Irkçılık ve yok olan Pontus

Haberleri —

19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’ın Samsun’a çıkması “Kurtuluş Savaşı’nın” başlangıcı olarak kabul edilir. Bu gün “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak her yıl Türkiye’de kutlanmaktadır.

19 Mayıs’ı gençler, halk ve devlet yıllardır stadyumlarda kutluyorlar. Siyasiler ve halk bu günde Anıtkabir’e çıkıyorlar.
Oysa 19 Mayıs’ta yaşanan başka bir gerçek var. Pontus Rum Soykırımı gerçeği…
“Küçük Asya’daki Yunan varlığı en azından Homeros zamanına dayanır (...) Yunanlılar Karadeniz’e “Pontos Euxinos” veya “konuksever deniz” diye adlandırdılar ve MÖ sekizinci yüzyılda kıyılarında gezinmeye ve sahilleri boyunca yerleşmeye başladılar. Karadeniz’in en bilinen Yunan kentleri Trebizond (Trabzon), Sampsounta (Samsun), Sinope (Sinop) ve Herakleia Pontika (Karadeniz Ereğli civarı) idi.”
Bugün buralarda neredeyse tek Rum kalmadı. Kalanların tümü Türkleştirildi.
ABD’nin Osmanlı Devleti Büyükelçisi hatıralarında “1913 ve 1916 yılları arasında her yerde Rumlar grup halinde toplatıldı ve Türk jandarmaların “koruması” altında iç bölgesine, büyük kısmı yaya olarak, nakledildi. Kaç kişinin bu şekilde dağıldığı kesin olarak bilinmemektedir, tahminler 200.000 ile 1.000.000 arasında değişir” demektedir.
Yine İngiltere Dışişleri Bakanlığı görevlisi George W. Rendel’e göre, “1918 tarihine kadar 500.000’den fazla Rum sürgün edildi ve ancak bunlardan az kısmı hayatta kaldı.”
19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı soykırımın ikinci safhasını simgeliyor. Bu tarih sistematik soykırımın devamı ve Karadeniz ile Ege bölgelerinden Rumların sürülmesi ve buraların zorbalıkla Türkleştirilmesi ve Müslümanlaştırılmasıdır. ‘Kurtuluş Savaşı‘ özünde Pontus Rum, Koçgiri ve Dersim soykırımıdır. Kurtuluş Savaşı’ denilen şey özünde Rumlara, Kürtlere ve Alevilere karşı yapılmıştır.
 “Kurtuluş Savaşı”nın antiemperyalist olduğu ve “yedi düvele” karşı yapıldığı iddiası bir masaldır ve yalandır.
Topal Osman bir “Teşkilat-ı Mahsusa” adamıdır. ‘Kurtuluş Savaşı’nın kahramanı olarak heykelleri dikilen bu adamın savaştığı iki cephe vardır. İlki Karadeniz’de resmi tarihin “çapulcu, çeteci Pontuslu” olarak adlandırdığı ayaklanmaları bastırmak; ikincisi de Koçgiri Katliamı’nda yer almaktır. Heykelleri dikilen ‘Kurtuluş Savaşı’nın kahramanı Topal Osman’ın tek meziyeti Rumları ve Kürtleri öldürmektir.
Mustafa Kemal soykırımın ikinci aşamasını 1923 yılında kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devleti ile tamamlamıştır. Denilebilir ki Türkiye Cumhuriyeti kendisini Ermeni, Rum, Süryani, Kürt, Alevi ve Hıristiyanların katli ve sürülmesi üzerinden var etmiştir.
Katliam ve baskı nedeniyle halklar etnik kimlik ve dinlerini gizli yaşamak zorunda bırakıldılar. “İyi Müslüman, iyi Türk” olmak zorunda bırakıldılar. Dilleri olan Romeyka neredeyse unutuldu. Resmi devlet ağzı “Karadeniz’de Rum yoktur” diyor. Bu yalandır. Trabzon, Samsun, Giresun ve Ordu’nun büyük çoğunluğu Rum’dur. Buraların ırkçılaştırılmaları ve faşist Türkçülüğün merkezleri yapılması manidardır. Soykırım ve tehcir, Anadolu’nun Türk olmayanlardan ve Müslüman olmayanlardan arındırılma politikasının sonucudur.
Amaç korkuyu büyütmek ve etnik ve dini hafızayı yok etmektir. Bir halkın dini ve etnik hafızası yok edildiğinde asimilasyon kaçınılmaz olacaktır. Bu da başarılmıştır…
1994 yılında Yunan parlamentosu Pontus Rum Soykırımı’nı resmen tanımıştır ve 19 Mayıs’ı soykırımı anma günü ilan etmiştir. İsveç parlamentosu 2010 yılında aldığı bir kararla Pontus Rum Soykırımı’nı, Ermeni ve Süryani Soykırımı ile birlikte tanımıştır. Türkiye parlamentosu Pontus Rum Soykırımını tanımalı ve 19 Mayıs gününü Pontus Soykırımını anma günü ilan etmelidir.
Cumhuriyet Türklüğü ve Müslümanlığı halkların ve dinlerin yok edilmesi ve asimile edilmesi ile “büyüdü”. “Türklük” ve “Müslümanlık” aşılmadan demokratik ve özgür bir Türkiye kurulmaz.
Bunun için tarihi bir yüzleşme kaçınılmazdır.  Bu sağlanmadan otoriterlik, ırkçılık ve İslamcılık aşılmaz.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.