Kapitalist modernite tuzağı

Haberleri —

Sivas katliamı sanıklarının yargılanmasının zaman aşımına uğratılmasını protesto eden bir miting yapıldı. Miting Alevilerin kendi sorunlarına duyarlılıklarının geliştiğini gösterdi. Eğer örgütlü kılınırsa, doğru bir demokrasi programına kavuşursa önemli bir demokrasi gücü olacağı da bir daha görülmüştür.
Kuşkusuz Alevilerin temel sorunu inançsal kimliklerini korumaktır. Şu açıktır ki Aleviler asimile edilip başkalaşıma uğratılma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Bu, Aleviler için yakın tehlikedir. Bu yakın tehlike iki koldan gelmektedir. Birincisi, Türkiye’nin resmi ideolojisi haline gelen Türk-Sünni İslam sentezinden gelmektedir. İkincisi, kapitalist modernitenin Alevilerin temel değerlerini bitirip inançlarını sadece biçimsel ve kabuk haline getirmesidir. Bu iki saldırı varlığını savunma direnişini zorunlu kılmaktadır.
Türk devleti Alevileri asimile etmede kararlıdır. Devlet ve hükümetin Alevilik yorumları bunu açıkça göstermektedir. Devleti ele geçirmede önemli mesafe alan siyasal İslamcılar bu konuda çok istekli ve kararlıdırlar. Herhalde Alevileri asimile ederek İslam’a büyük bir “hizmette” bulunmuş olacaklar. Asimile etmenin teorisi de hazırdır. Siz de İslam değil misiniz? Kur’an da sizin kitabınız değil mi, denilmektedir. Böyle bir psikolojik savaşla Aleviler teslim alınmak isteniyor. Cem Evlerinin cami, kilise ve havra gibi inanç yerleri olarak kabul edilmemesi bunun en açık ifadesidir.
Devletin bu konuda Aleviler içinde bulduğu keklik soylular da bulunmaktadır. Dünya Ehlibeyt Vakfı ve Cem Vakfı bu role kendilerini yatırmış bulunmaktadır. Alevilik diyanet işleri başkanlığı içinde özerk bir statüye sahip olsun denilmesi asimilasyona gönüllü yatmaktır. Yine devleti Alevilikle buluşturmak ve sistem içileştirmek de bu asimilasyonun diğer bir kapısıdır. Diyanet işleri başkanlığının kaldırılıp her inancın kendini demokratik koşullarda örgütlemesi ve inançlarını yerine getirmesi ilkesi pratikleştirilmeden devlete dayalı asimilasyon çarkının işletileceği açıktır. Bu durum zaten başlı başına devlet kaynaklı bir Alevilik tanımı ve Alevilik yaratmanın formu olmaktadır.
Devletten Alevilerin varlığına yönelik gelen saldırı çok boyutlu irdelenebilir.
En az bu tehlike kadar, hatta bundan daha fazla tehlikeli olan, kapitalist modernitenin Aleviliği yutmasıdır. Alevilik, değerleriyle kimlik kazanan bir inançtır. Bu da tarih içinde devlet dışı toplum olarak kalma sürecinde oluşmuştur. Devlet dışı kaldığı için insani değerleri en güzel ve otantik biçimde taşıma şansına sahip olmuştur. Bu değerlere devlet dışı kalmanın ve çekilen acıların ödülüdür diyebiliriz.
Alevilik devlet dışı bir toplum olarak toplumsallığını koruyarak varlığını sürdürmüştür. Bu nedenle de tüm değerleri toplumsallık içinde şekillenmiştir. Ya da toplumsallığı var eden değerler Aleviliğin temel değerleri olmuştur. Bu değerlere insanlığın kök hücre değerleri de diyebiliriz. Tarih boyunca çok baskı görülse de bu değerler korunmuştur. Biçimsel bazı değişiklikler yaşasa da öz kendini geliştirerek korumuştur. Bugün kapitalizmle birlikte bu öze bir saldırı vardır. Bunu şehirleşmenin doğal bir sonucu olarak göremeyiz. Aksine kapitalizmin toplumu yok eden karakterinin bir sonucudur ve olumsuzdur. Bunda hiçbir pozitif değer görülemez.
Alevilerin asimile edilmesi konusundaki bu tehlike temel bir yanılgıdan kaynaklanıyor. Kapitalist moderniteyi bir ilerleme ve ilericilik görme yanılgısı vardır. İlericilik, modernlik adı altında kapitalist moderniteye girme ve bu temelde temel değerlerinden uzaklaşma ve kopma yaşanmaktadır. Ortadoğu’nun tarih içinde oluşan dinsel bağnazlığı ve bunun getirdiği baskı karşısında kendini kapitalist modernitenin kucağına atma vardır. Bunu da ilericilik ve çağdaşlık olarak görme vardır. Hatta buna dayanarak da Aleviler ilericidir, çağdaştır biçiminde çarpıtılmış bir övünmede bulunulmaktadır. Kuşkusuz Alevilerin değerleri özünde demokratiktir, kendi modernitesi ve üstün değerleri vardır. Eğer ilericilikten, olumlu değerlerden ve güzellikten söz edilecekse o da Aleviliğin bu öz değerleridir. İlerici olan, demokratik modern olanlar bu değerlerdir. Kapitalist modernite değerleri ise ağırlıklı olarak gericidir, hatta insanlık tarihinin en geri, en çürümüş, en hastalıklı değerleri bu moderniteye aittir. Bu açıdan Alevilerin ileri ve gerilik kavramlarını yeni baştan ele almaları gerekir. İyi irdelenirse ileri gördükleri birçok değerin geri, geri görüp uzaklaştıkları birçok değerin de ileri olduğu görülecektir.
Alevilik birçok yoruma tabii tutulmaktadır. Kendini yeni yeni açık ifadeye kavuşturduğu bu süreçte bu tür tartışmalar bir yönüyle de normal görülebilir. Bu konuda sapkın, Aleviliğin olduğu gibi kabul edilmesinden çok toplum mühendisliği gibi inanç mühendisliği yapmak isteyenler de var. Bunların da zaman içinde aşılacağını düşünüyorum. Aleviliğin öz değerlerinin açığa kavuşturulması temelinde gerçek kimliği ve karakteri netleşebilir. Ancak şimdi çok farklı yorumlar var. Bu durum Aleviliğin tarihi değerleri konusunda entelektüel çalışmaların daha kapsamlı yapılmasını gerektiriyor. Bu, aynı zamanda Aleviliği asimile etmek isteyenler karşısında sağlam duruş ortaya koymak açısından da gereklidir.
 Diğer bir konu ise Alevilerin birliği konusudur. Alevilerin kendi sorunlarına duyarlılığı artmıştır. Demokrasi mücadelesinde dünden bugüne yer alan, bundan sonra da yer alacak olan güçtür. Ancak demokrasi anlayışı ve birlik konusunda da sorunlar devam etmektedir.
Aleviler uzun yıllar devletin resmi ideolojisinin etkisinde kaldı. Cumhuriyet konusunda önemli yanılgılar içinde olundu. Özellikle 1960’lı yılların ortalarından itibaren CHP tarafından daha fazla manipüle edilmeye çalışıldı. Öyle ki tek millet ve tek inanç üzerine kurulu ulus-devletçi ulusal anlayış Aleviler içinde de yer tuttu. Bir yönüyle kendilerini tek bir inanç içine sokmaya çalışan sistemin savunucuları durumuna düştürler. Kuşkusuz bunda yine dinsel bağnazlığın tehdit olarak kullanılmasının payı olmuştur. Bu durum, Alevilerin kendilerinin de çoğunluğunu teşkil ettiği Kürtlerin demokrasi mücadelesine uzak kalmalarını beraberinde getirmiştir. Gelinen aşamada artık bu yanılgıdan kurtulmak gerekir. Son zamanlarda Kürt hareketine doğru bir yaklaşım gelişse de hala eski anlayışın ve algıların etkisi altındadırlar. Nitekim son Kadıköy mitinginde demokrasi güçleriyle birlikte mücadeleden söz edilmiş, ama Kürt demokratik hareketiyle birlikte demokrasi mücadelesi içinde yer alma vurgusu hakkıyla yer almamıştır. Hala devletin hassasiyetlerini dikkate alan bir kaygı görülmüştür. Bu aşılmadan ne doğru bir demokrasi programına ulaşılabilir ne de doğru ve gerçek bir demokrasi mücadelesi verilebilir. Artık bu konuda geriliklerin ve yanılgıların mutlaka giderilmesi gerekir.
Öte yandan en fazla birliğe ihtiyacı olan Aleviler çok fazla parçalı durumdadır. Çok hizipçi bir yaklaşım görülmektedir. Bütünleştirici ve ortak hareket edici bir yaklaşımın hakim kılınması çok önemlidir. Cem Vakfı ve Dünya Ehlibeyt Vakfı dışındaki tüm gruplar ortak bir çatı içinde yer alabilirler. Bunun çatı örgütünü yaratabilirler. Mevcut ayrılıklar belki birden ortadan kaldırılamaz, ancak hiçbir grup dernek ve federasyonun kendini dayatmadan bir çatı altında birleşilmesi çok önemli hale gelmiştir. Önemli olan bir dernek ve bir federasyonda yönetim olmak değildir. Önemli olan birlikçi yaklaşımdır. Aslında çok önemli ve ilkesel olmayan farklılıkları abartıp dışlayıcı yaklaşım içinde olmamak gerekir. Bu açıdan dilden tavırlara kadar herkes dikkatli olmalıdır. Bu konuda sorumlu bir yaklaşım gösterilmelidir. Hizipçi, her şeyi bir ayrışma nedeni olarak gören tutumlar kabul edilmemelidir. Özcesi Alevilerin bu konuda demokratik bir kültürü kendi içinde hakim kılması gerekir. Bu nedenle “bir olalım, diri olalım, iri olalım” ilkesini her an yaşamda ortaya koyma sorumluluğu herkese aittir.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.