Kadınlar örgütlü gücü büyüttü


8 MART: Öz savunmayla özgürlüğe! - 1
Erkek egemenliğine emek sömürüsü üzerinden 1800’li yıllarda karşı çıkarak 8 Mart’ı bir direniş geleneği haline getiren kadınlar, bugün onun bin bir kılığa girmiş haliyle mücadele ediyor. Gözünü “kara sevda” bürümüş bir katil, kadınların etek boyunu iffetle ölçen ama “ev içi tecavüz” ya da “ensest”te bir ahlaksızlık bulmayan erkekler, kadınları ucuz işgücü gören sermayedarlar, “Analar kutsaldır” yalanı ardında “Zeytin ağacımı kesmeyin” diyerek bedenini siper etmiş tülbentli analara cop indiren polis, Şengal’de Êzîdî kadınları kaçırarak pazarlarda satan DAİŞ ya da Nijerya’daki Boko Haram... Bu liste günlük yaşamımızın her anını mercek altına alacak kadar uzatılabilir.
Ne var ki artık kadınların mücadele listesine de her gün yeni bir mevzi ekleniyor. Rojava Kadın Devrimi, isyanı büyüten kadınlara bu 8 Mart’a girerken yürünecek yolu gösteriyor. O nedenle bu yılki Dünya Kadın Yürüyüşü de ana temasını YPJ ve Öz savunma olarak belirledi. Rojava sınırından başlayacak olan eylemlerde dünyanın dört bir yanından kadınlar, Kürt kadınlarını, özellikle de Kobanê’de gerçekleşen kadın devrimini selamlayacak. Kadın katliamları ve kadına yönelik şiddete karşı da güçlerini birleştirecek.
Yıllardır verdikleri mücadeleyle kazanımlarını ilmek ilmek ören Kürt kadınları 8 Mart’ı nasıl karşılıyor; geçtiğimiz yıl kadın cephesinde neler yaşandı; kadınlar nasıl bir mücadele yürüttü; iktidar ve egemen güçlerin baskılarına nasıl yanıt verildi; Kürt kadınları nasıl dünya kadın mücadelesinin merkezine oturdu? Bu soruların cevaplarını sizler için derledik.
Özgür kadınla demokratik ulusa
2014 yılını Kürdistan’ın tüm parçaları ve diasporada toplumsal, siyasi, askeri her alanda örgütlülüğünü büyüterek geçiren Kürt kadınları, geçen yılki 8 Mart kutlamalarını, “Özgür kadınla, demokratik ulusa” şiarıyla gerçekleştirdi. Kadın devrimi, tüm sokakları sardı. Avrupa’dan Kuzey Kürdistan’a sokağa çıkan kadınlar Rojava Devrimi’ni selamlarken, bir kez daha Paris Katliamı’nın aydınlatılmasını da istedi.
Koma Jinên Bilind (KJB), Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın doğum günü olan 4 Nisan’da, “Kadınlar Önderliği ve Özgürlüğü İçin Eylemde” hamlesini başlattı. Yıl boyunca Kürdistan’ın parçalarında ve Avrupa’da eylemler düzenledi. Sokakları tutuşturan bir mücadele ile kadınlar Mart ayına girerken örgütlülüklerini de güçlendirdi.
Sistem değişikliği
Giderek büyüyen Kürt Kadın Hareketi için 2014’te sistemsel değişiklikler de gündemdeydi.
Yüksek Kadınlar Topluluğu (Koma Jinên Bilind, KJB), Medya Savunma Alanları’nda düzenlediği 7. Olağanüstü Kurultayı’nda Komalên Jinên Kurdistan’a (KJK) dönüştü. KJB’nin “kadınların yaşadığı toplumsal sorunların bütününe cevap vermede yetersiz kaldığı” özeleştirisiyle yeni örgütlenme modelinde yerelden genele örgütlenme esprisi esas alındı. KJK, konfederal çatı örgütü şeklinde tanımlandı. Kürt Kadın Hareketi’nin “çatı örgütü”ndeki bu değişiklik, Kuzey, Güney, Doğu, Batı Kürdistan’da da yeni örgütlenmeleri beraberinde getirdi; Kuzey Kürdistan’daki kadın hareketi, kendini kongre olarak tanımlayarak Kongreya Jinên Azad’ı (KJA) oluşturdu. Avrupa’daki Kürt Kadın Hareketi (TJKE) de yasal statüye kavuştu. Rojava’nın kadın hareketi Yekitiya Star, yeni bir örgütlenme hamlesi başlattı. Doğu Kürdistan’da ise Yekîtiya Jinên Rojhilatê Kurdistanê (YJRK), Doğu Kürdistan Özgür Kadın Hareketi (KJAR) adıyla yeniden örgütlendi.
DÖKH yola KJA’yla devam edecek
Kuzey Kürdistanlı kadınlar, bu sistemsel değişikliği 2015 yılı başında düzenledikleri kongre ile somutlaştırdı. Demokratik Özgür Kadın Hareketi, Ocak ayı sonunda düzenlediği kongrede Kongreya Jinên Azad (KJA) ile yola devam etme kararı aldı. Öz savunması olmayan hiçbir mücadelenin kalıcı olmayacağı tespitini yapan KJA, “Nasıl ki halkların öz savunması yalnızca devletlere teslim edilemez ise kadınların savunması da erkeklere teslim edilemez” diyerek kadınların yaşam ve toplumsal haklarını savunmak için kadın öz savunmasını gerçekleştirmeyi en temel ihtiyaç olarak tanımladı.
Kota değil eşit temsiliyet
Kürt kadınları “erkekleşen” siyasete “eşbaşkanlık” sistemiyle 2014’te önemli bir gedik açtı. Siyasi partiler henüz kadın kotasını bile uygulayamazken Kürt kadın siyasetinin Türkiye siyasetine kazandırdığı eşbaşkanlık sistemi, yerel seçimlerin önemli tartışma başlıkları arasında yer aldı. BDP’nin seçim beyannamesi, cinsiyetçiliğin eleştirisi ve kadın özgürlüğü üzerine kuruldu. Seçim beyannamesinde yerel yönetimlerde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme esas alındı.
BDP’den 23 kadın “resmi belediye başkanı”, 54 de “eşbaşkan” olarak yerel yönetimlerin başına geçti. Kadınların diğer siyasi partilerdeki temsiliyeti ise neredeyse hiç gerçekleşmedi. CHP’den 7, AKP’den 6 ve DP’den 1 kadın belediye başkanı oldu.
Eşbaşkanlık sadece belediyelerle sınırlı kalmadı, giderek il ve ilçe örgütlenmelerinde de eşbaşkanlık modeline geçiş oldu. HDP, siyasetin tüm kademelerinde eşbaşkanlık sistemi ve yüzde 50 kadın kotası zorunluluğu getirilmesi için kanun teklifi verdi. Ayrıca KESK ve bağlı sendikalar da eşbaşkanlık uygulamasını tüzüklerine aldı.
Ancak gelişmeyi hazmedemeyen devlet, eşbaşkanlık sisteminin iptali için harekete geçerken kadınlar buna yeni hamlelerle yanıt verdi. Seçim beyannamesinde geçen Kadın Politikaları Daire Başkanlığı, zamana bırakılmadan Amed ve Mardin’de pratiğe geçirildi.
Kuzey direnişin arka cephesi oldu
DAİŞ’in Şengal’e saldırısı ve Kobanê işgali, Kürt ve Türkiyeli kadınların ayağa kalkışıyla yanıt buldu. Sokak eylemlerinin en kitleseli Barış İçin Kadın Girişimi’nin “Kadınların Öfkesi Sınırları Aşıyor” sloganıyla 20’yi aşkın kentte eş zamanlı düzenlediği eylemler oldu.
Yıl boyu devam eden eylem ve yardım kampanyalarının yanı sıra DAİŞ’in kaçırdığı binlerce Êzîdî kadın için somut adım, gecikmeli de olsa 2015’in Şubat ayında atıldı.
KJA, DTK, HDK, DBP, HDP öncülüğünde, “DAİŞ Tarafından Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu Girişimi” oluşturuldu. Girişim üyeleri katliamın yaşandığı parçadaki kadın vekillerin de harekete geçmesi için ilk temaslarını Güney Kürdistan’a yaptı.
Suruç direnişi ise yıl boyu kadınların öncülüğüne tanıklık etti. Kadınlar hem sınır nöbetinde hem de Kobanêlilerin kaldığı 6 çadır kentte gönüllüler ordusunda aktif yer aldı.
Suruç’tan Kobanê’ye geçerken Türk askerleri tarafından katledilen Kader Ortakaya, erkek egemen sisteme ve onun yansıması DAİŞ çetelerine karşı direnişin sembollerinden oldu.
Kadınların fıtratında direniş var!
Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de kadınlar, AKP iktidarına karşı da mücadelesini yükseltti.
Erdoğan’ın I. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde yaptığı konuşmada kadınla erkeği eşit konuma getirmenin fıtrata aykırı olduğu açıklaması yıla damgasını vurdu. Kadınların yanıtı gecikmedi. “Kadınların fıtratında direniş var” sloganı, 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dayanışma ve Mücadele Günü’nün temel şiarı oldu. Kadınlar, Bülent Arınç’ın “Kadın iffetli olacak, kahkaha atmayacak” sözüne ise kahkahalı eylemlerle yanıt verdi.
AKP, kadınlara yönelik yeni bir saldırı düzenlemesi olan “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı”nı getirdi. Kadınların “annelik” ve “eşlik” dışında başka bir vasfı olmadığına inanan AKP’nin paketini kadınlar, “eve kapatma” amacı taşıdığı için reddetti.
En az 281 kadın katledildi
Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kadın-erkek eşit değil” dedikçe kadınlar erkekler tarafından öldürüldü. Erkekler, çeşitli gerekçeler ve yöntemlerle, 2014 yılı içerisinde en az 294 kadını öldürdü, 458 kadını yaraladı, 142 kadın taciz ve tecavüze uğradı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, erkek şiddeti nedeniyle kadınların öldürülmesini “asayiş” olarak tanımlayarak kayıt tutulmasının İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluğunda olduğunu savundu.
İktidar bildiğiniz gibi
Kadın cinayetleri gündemiyle Meclis’in toplanmasını isteyen kadınların mücadelesi sonunda Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu kuruldu. Ancak orada da iktidarı temsilen konuşanlar “erkekler” oldu, “çözüm” adı altında erkek egemen zihniyetinin savunuculuğuna devam edildi. Türkiye’deki kadın cinayetleri ile ilgili, “Almanya’daki durumu hiç duymuyoruz ama Türkiye’dekini sağır sultan bile duyuyor”, “Çocuklara çığlık atmayı öğretin” açıklamalarının sahibi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, toplumsal bir sorun olan kadına yönelik şiddete kaynaklık eden nedenleri ortadan kaldıracak politikalar belirlemek yerine elektronik bileklik, panik butonu, hadım ve idam cezalarına sarıldı. Türk Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Kadına kalkan elleri kıracağız” dedi ancak Özgecan Aslan’dan sonra 7 kadın daha erkekler tarafından katledildi.
Rojava’nın Qamişlo kentinden Nusaybin’e geçmek isteyen bir kadın ise sınır karakolunda Türk askerlerinin tecavüzüne uğradı. Mayıs ayında Rojavalı Saada Darwich isimli kadın sınırı geçmeye çalıştığı sırada 2 çocuğunun gözleri önünde askerlerin açtığı ateş sonucu katledildi. 2015 yılının Ocak ayında ise 30 yaşındaki Nezahat Celal Cizire Kantonu’ndan Cizre’ye geçmek isterken sınır karakolunan açılan ateş sonucu öldürüldü.
Erkek adalet
Erkekten yana olan devlet, “ağır tahrik indirimi” uygulayarak kadın katillerini aklamaya da devam etti. Hükümetin “Cinsel suçlarda ceza yaptırımı arttı” propagandasını yaptığı yasa tasarısından sanık lehine düzenlemeler çıktı. Görülen davaların büyük bir kısmında sanıklar ya tutuklanmadı ya da ilk duruşmada serbest bırakıldı. Sanıklar hakkında verilen ağır cezalar ise “tahrik” ve “iyi hal” ile düşürüldü. Mahkemeler, “tasarlayarak canavarca hisle ve eziyet ederek öldürmek” suçlamasıyla açılan davalarda bile sanıklarda bir iyi hal bulmayı ihmal etmedi. Adana’da boşanmak isteyen eşi Halime Özdoğan’ı öldüren Durmuş Ali Özdoğan’a, kadın örgütlerinin davayı ısrarlı takibi sonucunda “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası verildi. Ardından mahkeme “iyi hal indirimi” yaparak cezayı müebbet hapse düşürdü. Dicle Yıldırım davasında da sonuç değişmedi. Sanık Hasan Yıldırım’a önce müebbet hapis verilirken ceza iyi hal indirimiyle 8 yıl 4 aya düşürüldü.
Taciz davalarında da durum değişmedi. Son cezasızlık örneğini bir Japon kadın yaşadı. A.I’nin 2011 yılında yaşadığı taciz nedeniyle açılan davada sanığa verilen cezada indirim uygulandı. Mahkeme, duruşmaya gelmeyen sanığın, “duruşmadaki saygın tutumunu” dikkate alarak 2 yıl hapis cezasını 1 yıl 8 ay’a indirdi. Üstelik, “yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaate varıldığı”nı belirterek verilen cezayı erteledi.
Kadın cinayetleri politiktir
Kocası tarafından 47 yerinden tornavidalanarak öldürülmek istenen Hasret Kara, artan kadın cinayetlerine yönelik mücadelenin simgelerinden biri oldu. Kendisine yönelik şiddetin karşısında kadın dayanışmasıyla duran Kara, kocasının tutuklanmasının ardından, “Önce sesim vardı, kadınlar geldi çığlık oldum” diyordu.
Mersin’de üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın katledilmesi ise önemli bir kırılma noktası oldu. Vahşice gerçekleştirilen bu saldırı ardından kadına yönelik şiddete karşı çığlık isyana dönüştü. Kadınlar, “Yasta değil isyandayız” sloganıyla sokaklara döküldü. “Kadın cinayetleri doğal afet değil, durdurulabilir; kadın cinayetleri politiktir” diyen kadınlar, yeni Özgecanların yaşanmaması için kadın katliamlarına karşı caydırıcı cezalar içeren yasal düzenlemeler yapılmasını istedi. Kadına reva görülen şiddet ve egemenlik kültürüyle yüzleşilmesini talep etti.
YARIN:
* Kobanê ve Şengal direnişlerinde kadın
* Rojava ve Güney Kürdistan’da kadın ve kadın mücadelesi
NİLAY EGELİ / HABER MERKEZİ
