebilme gücünü taşımakta, bilhassa Ortadoğu’da çalınan ve Avrupa'ya ihraç edilen Rönesansı yeniden canlandırmaktadır. Rojava tüm bu anlamsalıkların sonucudur. Tarihi yeniden yazanlar tarihin sonunu deklere edenleri yalanlayarak tarihsel toplum gerçekliğini yeniden inşa edeceklerdir. Rojava’da kriz savaşa dönüşmüş ve bir kriz süreci olarak devrim olanakları sağlanmıştır. Rojava ideolojik sonuçları tetikleyen ve üreten savaş ve devrim sürecini inşaya dönüştüren bir model haline gelmektedir. Dahası devrimin mirasını güncel koşullara göre belirli ideolojik argümanlarla yeniden inşa etmek üzere yürütülen yaşam mücadelesidir. Devrim bir süreç ve düzenin sürekli isleyişi olduğu gibi özgürlük eğiliminin de duygusal ve düşünsel alanıdır.

Ortadoğu'nun en karanlık barbar ve gerici anlayışlarını tepetaklak eden bu devrimin zihni ve sınıfsal yanı ağır basmaktadır. Sürekli kaos yeni jenositlere de zemin oluştururken, Kürt toplumsallığı içerisinde yapısallasan ve yaşamla eş anlamlı hale gelen temel marifet olarak `direniş` toplum bireyin varlık sorununu ortadan kaldırırken, 20. yüzyılın klasik ulusal- kurtuluş mücadelelerin dışında toplumsal var oluşa anlam katacaktır. Kaldı ki inşa gücü ne kadar nitelikliyse özgürlük sistemi de o kadar kalıcı olacaktır. Varlığın kalıcı hale gelmesi özgürlüğün bilinci istemiyle alakalıdır. Kitleler verili olanı reddeden ve tarihin öğretici yanlarıyla beslenerek tarihi şimdileştirerek devrimin en sürekli halini inşa eder. Aksi daha çok kırılgan bir biçimde devrimi çözülmeye götürür. Yapısal inşadan kasıt teorilerle şişirilmiş davulların çalınıp oynanması değil, Özgürlük Önderi felsefesiyle karıncaları bile örgütleyerek sosyalizmin değirmenine su taşımasını sağlamaktır. 

Son olarak Ortadoğu da uygarlıksal ve stratejik ittifaklara sahip Kürtler ve Yahudiler; devletli/devletsiz dinsel ideoloji etrafında veyahut sosyalist anlayışın sınırları içerisinde demokratik bir yasamı inşa etme gücünü taşıdığı ve Rojava devriminin bu temelde demokrat Yahudi ve entelektüellerinin düşünsel desteklerine de ihtiyaç duyduğu açıktır. Sunu da eklemek gerekir ki, hiç bir tanrı Kurdistan topraklarını Kürtlere vaad etmemişti. Varlık ve kimlik sorununu ortadan kaldırmak ve özgürlüğü politik yurttaş bilinciyle yapısal hale getirmek belki de tanrısal bir güce dayandırılmadan sadece direnerek sağlanacaktır. Ezra ve Neremya’nın Babil uygarlığı sınırları içerisinde kaleme aldığı Tevrat’a göre de Tanrının Yahudilerin yanında olduğunu ve ahit ile bunu dillendirdiğini görmek mümkün. Ancak uygarlık ve modern tarih boyunca tanrı Yahudilerin hem yanında ve karşısında yer aldı. Kızdığında holocoustlarla lanetledi, Auschwitzleri ve temerküz kamplarını açtı, kutsadığında Nil nehrinden geçirip Sina Çölü’nde besledi. Tanrı ve yeryüzündeki temsilcisi devletli uygarlık güçleri Kürtlerin celladı olurken Kürtler ise İbrahim'i geleneğin en yakın mürşitleriydi. Ancak bu durum kimlik ve ideolojinin dogmatizm karşısında demokratik açıdan yeniden üremesine ve direncin büyümesine engel olamadı. Ve dolayısıyla Kürtler bu direnişle büyük kazandı ve kazanmaya da devam edecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.