İstanbul’dan Koma Wetan geçti

Haberleri —

Bu televizyon programı nedeniyle oldukça coşkulu, heyecanlı karşılaşmalar yaşıyorum. Onlardan biri de 1972’de Moskova’da kurulan ilk Kürt rock grubu Koma Wetan’ın solisti Kerem Gerdenzerî. İstanbul’da olduğunu öğrendiğimde tarifsiz bir heyecan yaşadım. Sesi eskilerden, kayıp efsanelerden geliyor gibiydi hep. Bir şeyler anlatıyor ama anlattıkları hakkında en ufak bir fikrimiz olmuyordu. Grup hakkında fazlaca bir bilgi ve kaynak yok. Olan da Moskova-Tiflis arasında bir yerlerde saklıydı. Ama şimdi karşı karşıyaydık ve biraz Kerem Gerdenzerî’nin biraz da Koma Wetan’ın tarihine indik. Grup 60’lı yılların efsanevi rock gruplarından fena etkilenmiş ve bir araya gelmeye karar vermişler. Jimi Hendrix, Pink Floyd, Beatles dinleyip de etkilenmemek mümkün mü? Onlar da bu etkileşimin uzağına değil, dibine Kürtçe bir grup kurarak düşmüş.
Bateride Rafaêlê Şamilê Dasinî (Kürt), klavyede Lêvon Grigori Şexbazyan (Ermeni), solo gitarda Omerê Sebriyâ Recevî (Kürt)... İşte Koma Wetan!
 Wetan adını da Kürdistan’a duyulan özlemden almışlar. Şarkılarında aşk da var isyan da… O kadar gençler ki, haliyle şarkılar daha çok kendi gençlik duygulanımlarından beslenmiş. Dengbêjliğin, geleneksel müziğin tercih edildiği bir ortamda „batı” işi enstrümanlarla dikilince milletin karşısına, yadırganmışlar, „takûrak” olmuşlar. Bu takûrak halleri sevmiş, vazgeçmemişler söylemekten...
Moskova’da ilk albümleri olan „Baê Paîzê” üzerine para verilerek çıkarılan bir albüm değil; müzik otoriteleri grubu iyi bir elekten geçirmiş ve kaliteli, özgün olduklarına karar verip, onlara albüm çıkarmış. Bu bakış, grubun kendi kalitesini ve niteliğini de ortaya çıkarmış aslında. Ve kendilerine olan güvenle tam 18 yıl devam etmişler... Kurulduktan 18 yıl sonra, Sovyetler Birliği dağılınca grup da bu parçalanmadan nasibine düşeni almış ve ayrılmışlar.
Koma Wetan’ın yöneticisi Kerem Gerdenzerî bir tarafı Vanlı, bir tarafı Tiflisli bir Êzîdî Kürt aileye mensup. Ama Van’a dair hatıralarında hiçbir şey yok. Büyük büyük babasının oralı olduğunu söylüyor. Hayatının her alanında müzik olan bir adam... Çocuklarını da notalar eşliğinde büyütmüş. Çocuklarının hemen hepsi birden fazla enstrüman çalıyor, profesyonel olarak müzikle uğraşıyorlar. Bir kızı Moskova’da bir gazetede grafikçi, sayfa editörü olarak çalışıyor ama piyano, keman çalıyor ve bu konuda da oldukça başarılı... „Koma Gerdenzerî’yi kurarsınız artık” dediğimde, gururla gülümsüyor: „Kurmuşuz zaten ama evimizde!”
İstanbul’a ikinci gelişi... İki yıl önce de davet edilmiş birtakım etkinliklere ve gelmiş. Bu gelişlerinde hoşuna giden çok şey var kuşkusuz, en beğendiği ise Kürtçe rock yapan grup ve sanatçıların çokluğu... „Hepsi referans olarak sizi gösteriyor” dediğimde, pek keyifleniyor. Haksız da değil bu keyiften...
Amed’e gitmiş birkaç yıl evvel. Amed onun için gerçekten payitaht. Oturmuş Dicle kıyısına, almış gitarını eline ve Dicle’nin kanayan sesine nota yazmış: Rojbaş Amed, Selam Amed! Dinlediğimde çok etkilendim ve hatta biraz kıskandım. „Dersim’e de gidin, Munzur’a ayaklarınızı uzatın ve bir şarkı da o nehre yazın” dedim. Neden olmasın? Ama burada başka bir şey giriyor devreye...
Bizim festival vs. etkinlikleri organize eden kişi ve grupların müzikal yetenekleri ve kadirbilirliği önemli oluyor. Zamana yenik düştüğümüz ne çok anlar ve yenik düşürdüğümüz ne çok insan var! Kürtçe müziğin yapıtaşlarından biri geliyor bu ülkeye, redçi bir politikayla itip, sıkıştırıyoruz köşeye... Oysa onu alıp kent kent gezdirmek, halklarla, dillerle, kültürlerle buluşturmak çok mu zor? Düşünüyorum da geçmiş zaman festivalleri, Türkiyeli ünlü bir sanatçıya astronomik bedeller ödendiğini ve sahneden en fazla 5 şarkı söyleyip inildiğini... Bu tuhaf özenti yakamızı bıraktığında ne güzel çocuklar olacağız aslında biz.
Lütfen bu tuhaf ve ezik huyunuzdan vazgeçin diye bağırmak istiyorum!! Başkasının takdiri uzatmasın boyunuzu; buna muhtaç görüntü çiziyorsunuz ve bu fotoğraf çok sevimli gelmiyor kimseye...
Program sonrasında akşam üç beş arkadaş bir araya geldik Eski Cambaz’da. Mamoste Kerem elinde gitarı, etrafını çevrelemiş biz, hep bir ağızdan Koma Wetan’ın şarkılarını mırıldandık... Sinê’yi iki kez söyledik, Rojbaş Amed’de sesimiz biraz yükseldi. Hele Filîto Lawo’da, hep beraber bir Lawooo deyişimiz vardı ki... Onu bu stranlarıyla onbinlerin karşısında düşünemiyorum bile... Başka türlü bir enerji ve ortaya çıkacak olan da çook başka bir enerji...
Umarım 60 yaşındaki eskimeyen Kürt rock’çısının duyulur bir yerlerden sesi...

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.