Katil ve Kürt ulusalcılığı

Haberleri —

Cevat Fehmi Başkut, „Buzlar Çözülmeden“ adındaki eserinde, yılın altı ayını kar altında geçiren bir kasabaya gelen bir tımarhane kaçkınını anlatır. Kendini kaymakam olarak tanıtıp, kasabayı yöneten delinin maceralarını.
Utancın evrensel tarihi ise kaçıkların, cinayet ve kırımlarıyla doludur. Tarihin, en namdar delilerinden ilki Roma imparatoru Neron’dur. İnsanları aslanların önüne atıp, parçalanmalarını seyreden Neron, bir gece şarapla kafayı tütsülerken, birden bire „yakın“ emrini veriyor, Roma şehri kül yığını olarak sabahı karşılıyordu.
Hitler de bir kaçıktı. Avusturyalı, ama kendini Alman ırkını arındıracak kurtarıcı olarak görüyor, insan oğlunu titreten cinayetlerine bu kılıfı geçiriyordu.
Yakın tarihin en büyük kaçığı Saddam Hüseyin’di. Ruhları ırkçı afyonla zehirlenmiş Arapların „sen bir kurtarıcısın ey Saddam, bizi yeniden yarat“ alkışları arasında olan aklını kaybetmiş, kibirinden geçilmez bir deli oluvermişti. „Atatürk, yanıbaşımda 36 halkı bir çırpıda Türk yaptı, benim başım kel mi?“ dercesine, bir türlü Arap yapamadığı Kürt soyunun kurutma emrini veriyor, en soğukkanlı katilleri de madalyalandırıyordu.
Hitler, Avusturyalı ama, her şeye rağmen Germen’di. Saddam Arap…
Ama gerçek Türklere hakaret edip, en has Türk taslayan, „tek, teke de tek“ ırkçı naralarla Kürtleri öldürerek bitirme yeminli TC’nin Başbakanı Recep Tayyip Türk de değildi.
Dedesi, Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın dedesiyle akrabalığını bilmiyorum, ama tıpkı onun gibi açlıktan kaçıp, Rize’nin sonradan adı Güneysu olan köyüne (şimdi kasaba) sığınmış bir Gürcü. (Kendini inkar edip, başka kimliğe bürünmeyen Gürcü saygındır.)
Delilerin ne zaman, ne yapacakları bilinmez, ama Recep’le Fethullah kol kola, TC’de Türk ırkını yeniden inşa etmekle meşgul. Ülke ikilinin çiftliği, insanlar da sürü sanki. Kürtlere bakıp, aç kurtlar gibi ağızlarını çak çak ederek, öldürme emirleri veriyor, bir kısmını da maksat adalet var desinler diye tutuklatıyorlar.
Recep, emrine karşı gelip, sokağa çıkan Kürtler için, „kadın da olsa, çocuk da olsa gözünün yaşına bakılmayacak“ dedikten bir gün sonra, „cinayet işlemeyi bırak, adam ol“ demeye çıkan Kürtlerden altısı çocuk, 12 kişi öldürülmüştü. Seçimde, „hadi ordan sen de“ diyerek oy vermeyince, „gereği yapılacak“ demiş, ardından seçilmişi, sıradanıyla tuttuğu Kürdü toplama kamplarına göndermişti. Irkçılığına isyan eden gerillayı bitirme hayali ile de tanklara, toplara, uçaklara hücum emri vermiş, ta gidip Kandil dağlarında bebekleri, kadınları öldürtmüş, dağların kurdunu, kuşunu, tilkisini, çiçeği, otu ağacını yangına vermiş, adının ardına bir de „tabiat soykırımcısı“ unvanını eklemişti.
Ordular, paralı asker demek olan subay demek ve onlardan ibarettir. İyi beslediği sürece, TC’deki seçilmişler ve darbeciler sürecinde olduğu gibi her gelene hizmet ederler. Şah’ın ordusu da bir gecede, Molla ordusuna dönüşmüştü.
Türk ordusu, Recep-Fethullah ikilisine direnir gibi yaptı, ama mevki, makam dağıtan buldozer altında ezildi. İkilinin emir ile komutasına selama duruldu.
Şimdi ordunun başında, Recep’in „uşağım“ yerine, „benim Genelkurmay Başkanım“ dediği Necdet Özel adında bir General var. Generalin beyin dalga boyu kaç fersah önemli değil, ama ikiliye uygun. „Apart“ sesiyle uçakları havalandırıp gökten, Kürtlerin tepesine napalm, zehir bombaları yağdırıyor, en son 19’u çocuk, işinde gücünde olan 35 Kürt’ü katlediyordu. Kürtler katil diye inleyerek yas tutmaya başlayınca Recep küfürlerle karşılık veriyordu. Namuslu bir kalem (Nuray Mert) oradan oraya savrularak dönekleşmekten başı dönmüş, insan oğlu geleneğinden bihaber kalmış halleri, „bunlar yas tutmayı da bilmiyorlar“ diye tanımlayınca, „yandaş“ denilen kiralık kalemlerin hücumuna uğruyordu. Recep ise cinayet işlemeyi vatana hizmet olarak sunup, generallere teşekkür ederek  utancın evrensel tarihine yeni kirli bir sayfa ekliyor, „devlet halkını bombalamaz“ diyenleri, kafadan çatlak faşist atışıyla devlet-millet bütünlüğünü bozma olarak önümüze koyuyordu. Kan görme histerisiyle çarpılmış faşist kafa işte. Bu kafaya göre, katile katil demek suç…
Ve Kürtler, katilin kural tanımazlığıyla, yüz yıllık yalnızlık dolambacını aştılar. Korucusu, işinde, gücünde olanıyla hepsinin tek tek hedef olduğunu yaşayarak gördükçe, Kürt ulusalcılığı ivmelendi.
Kürt ulusalcılığının baharı, artık hayal değil, televizyon ekranlarına yansıyan gerçekti. Mahabad’ta, Qamişlo, Hewlêr ve kuzeyin hemen hemen tüm şehir ile kasaba meydanlarını dolduran Kürtler, Türk Başbakanı Recep Tayyip’in maymuna benzetilmiş karikatürünü, Hitler bıyığı takılmış fotoğraflarını yerde çiğniyor, allerine aldıkları ayakkabılarıyla döverek eziyor, partisinin Hitler ırkçılığının simgesi gamalı haç monte edilmiş amblemine tükürüyor, bir ağızdan „katil“ diye haykırıyordu.
Hemen ekleyelim Kürt ulusalcılığı döneklerin ırkçılığı değildir. Ezilen bir halkın, insani olan bütün halklarla el ele ırkçılığa direnmesidir. O nedenle, „iro wexta poz şewateyê, iroj newe çi wexte?“ diyorlar.
Evet, Kürdistan’da gün, namus burnu sızlayanların dayanışma günüdür. Dün satın alarak, halkına karşı ölüm silahı yapılmak istenen korucular, Roboski katliamı ile sahip çıkan, yasını tutanın kendi halkı olduğunu yaşayarak gördüler. Hewlêr, Mahabad ve Qamişlo’da yükselen isyan sesiyle, „kanın su olamayacağını“ acıların ortak olduğunu…
Birlik ruhu budur. Ölümsüzlüğe akma ve kendi geleceğini inşa etme ruhu…

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.