Karadeniz'de bir Kürt

Folklorüyle (renk ve giyim biçimi, müziği, halk oyunları) tipik eski Yunanlı (Puntos) olan Karadenizliler de, toptancı tanımla, "Laz" oluyordu. Oysa, Kafkasyalı ayrı bir halk olan Lazlar, bir zamanlar "Puntos" adıyla kendi devletlerine bile sahip olmuş Rumlar, Ermenilere oranla sayıca az ve dar bir bölgede yaşıyorlardı.
1800’lerde Osmanlı kabuğu altındaki halkların ulusal kurtuluş hareketleri Karadeniz’de de yansımasını buldu ve yaklaşık yarım yüz yılı kapsayan bir kırım süreci yaşandı. İkinci Dünya Savaşı sonuna gelindiğinde, kurtulabilenler kaçmış, geride yalnızca din ve kimlik değiştirenler kalmıştı. İbadet, sosyal hayat alanları yakılıp yıkılarak, bazıları camiye, depoya, hayvan barınağına dönüştürülerek kültürlerinin izi silinmeye çalışılmıştı.
Ermeni ve Rumlar dahil, dinini değiştirip, köklerini inkar edenlerden kimileri, zaman içinde en koyusundan dindar, hızına yetişilemeyen Türk ırkçısı olarak karşımıza çıktılar. Zulüm gören ruhlar, zulüm yağdıran yaratığa evrilerek, politik alanlarda da boy gösterdiler.
Din ve ırkçı damardan yakalanan katıksız cahilleri, en acımasız tetikçi olarak kullanıldılar. Gençliğinde Çavuş rütbesiyle Zilan tepelerinde Kürt kırımı yapmış bir ihtiyar, yaptıklarını bana "yaylayı sarıp, ateş serbest emriyle yaydık kurşunu" diye anlatıyordu, ırkçı bir gururlanmayla. "Bebekleri ayırma zamanı değildi, tavuğunu, kuzusunu da vurduk, kurtulan olmadı."
"Rum musun, ermeni dönmesi mi?" diye sormadım, ihtiyar adama. "Çok namaz kılan birisin, oysa öldürdüklerin de insan ve üstelik Müslümandı" dediğimde, gocunmayla yüzüme, bana bakmış, sonra tiksinti ifadesini görmüş olmalı ki, bu hale düşen bütün katillerin ruh haliyle "emir kuluydum" deyivermişti.
Günümüzdekiler aynı yolda. Çıkarlarına, açık bir deyişle bu dünyada yaşayacakları cennet hayatının yollarına taş koyan, talan düzeninin sür-git olmasına engel çıkaran Kürtleri topluca "hain" ve "terörist" ilan edip beyni ırkçılık suyuyala yıkanmış kalabalıkların önüne atıyor, sonra katillerin eserlerinden de kendine mağduriyet payı çıkarıyorlardı.
Faşist Mussolini’nin "tek ırk" narasını, "tek millet"e eviren öncünün "terörist" söylemi peşinden giden barbarlar, Karadeniz şeridinde, Akdeniz boylarında, Ege’de, Konya, Çorum, Ankara, İstanbul, Bolu’da Kürt dilini konuştu, yürürken şarkı mırıldandı, ıslık çaldı diye 'terörist var' naralarıyla toplanan vahşi kalabalıkların hücumuna uğradı. Pek çok insan, darbeler altında can verdi. Çok zaman katilleri bırakıp, mağdurların peşine düştüler.
Faşist öncü, bir kerecik olsun canileri kınamadı. Cinayetleri gördüğünü de söylemedi. Ama, Avrupa’da biri herhangi bir cami kapısına yazı yazınca, Faşist öncü şarlatan kesilip "ırkçılık var" diyebildi. Medya, İslami Faşizmi, baskıya tepki olarak mazur gösterdi.
Tek bir Türk sivili incitmemiş, Kürt dilini konuştu, şarkı mırıldandı, ıslık çaldı diye terörist var naralarıyla vahşi kalabalıkların hücumuna uğrayan sokaktaki Kürt de teröristti.
Fethullah Gülen teşkilatının televizyon kanalında, geçen hafta, herkes gibi ben de barbarın kendisine yakışan bir "insanlık gösterisi"ni seyrettim.
Sizler gibi bir insan, evlatlarınız, torunlarınız benzeri gencecik bir adam, barbarların hücumuna uğramış, giyidikleri paramparça, kendisi yarı çıplak edilmiş, yerdeydi.
Genç adamın yüzü, lime lime edilmiş atleti kan içindeydi. Tek düşürdükleri bir insana karşı, her biri ötekinden daha çok mert, çok şanlı, pek çok şerefli kabalıktan tek kişi dünyaya bedel cesurdu. Esirleri, başını çıplak kollarıyla korumaya çalılşıyor, "yapmayın, ben insanım" dercesine yalvarmalı bakıyordu.
İçlerinde hangisi Rusya'dan pastacılığı, çayı, ev yapma zanaatını getiren Rum ya da Ermeni'nin şimdi Türk ırkçısı olan torunuydu, bilmiyorum. Ama en son dönek ve dönmelerden kimilerinin en hızlı dindar, kan içici ırkçı görünmeyle göz doldurmaya kalkıştığını, AKP saflarında ref tutan bazı Kürtlerden biliyorum.
Düşmüş, yerde çürümüş insanlık halleri başka da TV kamerası öfkeli bir kalabalığa kayıyor, içlerinden biri, "bu hain, PKK propagandası yaparken yakalandı" diye konuşuyordu. Sonra sözü alan spikerin anlattığına göre kurt sürüsünce kuşatılmış ceylan yavrusu ürpertisiyle etrafa bakan genç adam, Ağrılı bir Kürt’tü. İnşaat işçisiydi. İş aramak için yollara düşecek kadar akıllı, ama tek başına, Türk ırkçılarına Kürt propagandası yapmaya kalkışacak kadar akılsızdı.
O, akılsızlığıyla üfürükçünün yüksek medeniyetli yandaşlarını galeyana getirmiş ve gereken dersi almıştı…
Ve üfürükçü "terörist" naralanmalarıyla peşine taktığı barbarların geride bıraktığı linç manzaralarıyla, Kürdistan sorununu hal süreci koşusundaydı.
