Kapitalizm, faşizm ve reformlar

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Türkiye’de ne zaman bir reformdan bahsedilse yeni bir şiddet dalgasının örüldüğünü biliyoruz. Faşist gevezeliklerle vakit kaybetmek yerine faşizmle mücadeleyi büyütmeliyiz.

 

Türkiye’de yoğun biçimde yaşanan çoklu krize baktığımızda, krizlerin ortak paydasını rejim krizi oluşturmaktadır. Bugün için rejim krizinin başlıca nedeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir. Türkiye halklarına dayatılan bu uydurulmuş sistem aslında ara bir form, bir geçiş sistemi olarak da okunabilir. Faşizmi öncelikle tüm devlet organizmasında, sonrasında toplumsal yapılar üzerinde kurumsallaştırma çabasında olan bir sistemden bahsediyoruz.

Aslında Türkiye’de Cumhuriyet dönemi boyunca rejim krizinin tarihsel bir süreklilik sergilediğini söylemek mümkün. Ulus devlet ve sermaye birikim modelinin jeopolitik düzlemle uyumsuzluğu bir türlü aşılamayan bir döngüsellik sergiliyor. Kendisini demokratik cumhuriyet adına dönüştürme olanağına sahip dinamikleri sistem dışı konumlandırarak giriş izni vermeyen ve toplumun dönüştürücü kabiliyetini engelleme adına katliamlara varan birçok yönteme başvuran kuruluş ideolojisine tutsak irrasyonel devlet aklı rejim krizinin ana kaynağını oluşturuyor diyebiliriz. Çokluğa karşı kendisini konumlandırmış olan bu sistem sürekli olarak toplumu baskılayan bir şiddet rejimi olageldi.

Kuşkusuz bu ideolojinin bugün ‘yeni ittihatçılık’ olarak adlandırılması aslında kuruluş fikriyatının asli referansına işaret etmektedir. Tekçiliğin en sofistike halini bu fikri zeminde bulmak mümkün. Köhne rejim bugün Erdoğan şahsında, AKP-MHP ittifakı eliyle, zamanın özgünlüğünde bu anlayışı yeniden üretmekte. Otoriter şefçi rejim faşizmi kurumsallaştırmayı olası en ileri sınırlarına taşırken küresel siyasal sistemin içinde bulunduğu konjonktürün tüm olanaklarından da azami faydayı elde ediyor.

Her şeyden önce faşizmden söz edeceksek kapitalizm hakkında konuşmamız gerekir. Bugün karşı karşıya olduğumuz şey aslında faşist gevezelikten başka bir şey değil.  Kapitalizmin içinde bulunduğu kriz derinleşirken faşist rejimler adeta kapitalizmin hakikatini açığa vurmaktadır. Kapitalist sistem tıpkı 1929 bunalımında olduğu gibi sermaye için ‘bırakınız yapsınlar/bırakınız geçsinler’ tavrını korurken, bunun yanında sistemik iktisadi krizlere çözüm olarak giderek otoriterleşen bir devlet gücünü dayatıyor.

Faşist devlet totaliterdir. Her şeyin devlet kontrolünde biçimlendiği, adeta yaygın bir kayyum sistemidir. Kayyumcu iktidar yüzyılın başından devraldığı mirasla ultra bir milliyetçilik altında toplumu tarihi mistik duygularla hareketsiz kılma, çokluğu tek bir ulus kimliğine indirgeme, sınıfsız bir toplum yaratma çabasında. Geçmişe inanılmaz bir mistik bağlanış ama aynı zamanda modernist. Otoyollar, savaş teknolojisi, bilişim alanındaki yatırımlarla modernizmin tüm yıkıcı dinamizmini iktidara taşırken, çoğunlukla uydurulmuş bir geçmişe öykünen haliyle de gericiliğini açığa vurmaktadır.  Roma tanrısı Janus gibi, bir yüzü ileriye, bir yüzü geriye bakıyor. Kapitalist modernitenin iki yüzlülüğü…

Savaşı sürekli estetize eden, yaratmış olduğu sefaleti şiddetle bastıran, tüm kimliklere, özgürlüklere düşman olan bir sistemden bahsediyoruz. Rejim krizi olanca hızıyla derinleşiyor. Krizi aşma adına damadın, Merkez Bankası Başkanının gitmesi ve sonrasında seferberlik adı altında yeni bir reform çağrısının yapılması, aslında rejimin tükenmişliğinin açık ifadesi. Bir reform olmayacak. Zaten ne zaman bir reformdan bahsedilse yeni bir şiddet dalgasının örüldüğünü biliyoruz. Faşist rejim sermaye ve devletin finansmanı için bir kez daha reform adı altında sömürü ve talanı artırmaya çabalıyor. Hukuk reformu adı altında tecridin, siyasi tutsakların asla konuşulmayacağı bir makyajın hazırlığını yapıyor. İktidar savaş ve şiddet mekanizması eliyle bölgesel savaşları sürdürme ve Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden beslenme derdinde. Bu gidişatı sonlandırabilecek bir fikriyata ve on yılları bulan bir mücadele birikimine sahibiz. Faşist gevezeliklerle vakit kaybetmek yerine faşizmle mücadeleyi büyütmeliyiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.