Kaypakkaya, Mahir ve ortak mücadele

Çorum, İbrahim Kaypakkaya’nın doğduğu ve mezarının olduğu bir şehirdi ve o gün 18 Mayıs’tı. 41 yıl önce devrimci önderlerden İbrahim Kaypakkaya tam da o gün Diyarbekir zindanında hunharca katledilmişti.
Bizi, Çorum HDP İl Başkanı Avukat Abdülkadir Yıldız güler yüzüyle karşıladı ve HDP’li arkadaşlarla birlikte arabaya binerek vardık İbrahim’im Sungurlu Karakaya Köyü’ne. Köyün evlerine, sokaklarına, doğasına baktığınızda anlarsınız bir Alevi köyü olduğunu. Hatta kızımın ve yeğenimin, “burası bizim köye ne kadar benziyor” demesi de bu düşüncemi destekledi. Dersim’in herhangi köylerinden birindeydik sanki.
Ülkenin farklı yerlerinden gelen insanlarla buluştuk o köyde, Çorum’da okuyan Kürt öğrencilerle hemen kaynaştık oracıkta ve yürüdük hep beraber mezarlığa.
Sloganlar İbrahim için atılıyordu ama Mayıs şehitleri Haki Karer, Ferhat Kurtay, Mahmut Zengin, Eşref Anyık, Necmi Öner de unutulmuyordu. Kemal Pir, Mazlum Doğan da bizimleydi. Bizimle olan biri daha vardı: Gezi eylemlerinde katledilen Ethem Sarısülük.
Geçtiğimiz yıl Kaypakkaya anmasında Ethem de varmış. İbrahim’i katledenler, ölüsünden bile korkarak mezarlığın önüne barikatlar kurmuş ve barikatları yıkan gençlerden biri olan Ethem, İbrahim’in toprağına o gün yüzünü sürerken, bir yıl sonra İbrahim’e yoldaş olmaya gitti.
Çorum’un köylü çocuğu Kaypakkaya’nın efsanesi sadece orada sınırlı değildi, Türkiye ve Kürdistan halkı için de çok büyük değer ve elbette büyük bir devrimciydi.
Anmanın sonuna doğru birden bastıran yağmur ve beraberinde yağan dolu felaket ıslanmamıza neden oldu. Amasya’ya dönmemiz gerekiyordu ve yanımızda hiç yedek elbise yoktu. İçimden kara kara düşünürken yurtsever Kürt öğrenciler imdadımıza yetiştiler ve bizi evlerine davet ettiler. Kendi eşofmanlarını bize vererek hem ıslak elbiselerden kurtulmamızı hem de ısınmamızı sağladılar. Üzerine de bir güzel yemek yapıp karnımızı doyurdular.
Siirt’ten, Erzurum’dan, Muş’tan, Ağrı’dan gelmişlerdi bize ev sahipliği yapan öğrenciler. Kimi Kamu Yönetimi ve Siyaset okurken, kimi Edebiyat ve İşletme okuyordu.
Gençlerle sohbet etmek bende ayrı bir heyecan uyandırır. Öğrenciliğin mayasında vardır siyaset konuşmak. Bir zamanlar öğrencilik yaptığım için bilirim. Başladık koyu sohbete. Görülen o ki ceberrut devlet yöntemlerinde hala ısrarlı, üniversitelerde Kürt, solcu öğrencilere ilişkin ajanlaştırma politikaları devam ediyor. Okula geldiğinde ya kendisi ya da ailesi siyasi olan öğrenciler hedef seçilerek özel politikalar uygulanıyor. Psikolojik baskı devam ediyor.
Öğrencilerin bu hoş misafirperverliğinden sonra, bize verdikleri elbiselere de el koyarak Amasya’ya doğru yola koyulduk.
Amasya’nın da bizim için başka bir anlamı vardı. Mahir Çayan’ın memleketiydi burası. Evet, Samsun’da doğmuştu Mahir ama baba memleketi Amasya idi.
Amasya çarşısını gezmeye başlayınca içim acıdı. Hediyelik eşya satan yerlerde bile Türkeş’in resimlerini görüyorsunuz. Oysa o şehre Çayan yakışırdı. Mahir Çayan’a ait izler bulamamak bizi çok derinden yaraladı.
Kaypakkaya ve Mahir’i doğuran coğrafyada onların izine rastlamamak bu ülkenin başka bir trajik gerçeği idi. Türkiye ve Kürdistan’da milyonlarca insan onlardan etkilenmiş, onların izinde yürümüş ve tıpkı onlar gibi birçok bedeller ödemişti.
Benim kuşağımın çocukluk ve gençlik yıllarının sembol isimleri, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya, Hüseyin Cevahir, Sinan Cemgil gibi isimlerdi.
Kişi olarak adlarını ne zaman duyduğumu hatırlamıyorum ancak hayatım boyunca varlıklarından hep heyecan ve onur duydum.
Onları hepimizin gözünde değerli yapan, zalime karşı halkın yanında yer almalarıydı. Daha iyi ve yaşanabilir bir dünya için tereddüt etmeden ölüme gitmesini de bildiler. Halklar onları unutmadı. Yeni doğan çocuklara onların ismi verildi, dağlara, duvarlara hep onları anan yazılar yazıldı. Her ölüm yıldönümleri geldiğinde anıldılar. Böylece 40 yıl geçip gitti ve bu devrimci önderler değerlerinden hiçbir şey kaybetmediler.
Şimdi sıra, onların ideali olan halkların eşit ve özgür birlikteliğini hayata geçirmekte. Bunun da adresinin HDP olduğunu düşünüyorum. Mahirleri, Denizleri, İboları Kürdistan’la buluşturan özgürlük ve halkların eşitliği perspektifidir.
Bu da ortak mücadeleyi gerektiriyor.
