İnsan anadiliyle tedavi olursa iyileşir


MEHMET ZAHİT EKİNCİ / RICKLING
Rickling kasabası, Schleswig-Holstein eyaletine bağlı küçük bir yer. Rickling kasabasında bulunan dev psikiyatri merkezi ise başta Almanya olmak özere bir çok ülkeden gelen insanları tedavi ediyor. Rickling Psikiyatri Hastanesi’nin bir bölümü ise göçmen hastalar için dizayn edilmiş. Bu bölümün açılmasında ise kendisi de Psikiyatrist olan Sivaslı Dr. Ali Ekber Kaya’nın emeği büyük. Hatta denilebilir ki onun çabası olmasaydı bu bölüm açılmayabilirdi.
Neu-Münster kentine yakın olan tedavi merkezini ziyaret edip kendisiyle konuşmak istediğimizi belirtince büyük bir mütevazilikle kabul ediyor. Göçmen hastalar için dizayn edilmiş bölümünün başhekimi olan Dr. Ali Ekber Kaya o kadar yoğun ki ancak öğle yemeği sırasında kendisiyle konuşabiliyoruz. Bir yandan yemek yerken bir yandan da bizimle sohbet ediyor. Yemekten sonra İstanbul’dan gelen iki profesör ile randevusu olduğunu dolayısıyla bize fazla zaman ayıramadığı için özür diliyor.
8 yılda 26 bin kişiye hizmet etti
“Kültüre Hassas Tedavi Merkezi” olarak adlandırılan bölümün 8 yıllık bir geçmişi olduğunu belirten Dr. Ali Ekber Kaya, bu süre zarfında 26 bin kişinin tedavi amaçlı merkezlerine başvurduğunu ve bu kliniğin Almanya’da kendi dalında tek örnek oldugunu belirtiyor.
Sözü Dr. Ali Ekber Kaya’ya bırakıyoruz: “Uzun siyasal bürokratik işlemleri atlatarak böylesi bir tedavi merkezini açtık. Alman Sağlık Bakanlığı yetkilileri Almanya’da yeteri kadar kliniğin olduğunu ve böylesi bir yerin açılmasına gerek olmadığını söyledi. Ama tıbben biliniyor ki bir hasta kendi anadiliyle tedavi olursa ancak sağlığına kavuşabilir.
Anadilde terapi
Uzun bir uğraşıdan sonra 8 yatak kapasiteli bir yer açabildik. İlk başta yerimiz 8 yataklıydı ama başvurular binleri geçiyordu. Şu anda ise yatak kapasitemizi 30’a çıkarmış durumda. Yeterli mi diyeceksiniz tabi ki hayır. Sırf Hamburg’dan 2 bin insan tedavi için şu anda sıra bekliyor dersek, belki konunun vehameti anlaşılır. 700 bin göçmenin yaşadığı Hamburg’da da böyle bir yer açmak istememize rağmen siyaset bürokrasisi bize sürekli sorun çıkarıyor mesela. Bir yandan bu tür sorunları aşarak bir yandan da bize başvuran insanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Hastalar sadece Almanya’dan değil
Verdiğimiz hizmet sonuç alıyor. Tedavi olan insanların çoğu bizden duyduğu memnuniyeti dile getirmek için aileleriyle beraber bizleri ziyaret ediyor.
20 doktor, 10 psikolog, pedagog, spesifik uzman ve 15 hemşireyle haftanın 5 günü hastalarımızla beraber aynı ortamı paylaşıyoruz.
Almanya’nın değişik kentleri başta olmak özere Avrupa’nın bir çok ülkesinde de insanlar burada tedavi olmak istiyor. Senede on binin özerinde başvuru oluyor ve biz bunun ancak dörtte birini karşılayabiliyoruz. Doktor ve psikolog sayımız az olduğu için hizmetimiz de sınırlı oluyor haliyle.
Kliniği genişletmek için elimizden gelen çaba ve fedakarlığı göstermemize rağmen başta da belirttiğim gibi çoğu zaman devlet ve siyaset bürokrasisinin engeline takılıyoruz.”
Kimler geliyor, şikayetleri neler?
Tedavi için daha çok kimlerin geldiğini ve ne tür şikayetlerle kendilerine başvurduğunu merak ediyoruz. Dr. Ali Ekber Kaya devam ediyor anlatmaya: “Buraya gelen insanların çoğu ülkelerinde mutlu bir hayatları varken yaşanan savaş ve göçler sonrası yerini, yurdunu terk etmek zorunda kalmış insanlar. Bunun yanı sıra Almanya’da uzun süre yaşamış olmalarına rağmen bir türlü bu topluma adapte olamamış insanlar geliyor.

Entegrasyon için sağlık gerekli
Şunu da üzülerek belirteyim; tedavi sırasını beklerken intihar eden insanlar oluyor. Ailesiyle bir şekilde uyuşmamış ve sorunlar yaşamış insanlar bize başvuruyor. Bunların çoğu daha önce Alman psikologlara gittiklerini ve derdini anlatamadıkları için sonuç alamadıklarını belirtiyorlar. Biz de Alman yetkililerine şunu söylüyoruz: İnsanın entegre olması için önce sağlıklı olması gerekiyor. Sağlıklı olmayan bir birey ne kadar entegre olabilir. Ki zaten burada tedavi gören insanların çoğu daha sonra günlük yaşamda gerçekten bu entegre sorununu aşıyorlar.
Tedavi olsalar da ayrılmıyorlar
Çoğu insan daha sonra tedavimizden memnun kaldıkları için bizi ziyarete geliyor. Burası sonuçta bir psikiyatri merkezi. Ama tedavilerini tamamlamış insanlar hafta sonları burayı adeta panayıra dünüştürüyor. Bunu dünyanın hiç bir tedavi merkezinde göremezsiniz mesela. Tedaviden sonra tekrar gelip kalmak isteyenler var. Çoluk çocuğunu tedavi ettirmek isteyen insanlar, onları bize gönderiyor.
Ağrıyı tarif edemiyor
Alman psikologların kendilerini anlamadıkları için tedaviyi sadece hapla yaptıklarını söylüyorlar çoğu zaman. Dertlerini anlatamadıkları için sadece ağrım var diyorlar. Ama bu ağrıyı tarif edemedikleri için tedavisi de mümkün olmuyor.”
Önyargıları da kırıyoruz
Dr. Ali Ekber Kaya, merkezlerinin toplumsal entegrasyonu sağlayan kültürlerarası bir yer olduğunun da altını çiziyor. Sokakta birbirlerini görmeye tahammülü olmayan birçok insanın burada bir aile ortamında yaşadığını belirtiyor ve ekliyor: “Mesela en sağcısından en solcusuna kadar birçok insan medeni bir çerçevede burada tartışıyorlar ve birbirlerini tanımaya çalışıyorlar. Türkler, Kürtler, Araplar aynı masada toplanarak sorunlarını tartışıyor. Bunlar sokakta birbirlerini görseler belki de birbirlerine saldıracaklar.
Cinsler arası empati gelişiyor
Cinsler arası bir kaynaşma da oluyor. Kadın, erkeği tanıyor. Erkek, kadının günlük yaşamda yaşadığı zorluklara tanık oluyor. Burada bir gün kadın yemek yapacaksa, ertesi günde erkeği mutfağa sokuyoruz. Bu aynı zamanda bir empati duygusunu geliştiriyor. Aralarında bir saygınlık oluşuyor.
Mutlu şekilde ayrılıyorlar
Hastalıkların ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorlar. Bunu bilen birçok insan da tedavi sonrasında mutlu bir şekilde buradan ayrılıyor. Birçok insan günlük yaşamda kimseden görmediği insani erdemleri burada gördüğünü itiraf ediyor. Gitmek istemeyip hep burada kalmak isteyen insanlar oluyor. Gerçekten burada tedavi olduklarını biliyorlar. Çünkü hepimiz anadilleriyle kendilerine yardımcı olmak için adeta çırpınıyoruz.”
Onlarla birlikte biz de iyileşiyoruz
Dr. Ali Ekber Kaya, “Onları tedavi ederken bizler de iyileştiğimizin farkına varıyoruz” diyebilecek kadar da mütevazi bir insan. Sohbet esnasında Dersim’den Sivas’a göç eden Kürt bir ailenin çocuğu olduğunu öğreniyoruz. Kendisini insanların mutluluğuna adadıktan sonra kökeninin çok önemi kalmıyor. Yemekhaneye girdiği zaman herkes etrafına toplanıyor. Hemşiresinden hastasına kadar herkes büyük bir hayranlıkla ne söyleyeceğini merak ediyor. Bir yandan hızlı hızlı yemeğini yerken, diğer yandan da çevresindekilerle sohbet ediyor. Bir diğer yandan ise gelen telefonlara cevap yetiştirmeye çalışıyor.
Her gün birisi muhtar oluyor
“Tedavi ederken kendimizde tedavi oluyoruz aslında” diyerek devam ediyor anlatmaya: “Buraya gelen çoğu insan, travma yaşayarak buraya geliyor. Toplum içerisinde kendilerini yeterince ifade edemedikleri için böylesi sorunlar yaşıyorlar. Onlara seviyeli bir yaşam kültürü öğretiyoruz ki bu da onlarda bir öz güven oluşturuyor. Mesela herkesi bir gün muhtar ilan ediyoruz. Muhtar, o gün yapılacak bütün işlerden sorumludur. Bu da kişide sorumluluk duygusunu geliştiriyor.
Spor, müzik, gezi vb.
Ağır olan hastalarımızı başka bir kısımda tedavi ediyoruz. Durumlarında iyileşme olursa onları bir üst kata alıyoruz. Buraya tedavi olmaya gelen insanlardan üst makamlara mektuplar yazmasını istiyoruz. Böylesi bir baskı oluşursa belki yeni yerlerin açılması için ön ayak olur. Hastalarımıza sportif hareketler yaptırıyoruz. Çeşitli jimnastik araçlarımız var. Bunun yanı sıra müzik çalışmalarımız var. Geziler düzenliyoruz. Sürekli beraber olduğumuz için günlük yaşamda karşılaştıkları her şeyi bizimle paylaşabiliyorlar. Burada insanlar kadar kültürler de kaynaşıyor aslında.
Mide ve baş ağrısı kadar normal
Psikiyatri merkezleri sanki utanç merkezleri gibi algılanıyor. Doğulu toplumlarda bu tür sorunu olanlara delilik yaftası yapıştırılıyor. Psikolojik sorunlar da en az baş ağrısı, mide ağrısı kadar vücudun doğal hastalıklarıdır. Kimsenin bundan utanç duymasına gerek yok. Birçok insanın “Beni tımarhaneye yatıracaklar” korkusuyla tedavi olmaya çekindiklerini biliyoruz. Bu daha çok şark toplumlarında mevcut olan bir durum.”
Bürokratik engelleri aşacağız
Bu tür merkezlerin artırılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Dr. Ali Ekber Kaya “Bizler sınırlı imkanlarımızla ancak bu kadar insana ulaşabiliyoruz. Başta da belirttiğimiz gibi insan anadiliyle tedavi olursa iyileşir. Önümüze ne kadar bürokratik engel çıkarırlarsa çıkarsınlar, yeni tedavi merkezlerinin açılması için elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Çünkü insan sağlıklı olursa toplumla uyumlu bir ilişki geliştirir. Entegre olmanın yolu böylesi tedavi merkezleri açmaktan geçiyor” diye belirtiyor.
Yeniden hayata tutundum
Tedavi merkezinde kalanlar ise isimlerini vermemek şartıyla konuşabileceklerini belirtiyorlar. A.K. bundan önce de tedavi amaçlı buraya gelip gittiğini belirtiyor. Burada gördüğü ilgi ve alakanın O’na iyi geldiğini belirtiyor ve ekliyor: “Gecesini gündüzüne katan bu insanlara nasıl teşekkür edeceğimizi bilemiyoruz.”
Mehmet A. da uzun bir süredir buraya tedavi amaçlı geldiğini belirtiyor ve devamın da şunlara değiniyor: “Uzun bir süre Alman psikologlara gittim. Ama ilaç tedavisi dışında bana bir şey önermediler. Bırak iyileşmeyi zamanla daha kötü olduğumu hissettim. Ruhsal duygularımı bir türlü ifade edemiyordum. En sonunda burayı bana önerdiler. Dr. Ali Ekber Kaya’nın sayesinde yeniden hayata tutundum.”
O.S ise tedavisinin bitmek özere olduğunu ve yakında buradan ayrılacağının burukluğunu yaşadığını belirtiyor: “Burada gerçekten tedavi edildiğimi biliyorum. Yapılan tedaviler sonucu iyileştiğimin farkındayım. Belki aileme kavuşacağım. Ama burada yaşayan insanlar da ailemden bir parça oldular. Yakın çevremizde görmediğimiz ilgiyi burada görev yapan hemşireler ve doktorlardan gördük. Buradan ayrılacağım için gerçekten üzülüyorum.
