Kayyum çıkmaz yoldur

Haberleri —

 ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt Anayasası’ olarak kabul edilen Şark Islahat Planı’nın bugün de AKP iktidarınca uygulandığını belirten tarihçi-yazar Mehmet Bayrak, Örfi İdare’de kayyum yönetimine uzanan bu politikanın çözüm getirmeyeceğini söyledi. Bayrak, ”Bu çıkmaz yoldur, bundan dönün” diye seslendi.

 

NACİ KAYA / MA/İSTANBUL

Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey’in 6 Mart 1923’teki konuşması ile Kürt Aydınlanma Hareketi’nin 1926’da İsmet Paşa’ya gönderdiği mesajın dikkate alınmayarak Kürtlerin düşman görüldüğünü hatırlatan tarihçi-yazar Mehmet Bayrak, Öcalan’ın çağrılarına kayıtsız kalınarak hatanın tekrar edildiğini belirtti. Bayrak, ‘ölümcül belge’ olarak nitelendirdi Şark Islahat Planı’nın, AKP tarafından da taklit edilip uygulandığını vurguladı.

HDP’li Amed, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerine 19 Ağustos’ta Türk İçişleri Bakanlığı kararıyla kayyum atanmasının  1925’te Kürtlerin haklarını gasp eden Şark Islahat Planı’nın devamı olduğunu dile getiren tarihçi-yazar Mehmet Bayrak, “Bu tarz politikalar 1925’te Kürdistan’da Örfi İdare olarak devreye giriyor. Sonrasında 1927’den 1947’ye kadar Umumi Müfettişlik, 1960’lardan sonra da sıkıyönetim ile beraber Olağanüstü Hal devreye girdi. Bu son yıllarda da kayyum olarak karşımıza çıkıyor. Kayyum yönetimi çıkmaz yoldur. Bunu tarihsel gelişmeler bizlere gösterdi. Bu yoldan dönmeleri lazım” dedi.

Şark Islahat’ı taklit ve uygulama

 Kayyum atamalarının anlayabilmek için Şark Islahat Planı’nın iyi anlaşılması gerektiğini ifade eden Bayrak, 1921 Anayasası’nda ve Lozan Antlaşması’nda Kürtlere verilen birtakım hakları da gasp eden bu gizli planının ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt Anayasası’ olduğu hatırlattı. Kürt tarihini de iyi anlayabilmek için bu ‘ölümcül belge’yi iyi anlamak gerektiğini vurgulayan Bayrak, ”İktidar, Şark Islahat Planı’nın günümüzdeki taklitçisi ve uygulayıcısıdır. Görünen o ki hükümet Şark Islahat Planı’na takılıp kalmış durumda o yüzden kayyum politikalarında ısrar ediliyor” şeklinde konuştu.

İki önemli tarihsel uyarı

Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey’in 6 Mart 1923’teki konuşması ile Kürt Aydınlanma Hareketi’nin 1926’da İsmet Paşa’ya gönderdiği mesajın dikkate alınması durumunda tarihsel akışın farklı olabileceğini hatırlatan Bayrak, şöyle izah etti: ”Kürt Aydınlanma Hareketi, Şark Islahat Planı’nın öğrendikten sonra uygulanmaması için İsmet Paşa’ya muhtıra gönderiyor.  ‘Kürtlüğün hayat ve bekasına suikast edilmemek şartıyla müthiş ve müfrit Cumhuriyet ve uygarlaşma tarafındayız. Tam anlamıyla sapkınlık ve efsane kaynağı olan istidadın ve zorbalığın aleyhtarıyız’ diyor. Bunu niye söylüyorlar? Çünkü 1925 hareketi, Kürdistan Azadî Örgütü’nün örgütlediği ulusal hareket iken özellikle Türk resmi yönetimi bunu bir iltica, gericilik, infial ve kandırma hareketi olarak gördüğü, sunmaya çalıştığı için buna cevap olarak söyleniyor. ‘Cumhuriyeti ve muhterem yöneticileri Türk ve Kürtlerin bir arada yaşamasını gerçekten istiyor ve Kürtlüğün kuvvet ve kudretinden yararlanmayı ve Kürtlükten çok Türklüğün varlığını sağlamlaştırmak ve en azından Kürt milletini kazanmayı hedefliyorsa tek çözüm yolu 21. yüzyıl uygarlığının ulus ve özgürlük prensiplerine saygı duymasıdır. Kürtlerin yaşam hakkını kabullenmek ve bu suretle Avrupalılara dost ve düşman karşı olduklarınızı ve siyasi yeterliliğinizi göstermektir. Aksi politikanın ret ve inkar politikası karşısında devam ettirilmesi noktasında ısrar edilirse Şarki Anadolu Kıtası büyük kin ve kırgınlık yuvasına dönecektir’ deniliyor.

Ayakta alkıştan sonra idam

 Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey, 6 Mart 1923’te Meclis’te yaptığı konuşmada, ‘Kürt ve Türk teşriki mesai ederek yaşamazlarsa yani işbirliği yapmazlarsa ikisi için akıbet yoktur. Bu nedenle herhangi biri diğerine ihanet ederse ikisi için de gaflet yoktur’ diyor. Ayakta alkışlanıyor. Ayakta alkışlayan irade, Kürt Aydınlanma Hareketi’ni gerekçe göstererek sonraki yıllarda idam etti.

Gerek Yusuf Ziya Bey ve gerekse de 1926’daki Kürt Aydınlanma Hareketi’nin İsmet Paşa’ya verdiği muhtıra mektubu dikkate alınmış olsaydı sonraki acılı süreçlerin hiçbiri yaşanmaz ve Türkiye daha modern bir şekilde ilerlerdi.

Öcalan’ın çağrıları önemli

Bu nedenle Öcalan’ın çağrılarını bu bağlamda değerlendirmek lazım. Öcalan’ın ‘Kürtsüz Türk, Türksüz Kürt olmaz’ söylemi bu anlamda çok önemlidir. Yaşanan şeyler tarihin tekerrürü gibi…”

7 uğursuz T ile dizayn

 Şark Islahat Planı’nın 28 maddeden oluştuğunu ve esas itibarıyla Kürt toplumunu dizayn etmek için hazırlandığını anımsatan Bayrak, şöyle devam etti: “Bu planının 1. maddesinde, planın bütünüyle hayata geçilinceye kadar Kürdistan’da Örfi İdari devam ettirilecektir. Örfi İdari, askeri yönetimdir. Te’dip, Tenkil, Taqtil, Tehcir, Temsil, Temdin ve Tasfiye olarak belirlenen, benim de ‘7 uğursuz T’ olarak adlandırdığım politikalar ile Kürdistan’ın dizayn edilmesi planlandı. Bunların tümü uygulanarak Kürt dili yok edilmek suretiyle Kürt sorunu çözülene kadar askeri yönetim devam ettirilecektir, deniliyor. Bu mantık halen esas alındığı için Kürdistan’da yönetim ve idare etme tarzı her zaman farklı olmuştur.”

Kayyum olarak karşımıza çıkıyor

Şark Islahat Planı’nı hazırlayan unsurlardan bir bölümünün ayrı ayrı raporlar vererek komisyonlar kurulduğunu dile getiren Bayrak, bu raporlardan birinin dönemin İçişleri Bakanı ve Balıkesir Mebusu Cemil Uyvadi’ye ait olduğu kaydetti. Raporda, “Kürdistan, umumi valilik ve müstemleke (sömürge) usulü ile idare edilmelidir. Genel valilerde sömürge yöntemi ile idare edilmelidir” denildiğini aktaran Bayrak, şöyle devam etti: “Uyvadi’nin bu söylemleri Şark Islahat Planı’yla hayat buluyor. 1925’ten itibaren Kürdistan’da Örfi İdare devreye giriyor. Sonrasında 1927’den 1947 yılına kadar Umumi Müfettişlik rejimi egemen oldu. Demokratik Parti döneminde tekrardan Örfi İdare yönetimine dönüldü. 1960’lardan itibaren sıkıyönetimle beraber Olağanüstü Hal valilikleri devreye girdi. Şimdiki yıllarda da kayyum yöntemleri olarak karşımıza çıkıyor.”

Bataklığı kamufle etmek istiyor

 Şark Islahat Planı’nın temelinde Tür ve İslamlaştırma çerçevesinde hazırlandığını ifade eden Bayrak,  “Bu çerçevede hazırlanan programa o kadar kendine inandırmışlar ki günümüz de bile bundan medet umuyorlar. AKP’nin ideolojik temelinde de bu anlayış hakim olduğu için tek tipleştirme politikalarında ısrar ediyor. Kendilerinin ekonomik çöküntüsünü, politik yanlışlarını ve dış politikada düştüğü bataklığı kamufle etmek için bu tarz politikalarda ısrar ediyor” dedi.

Keşke ders alsalar

 Kayyum yönetiminin çıkmaz yol olduğunu tarihsel gerçeklerin gösterdiğini yineleyen Bayrak, şöyle konuştu: “Bunun çıkmaz yol olduğu defalarca görülmüştür. Keşke bundan ders alsalar. Kayyum yönetimi sözde sivil unsurlarla idare edilen aslında geçmiş yıllardaki yöntemlerin devamı olan bir tarzdır. Bu da tarihten ders alınmadığını gösteriyor. Kürtleri ret ve inkar politikalarıyla Kürt sorunu çözülemez. Tekrarlıyorum; bu çıkmaz bir yoldur. Tez zamanda bu yoldan dönün.”

Ortak bir mücadele ağı

Kayyumlara karşı muhalefetin birleşmesine ve tepki göstermesini değerli gören Bayrak, şunları ifade etti: “Bütün parti, kurum ve kuruluşların kayyumlara karşı birleşmesi gerekir. Düze çıkmanın tek yolu ortak bir mücadele ağının oluşmasından geçer. Bunun başka bir çözümü yok. Zaten bahsettiğimiz yanlış politikaların bir bölümü CHP’nin tek parti döneminde gerçekleşti. CHP’nin tarihsel bir özeleştiriyle tutum aldığını görüyoruz. CHP kendini çağdaş yenilemelere açık hale getiren bu duruşunu devam ettirmelidir. Demokrasi cephesinin kararlı duruşu bizleri karanlıktan aydınlığa çıkaracaktır.”

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.