İnsanı ararken

Hicri İZGÖREN yazdı —

“Öfkeliyim ve öfkemin temelinde hakkaniyet, adalet arayışı var. Biz öyle bir toplumun çocuğuyuz ki, hakkaniyeti hep kendimiz, kendi ailemiz, kendi hemşerimiz, kendi partilimiz, yandaşımız için aramaktan hiç utanmayız. Çünkü bunda utanılacak bir şey görme yeteneğini geliştirememişiz. O imkânı büyüklerimiz bize vermemiştir, çünkü kendilerinde de yoktu. Çok rahatlıkla ötekileştirir ve yargılarız. Ve hemen suçlarız. Bir şeyler yanlış gidince sorumluluk hiç bizde değildir; hep ötekilerdedir.”

***

Yukardaki sözler geçen gün kaybettiğimiz; bizi içimizdeki bizle tanıştırmaya çalışan, sorgulayan ve sorgulatmayı öğreten bir psikolog, bir yazar, son derece kıymetli bir bilim insanı olan Doğan Cüceloğlu’na ait.

Her birimiz Ondan kendimizle ilgili bir şeyler öğrenmişizdir. Kişi ve toplumun alışıla gelmiş önyargı ve kalıplaşmış düşünce yapısına karşı son derece önemli çalışmalara imza attı. Görüşleri günümüzde yaşanan sıkıntılara da açılım sağlayabilecek tespitlerdir.

Yaşadıklarını, hayattan öğrendiklerini ve biriktirdiklerini başkalarına da öğretmek çabasında oldu hep.

Alanı didaktizme açık bir alan olmasına rağmen yazdıkları ve anlatımında bundan kaçındı. Açık, anlaşılır kendine özgü bir dili vardı.

Birçok sorunun eğitimsizlik ve eğitim politikalarının yanlışlığından kaynaklandığını sık sık gündeme getirirdi:

Onu dinlerken bazen bir psikologu, bazen bir köy kahvesindeki bir dedeyi bazen, haşarı bir çocuğu, bazen hepimizin tanıdığı bir mahalleliyi dinlemiş gibi olurdu insan.

Samimi ve içten bir söylem engin bir tevazuyla öyle literatüre dair kavramlar kullanmadan anlatırdı meramını. Yalın, anlaşılır, açık ve hayattan örneklerle. Mizah ve ironi eksik olmaz, espriler çevreden ve aşina olduğumuz hayata dairdi.

***

Kendi yaşamını anlatırken bile ders verir gibidir:

İçinden geçtiğimiz bu sancılı dönemde kendimizle ve toplumla ilgili birçok konuda sorgulamaya yardımcı olacak kitaplara imza attı.

Canan Dila’nın hazırladığı ve “İnsanı Ararken” adıyla yayınlanan kitaptaki bir bölüm Doğan Cüceloğlu’nu çok güzel anlatıyor:

“Afrika kabilelerinden birinde bir bebek doğduğunda kabilenin kadınları hep birlikte ormana çekilir, o bebeğe bir şarkı yaparlarmış. Dikkatle gözlemledikleri bebeğin karakteristik özelliklerini ve gücünü ona anlatan bir şarkı...
  Sonra, çok sonra bir gün, hayatla başa çıkmakta zorlanıp da kolu kanadı kırılacak olursa o şarkıyı, yani kendini hatırlasın diye... Afrikalı bebek o şarkıyı dinleyerek buyurmuş...

Günün birinde o şarkıyı tekrarlayamayacak kadar kendine inancını yitirdiğinde, onu tanıyan biri ona şarkısını çalarmış ıslıkla. Kendini, gücünü, öz hâlini hatırlar, kendine gelirmiş...
İşte Doğan Cüceloğlu aramızda bir ıslık gibi dolaşıyor.
  Kendi şarkısına gelince... Annelerimiz yaşarken ayrıca bu şarkıyı duymaya ihtiyacımız yoktur. Annemiz, o şarkının ta kendisidir zaten. Ama Cüceloğlu, sadece on yaşındaymış annesi "gitti de gelecek" sandığında... Söyleşimiz boyunca içinde yakaladığı, annesinin bıraktığı boşlukta büyüyen kocaman bir ağıt oldu; kalabalıklar içinde ürkek, mahcup, çekingen bir çocuk...

Kendi çocukluğuna el uzatır gibi uzatıyor şimdi elini bütün çocuklara…

Kitapları baskı üzerine baskı yapıyor. Çünkü Nasrettin Hoca topraklarının çocukları olarak biliyorlar ki damdan düştüklerinde çarenin hasını kendisi de daha önce damdan düşmüş olan bilir. Hele de damdan düşüp de doğrulan üstüne üstlük bir de doktorsa...
  Gizlisiz saklısız anlattı bütün hayatını. Bu kitap, damdan düşen doktoralı bir psikologun, düştüğü yerden doğrulurken kendine mırıldandığı kendi şarkısının gözyaşı ve kahkaha dolu öyküsü...”

Ömrü boyunca insanı arayan, son nefesine kadar yılmadan, yorulmadan üreten ve paylaşan bir değerimizi kaybettik… Eserleriyle yaşayacak.

Bize ve hayata kattığın değerler için teşekkürler usta… Işıklar içinde uyu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.