İmralı’nın kapılarını açın

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Israrla tecrit konusunu görmezden gelmek demokratikleşme konusundaki samimiyetsizliğin başlıca göstergesidir. İmralı’nın kapılarını açmadan sahici ve samimi bir siyasi müzakere zemininin mümkün olamayacağını biliyoruz. 

Çeyrek yüzyıla yaklaşan tecrit son dönemde mutlak iletişimsizliğe dönüşmüş durumda. Haber bile alınamazlık hali insan hakları ihlalinin geldiği en son noktayı bize anlatıyor. Mesele salt bir insan hakları meselesi olmamakla birlikte bu hak ihlalinin eşi benzeri görülmemiş bir hal sergilemesi durumun vahametini göstermesi açısından yeter de artar bile. İnsan hakları ihlalinin bu denli vahim olmasına karşılık bu konuda Türkiye ve uluslararası kamuoyunun duyarsızlığı kabul edilemez niteliktedir. Bu duyarsızlık ciddi bir ikiyüzlülüğü bize sergiliyor.

İnsan hakları ihlali kadar hukuk dışılık, yasa tanımazlık da eşi benzeri görülmemiş uygulamaları karşımıza çıkarıyor. Öcalan’ın avukatlarının adaya gidememesinden tüm yasal hakların yok sayılmasına kadar her türlü ihlalin yaşanması salt bir yasa tanımazlık değil, hukuk devletinin askıya alınma halidir. İstisna hali dediğimiz meselenin üretildiği mekândır İmralı. Bugün Türkiye’de hukuk devletinin askıya alınma sürecinin son perdesi AKP-MHP Cumhur İttifakı dediğimiz faşizmin kurumsallaşması, otoriter rejimin inşası, istisna halinin var edilmesi olarak karşımıza çıktı. Bu yeni rejim kurgusu ve onun uydurma sistemi polis devleti uygulamaları ve yayılmacı anlayışıyla sürdürdüğü savaş ile kendisini dayatıyor. Bu anlayışın dayandığı hukuk dışılık istisna haliyle ikame ediliyor. Tecridde ısrar aslında bu köhne rejimde ısrardır.

Üçüncü bir başlık da tecridin siyaset üzerindeki etkisidir. Bir yanıyla insan hakları ihlalini meşrulaştırırken, bir yanıyla hukuk dışılığı istisna haliyle ikame ederken tecrid, diğer bir yanıyla da siyaseti kurulmuş olanın aklına göre dönemin dinamikleri özelinde tasarlamaktadır. Siyasi özgürlüklerin çitlenmesi anlamında Tecrid önemli bir çitleyici araç olarak kullanılmaktadır. Burada hemen belirtmek gerekir ki hak ihlallerinin sona ermesi, hukuk devleti uygulamalarının ortadan kalkması siyasetin özgürlüğe kavuşmasıyla mümkündür. 

İktidar devletin çitlenmiş alanına olan sadakatiyle ayakta durmaya çabalamaktadır. Bu amaçla Rojava’ya yeni bir harekât planı başta olmak üzere her türlü ‘çöktürme’ stratejisini hala sürdürme peşinde. Çöktürme planının başköşesinde unutmayalım ki mutlak tecrid var. Masanın devrilmesinden bugüne kadar geçen sürece baktığımızda ‘Öcalan Etkisi’nin ortadan kaldırılması birinci öncelik olarak gözüküyor. Bu amaçla siyasetin yeni dönem kurgusu Kürt meselesinin demokratik çözümden kaçırılması olarak da okunabilir.

İktidarın şifrelerine vakıf olmakla birlikte muhalefetin bu süreç içindeki rolü ve özellikle önümüzdeki seçimlere kadar nasıl konumlanacağı da özellikle tecrit özelinde değerlendirilmeye muhtaçtır. Coğrafyada İmralı yokmuş anlayışıyla hareket eden siyasi ve toplumsal muhalefet, bırakın tecrid üzerine konuşmayı, tam tersine bu hukuk dışılığı olumlayan, hatta zaman zaman iktidarı aratmayacak söylemlere başvuran bir hat izliyor. Kürt meselesinin çözümü konusunda gerçek muhataplığı görmezden gelmek yarım yüzyıllık Türkiye ve Ortadoğu tarihine yabancı kalmışlıktan başka bir şeyi ifade etmez.

Bugün seçim sürecine ve sonrasına baktığımızda başat belirleyici faktörün Kürt Meselesine yaklaşım olacağını unutmamalıyız. Tecrid, siyasi tutsaklıklar, kayyumlar, savaş başlıkları siyasetin özgürlüğünün yitirdiği başlıklardır ve bu dört başlık Kürt meselesinin çözümü adına atılacak ilk adımların ne olacağını konusunda yol göstermektedir. Meselenin çözümü adına bir adım atmaksızın Türkiye’de demokratikleşme konusunda bir politik formülasyon ortaya koymak mümkün olamayacaktır. 

Demokratikleşme en kritik başlık ise bunun yol haritasını belirlemeden bir siyasi programın ortaya çıkarılamayacağını da bilmemiz gerekiyor. Demokratikleşme güzergâhının İmralı’dan geçmekte olduğuna yakın geçmişte tüm toplum olarak tanıklık ettik. Israrla tecrid konusunu görmezden gelmek demokratikleşme konusundaki samimiyetsizliğin başlıca göstergesidir. İmralı’nın kapılarını açmadan sahici ve samimi bir siyasi müzakere zemininin mümkün olamayacağını biliyoruz. İmralı’nın kapılarını açın…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.