Kaos stratejisi "kontrol savaşı"na karşı

Forum Haberleri —

.

.

  • Neden-sonuç ilişkisine dayalı savaş teorilerinin önemli ölçüde anlamını yitirdiği günümüz koşullarında gerilla tarzı örgütlenme modeli ile kaos stratejisi, daha belirleyici bir rol göstermeye adaydır.

Tüm zamanlar için geçerli olacak savaşı önlemenin pratik bir yolunu biliyorum; savaşlarda kulübeler yanarsa, saraylar ve köşkler de yanmalıdır. E. Friedrich/Savaşa Karşı Savaş

BIŞAR AKBAŞ

Bir ulusun kendine ait aklı, tüm savaşların ve stratejilerin başlangıç noktasını oluşturur. Aklın olanaklarını kullanmak bakımından mücadele yöntemlerinin her birini savaş sanatının bir parçası olarak görmezseniz, kendi çıkarları dışında hiçbir kural tanımayan acımasız bir düşman karşısında ulusal varoluşunuzu sağlama alamazsınız.

Çünkü bilinenin aksine savaş politikaların değil, politika savaşın bir devamı ve enstrümanı işlevini görmektedir. Sosyal, siyasal, ekonomik, hukuki vb. tüm alanlarda ibre daima savaşın açığa çıkardığı duruma işaret eder ve buna göre bir politika oluşturmaya zorlar. Buna en somut örnek, Kürt özgürlük mücadelesi ile TC arasında yürüyen savaş ve TC’nin başta siyasal, sosyal, hukuki ve ekonomik alanlar başta olmak üzere tüm alanları savaşa göre dizayn etmesidir.

Demokratik Ulus aklı

Bu nedenle düşmanın taktik ve stratejisine göre kendini konumlandırmak ve yenginin yolları üzerinde günlük olarak yoğunlaşmak, Demokratik Ulus aklının temel parametrelerini oluşturur. TC’nin Kürdistan özgülünde yürüttüğü "kontrol savaşı"nı bu çerçevede anlayıp bilince çıkarmak, güncel yoğunlaşmalarımıza derinlik kazandırmak ve “Ne yapmalı? Nasıl yapmalı?" sorularına yanıt geliştirebilmek açısından önemlidir. Halk ve ulus olarak, kadınları, erkekleri ve gençleri olarak kendimizi atalete ve beklentilere terk etmek yerine, varlık gösterdiğimiz her zeminde bunun arayışı içerisine girmemiz ve bulunduğumuz koşulları kendi özgünlüğü içerisinde yaratıcı bir mücadele alanına dönüştürmemiz, ivedilikle yerine getirilmesi gereken ahlaki ve politik bir görev olarak önümüzde durmaktadır.

"Kontrol savaşı"nın özü

"Kontrol savaşı"nın özü, "düşman" olarak tanımladığımız gücü denetim altına alarak hareket edemez duruma getirmeye, seçeneksiz bırakılarak beklentilerini aşağıya çekmeye, sürekli baskılamayla psikolojik olarak çöktürme ve böylece yenilgiyi kabul ettirme stratejisine dayanır. TC’nin Kürt Özgürlük Hareketi'ne yönelik geliştirdiği "kontrol savaşı", bu bağlamda "alan hakimiyeti" konsepti ile pratikleştirilmiş durumdadır. Bu konsept gereği başlangıçta gerillanın varlık bulduğu alanlar tespit edilir, ardından başta istihbarat olmak üzere tüm teknik imkanlar devreye konarak gerillaların bulunması ve imha edilmesi hedeflenir. Eyaletler, bölgeler düzeyinde gerilla fazla hareket edemez ve etkili eylemler geliştiremez duruma getirildiğinde konseptin ilk aşaması tamamlanmış olur. Konseptin sonraki aşamasını gerillanın ağırlık merkezi ya da merkezlerinin hedeflenmesi oluşturur. İstihbarat odaklı operasyonlarla bir yandan gerilla üsleri sürekli saldırı altında tutulurken, diğer taraftan aralarındaki ilişkinin kesilip izole edilmelerini sağlamak açısından stratejik geçiş noktalarına mobil üstler kurulur. Böylece gerilla güçlerinin sürekli kayıp vermeleri ve psikolojilerinin bozularak başarı umutlarını yitirmeleri amaçlanır.

Toplumun mankurtlaştırılması

Burada "kontrol savaşı"na dayalı imha konseptinin, sadece askeri hedeflerle sınırlı olduğunu düşünmek, kendi kendimizi aldatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. TC, "kontrol savaşı”yola yalnızca Kürt Özgürlük Hareketi’nin operasyonel savaş yeteneğini ortadan kaldırmayı amaçlamıyor. Bundan daha çok Kürt Özgürlük Hareketi ile birlikte Kürt halkının maneviyatını kırmayı ve mücadele ile ilgili toplumsal iradesini yok etmek istiyor. Bu kapsamda düşman, TC açısından salt askeri alanda değil, siyasal, sosyal, kültürel her alandadır ve yıllarca sürecek bir "düşük yoğunluklu çatışma" kılıfı altında alt edilmeyi gerektirmektedir. Düşman gerçeği Kürt varlığında somutlaştırıldığından, haliyle hedefte Kürt halk gerçekliği olacaktır. Hedeflemenin yöntemi ise, "halkın yüreğini ve beynini kazanma" stratejisine dayalı “Halk merkezli kontrgerilla" uygulamaları biçiminde netlik kazanmıştır. ”Halk merkezi kontrgerilla" yöntemi, halkı aldatma, hatta insanları çeşitli vasıtalarla devşirme ve kendi özü ile karşı karşıya getirme, mankurtlaştırma anlayışına dayanır.

Bir özel savaş rejimi olarak TC, "kontrol savaşı”nı Kürtlere yönelik bir imha konsepti biçiminde devrede tutarken, Türk toplumuna karşı bunu “Halkı kontrol altına alma" tarzında yürütmektedir. Halkın kontrolünü elde tutmak için algı operasyonlarının daima bir işlerlik kazanması, Türk devlet aygıtı açısından vazgeçilmezdir. Örgütlenmeden uzak, ne yapacağını şaşırmış, ilgisi önemsiz konulara yöneltilmiş ve bununla günü geçiren, sorumluk ahlakı ve bilinci törpülenmiş, kendini disipline edemeyen, rejimin temel noktalarına dokunmaktan kaçınan insanlar yaratmayı bu projenin bir gereği saymaktadır. Ağırlıkla medya üzerinden yürütülen bu operasyonun ne denli başarılı olduğunu görmek için geride bırakılan Mayıs 2023 seçimlerine bakmak yeterli olacaktır. Zihinsel faaliyetleri sabote edilen bir toplumun sosyal sorunlarını ve ihtiyaçlarını bir tarafa bırakarak, nasıl da rejimin ürettiği yapay sorunların tutsağı ve onaylayıcısı haline geldiğini görmek açısından Mayıs seçimleri çarpıcı bir örnektir.

Stratejik fikirlerin kadrolaşması

Dolayısıyla mevcut Türk özel savaş rejimini, “Saflıkla davranmayın; bazı düşmanlarla asla uzlaşmaya gidilmez, orta nokta bulunmaz" ilkesi temelinde ele almak ve kendisiyle sürekli bir savaş hali içerisinde bulunmak, salt Kürtler açısından değil, var olma iradesi ve kararlılığında olan tüm halklar açısından geçerlidir. Türk devlet aygıtının "kontrol savaşı" stratejisine dayalı imha konsepti, bizim demokratik ve barışçıl çözüm arayışlarımızın hilafına bir zaman ve mekan kaymasına yol açmıştır. Önce bu gerçeği olanca çıplaklığı içerisinde kavramamız ve sonra da savaşın değişen zaman ve mekanına göre yeni bir uyarlama içerisine girmemiz gerekiyor.

Savaş, gerçekçi olmanın en üst düzeyini, her şeyi olduğu gibi görmeyi gerektirdiğine göre biz de öyle davranacağız. Unutulmamalıdır ki Türk özel savaş rejimi, "kontrol savaşı”nı ileri teknoloji ve istihbarat ağırlıklı yürütebilmektedir. Bu iki unsur olmaksızın sahada gerilla karşısında etkinlik üretebilmesi mümkün değildir. Teknoloji bu yönüyle elbetteki önemlidir, ancak savaş ve stratejide en önemli unsur insandır, stratejik fikirlerin kadrolaşmasıdır. İleri teknoloji bu özellikteki kadroların oluşturulmasıyla yenilgiye uğratılabilir. Ancak bu da, örgütlenme, sadakat, sabır, siyasal zeka, istihbarat, halk desteği ve ittifakların sürekli büyütülmesi ile sağlanabilir. Günümüzde düşmanın" ağ merkezli" tarzda yürüttüğü "kontrol savaşı", ancak karşı "ağ merkezli" kaos stratejisi ile boşa çıkarılıp alt edilebilir.

Kaos stratejisini geliştirmek

Kaos stratejisi ile neyi kast ediyoruz? Nasıl ki "kontrol savaşı”yla düşman, gerillanın ağırlık merkezlerine-merkeze yönelim gösteriyorsa; Kaos stratejisi ile gerilla birimleri, devletin ağırlık merkezlerine, stratejik kurumlarına, yaşam organlarına yönelim gösterir. Tıpkı bir ağacın birden çok dalları gibi kaos stratejisi de kendi içinde çoklu stratejileri barındırır. Sosyal, siyasal, ekonomik vb. tüm alanlarda bölgesel kültüre ve coğrafyaya göre hem öncü örgütlenme hem de halk örgütlenmesi düzeyinde otonom yapılanmaların oluşmasını sağlar. Bilgi eksenli, esnek ve ama karmaşık, küçük fakat yetenekli, birbirinden bağımsız ve ancak inisiyatifli birimlere dayalı örgütlenmeleri geliştirir. Kaos stratejisinde sıradan örgüte sıradanlığa yer yoktur; örgüt, "derin bilgi ve güçlü davranış”ın örgütüdür.

Newton fiziği, maddenin ana unsur, yaratılan enerjinin ise sonuç olduğu bilgisine dayanıyordu. Oysa bugün biliyoruz ki, enerji maddeyi yaratan ana unsurdur. Yaşamımızı belirleyen madde değil, enerjidir. Kaos stratejisi enerjiyi, insan enerjisinin akışkanlığını ve yaratıcılığını baz almaktadır. Kaos, verili uygarlık sistemleri açısından kargaşa ve karışıklığı, düzenden ve uyumdan yoksun olmayı tarif ederken, Demokratik Ulus güçleri açısından sistem içindeki en küçük eylemin yankı bulduğu ve kelebek etkisinin geçerlilik kazandığı bir eşiği, "verimli eşik”te olma halini ifade eder. Bu eşik, iki gücün karşı karşıya geldiği bir büyük imkanlar zamanına kapıyı araladığı gibi muğlak muğlaklık ve belirsizlik dönemlerine de kapı aralar. Bunlardan hangisinin kazanacağı, kimin hızlı karar verip harekete geçeceğine bağlıdır. Örgütlü güç haline gelmiş hızlı karar ve hızlı uygulama, daima verimli eşiği belirleyici olmuştur.

Kaos stratejisi, geliştirdiği etkili operasyonel ve taktiksel sistem yeteneğiyle, düşmana tam da anladığı anlamda kaosu ve karmaşayı hediye ederken, oluşan belirsizlik durumunu kendinden yana bükerek alternatif sistem inşası açısından fırsata dönüştürür. Kaos stratejisi, özü itibariyle bir gerilla stratejisidir. Bu nedenle daima dinamik olmak ve hızını sürdürmek zorundadır. Düşmanla mücadelede meydana gelecek istem dışı gerçekleşen ara verme durumları, normal savaştakine kıyasla güncel koşullar açısından zararlıdır. “Çünkü bu gibi aralar, düşmana ülkeyi daha sıkı kontrol altına alma ve kuvvetlerini dinlendirme olanağı vereceği gibi, halkın gerillalara katılma ve yardım etme arzusunun sönmesine yol açar." Devrimci Halk Savaşı, halkın yüreği ve kafasıyla verildiğine göre, çoklu stratejiler gereği halkın her bir bireyinin bu bilinçle ve bulunduğu her zeminde bir gerilla formatında örgütlendirilmesi, savaş halindeki ulus aklının vazgeçilmezini oluşturur.

Kaos stratejisi ile "ağ merkezli" örgütlenme

Toplumsal gerçeklik gelecekte değil, an’da- şimdi de yaşar ve doğal olarak şimdinin taleplerinin karşılanmasını ister. Bu bağlamda Demokratik Ulus aklı her alanı kısa-orta-uzun vadeli planlamalara kavuşturmayı ve bu planların pratikleşmesini sağlayacak örgütlere süreklilik kazandırmayı varlık sebebi sayar. Diyelim ki Avrupa koşullarında Demokratik Ulus aklıyla örgüt ve örgütsel varlık olma iddiasındasınız, eğer o zeminde en basitinden her ailemizin okuma çağındaki çocuklarını tespit edip, başarı ve ilgi düzeylerine göre onları ulusun gelecekteki ihtiyaçları doğrultusunda gerillaya, üniversitelere ve mesleki alanlara konumlandırmayı planlamamış ve bunun bizzat örgütünü yaratamamışsak, bileceğiz ki bizdeki mevcut akıl Demokratik Ulus aklı değil ve an’ın ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediği gibi, geleceği de inşa etme gibi bir derde sahip değil. Kaos stratejisinin "ağ merkezli" örgütlenme yöntemi, bu türden sıradanlıkları red eder. Gerillanın dinamik duyarlılığıyla toplumun her bir hücresini örgütleyip planlar, ulusunu seçeneksiz bırakmak bir tarafa, zengin seçenekler oluşturarak zamanın ve mekanın gösterdiği değişimlere anında tepki vererek ulusun kendisini var kılmasını sağlar.

Sonuç itibariyle, gelişen teknoloji, nitelikli istihbarat ve bunların etkisiyle oluşan aldatma ve sürpriz öğelerinin ön plana çıktığı, bu sebeple de savaşta öngörebilirliğin neredeyse ortadan kalktığı zamanlardan geçiyoruz. Neden-sonuç ilişkisine dayalı tutarlı savaş teorilerinin önemli ölçüde anlamını yitirdiği günümüz koşullarında gerilla tarzı örgütlenme modeli ile kaos stratejisi, daha belirleyici bir rol ve işlev göstermeye adaydır. Bunun birinci ve örgütlülüğüyle bulunduğumuz her sahayı ilmek ilmek örmek dışında bir seçeneğimizin kalmadığını kavramak, gerçeği olduğu gibi kavramak olacaktır. Çünkü biz istesek de istemesek de devletin toplumla savaş hali, TC’nin "yurtta ve cihanda Kürtlerle savaş" hali, tüm boyutlarda kendini sürdürmektedir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.