Kelebekler diyarı

Haberleri —

Latin Amerika’nın adalarıyla ünlü ülkeleri Dominik Cumhuriyeti’nde, kadınlara; özellikle muhalif kadınlara yönelik devlet şiddeti darbe dönemlerinde katliam düzeyine vardı. Dominik Cumhuriyeti’nde Diktatör Trujillo’ya karşı direnişlerde önemli rol oynayan kadınlar için mücadele henüzbitmiş değil. Dominik’de özellikle Mirabel kız kardeşlerle özdeşleşmiş mücadeleci kadınlar, egemen sistemin hedefinde olmalarına inat, hala sahte demokrasiye ve toplumsal geleneklere karşı eşitlik için sokağa çıkıyor.
Karayipler’de bir ada ülkesi olan Dominik Cumhuriyeti, Batılıların Amerika’ya geldiklerinde ilk sömürge başkenti yaptıkları yer olarak biliniyor. Uzun yıllar İspanya ve Fransa’nın sömürgesi olarak kalan ülke, bir süre ise Haiti’nin işgali altına girdi. İki ülke arasında süren savaşı bahane eden ABD ise 1900’lü yılların başında ülkeyi işgal etti. ABD 1924’de geri çekildi, ancak ülkeyi 1961 yılına kadar diktatör Raphael Leonidas Trujillo’un eline teslim etti. Toplumsal muhalefete karşı dünya tarihinin en acımasız yöntemlerini kullanan Trujillo diktatörlüğü döneminde binlerce kişi katledildi, onbinlerce kadına tecavüz edildi ve topraksız köylüler köle koşullarında çalıştırıldı. Diktatörlüğe karşı kurulan Clandestina Hareketi’nin birçok aktivisti tutuklanırken, binlerce kişi cezaevine atıldı.

Direnişin sembolü oldular
Dominik Cumhuriyeti’nin diktatörlüğe karşı savaşına öncülük eden üç kadın ise bugün tüm dünyada kadına yönelik şiddetin önlenmesi için sembol oldu. „Belki de bize en yakın şey; ölüm... Fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz“ diyen Maria Teresa, „Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü“ sözleriyle direnen Minerva Argentina ve „Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da“ diyen Patria Mercedes; yani Mirabel kardeşler, 25 Kasım 1960’da kendileri gibi hareketin üyesi olan eşlerinin cezaevindeki görüşünden dönerken askerler tarafından gözaltına alındı. Trujillo diktatörlüğünün Mirabel Kardeşler’in kendileri için büyük bir tehlike olduğunu açıklamasının hemen ardından gelen gözaltılardan sonra üç kadının cesedi kuzey bölgesinde, bir uçurumun dibinde tecavüz edilmiş ve öldürülmüş olarak bulundu. Bu katliam, hükümet yanlısı gazetelerde ‘araba kazası’ olarak yer aldı.

Mücadeleleri dünyaya yayıldı

Devrimci mücadeleleri sırasında üç kardeşin kullandığı kod isimle ‘Kelebekler’in katledildiği gün olan 25 Kasım, 1981’de Kolombiya’nın başkenti Bogota’da toplanan Birinci Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kurultayı‘nda ve sonra da 1999’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü’ ilan edildi.

Kadınların yazgısını belirlediler

Mirabel kardeşlerin ölümünün ardından, zaten toplumun her kesiminden yükselen diktatörlük karşıtı hareketler çoğalmaya başladı. Diktatör Trujillo’nun 1961 yılında öldürülmesiyle dönem kapandı. Yaşarken bile Dominik için bir efsane olan üç kadın, ölümleriyle de hem Latin Amerikalı kadınların, hem de Dominik’in yazgısını belirlediler. Trujillo’nun iktidardan 1961’de düşürülmesinden sonra açılan mahkemelerde rejimin pislikleri, Mirabeller’in büyüyen hatıralarının önünde gün yüzüne çıkarıldı. Cinayetin kanıtları, aynı zamanda 30 küsur yıl süren kanlı diktatörlüğe açılan ‘Latin Nürnberg Mahkemesi’ olarak bir dönemi yargıladı. Yoksul bir ada ülkesi ve güçlü bir tarihsel mirası olan Dominik Cumhuriyeti’nde temsili demokrasiye geçilmiş olmasına rağmen, uzun yıllar ABD’nin denetimi altında kalmaya devam etti.

Kadınlar hala mülk edinemiyor
50 yıldır sosyalist mücadele içinde yer alan ve eşi de Che Guevera tarafından eğitilen eski bir gerilla olan Dominik Cumhuriyeti Komünist Parti Kadın Örgütlenme Sorumlusu Milagros Hangria’nın anlatımına göre, ülkede kadınların en büyük sorunu; cinsel saldırılar. Kadınların aktif mücadeleye katılmadığı sürece kayda değer değişimin yaşanamayacağını kaydeden Hangria, işçi kadınların mücadele içinde var olması ve söz sahibi olması gerektiğini belirtiyor. Yasalardaki birçok düzenlemeye rağmen, kadınların hala hak kullanımı konusunda sorunlar yaşadığını kaydeden Hangria’ya, „Ülkenizde kadınların diğer ülkelerden farklı yaşadığı sorun nedir?“ diye sorduğumuzda, kadının ikinci sınıf vatandaş olduğunu gösteren en önemli kanıt olarak, kadınlara mülkiyet hakkı tanınmamasına işaret etti.
Bir diğer konunun ise yoksulluktan kaynaklı cinayetlerin oldukça yaygın olduğunu belirten Hangria, „Şehirlerde en azından yasalara göre kadınlar mal sahibi olabilirlerken, köylerde kadınların toprak sahibi olması yasak. Eşleri öldüğü zaman toprak erkek çocuğuna kalıyor. Eğer kadının erkek çocuğu yoksa eşinden sonra toprağın sahibi olabilir. Bu nedenle kadınlar ve eşi ölmüş kadınlar oldukça fakir. Öte yandan dayak oldukça yaygın. Güvenlik güçleri bu konuda duyarsız. Kadın çok diretirse ve anlaşmazlığı uzatırsa, erkek eşini ve çocuklarını ve sonra da kendini öldürerek herkes için bir felaket hazırlıyor. Dominik Cumhuriyeti’nde bu tür katliamlar çok yaygın“ diyor.

Kürtaj cinayetleri
Hangria’nin üzerinde durduğu bir başka konu ise; kürtaj cinayetleri. Devletin yasaklaması nedeniyle kırsal bölgelerde birçok kadının geleneksel yöntemleri uygulaması nedeniyle çok sayıda ölümün yaşandığına dikkat çekiyor. Bir diğer konu, yine bütün ülkelerde var olan kadınların siyasetteki temsiliyeti. Bu konuda yasal düzenlemelere rağmen zihniyette hala erkeğin seçildiğini kaydeden Hangria, „Kadınların oy kullanma ve seçilme hakkı olmasına karşın, kadınların kendileri bile oylarını erkeklere veriyor. Neredeyse kadınların yüzde 90’ının oyu erkeklere gidiyor. Kadının kendi aralarında bile saygınlığı yok“ diye belirtiyor.

Yapılacak daha çok iş var

Hangria, Mirabel kardeşlerden bu yana ülkede demokrasinin belirli oranda gelişmesine karşın, devlet şiddetinin özellikle politik kadınlar üzerinde sürdüğünü belirterek, „Devlet şiddeti her yerde. 10 milyonluk ülkede, diktatörlük zamanında birçok kadın öldürülmüş ya da kaybedilmiş. Devlet Başkanı Leonel Fernandez liderliğindeki hükümet eskisi gibi doğrudan ve sıklıkla öldürme yoluna başvurmasa da kayıp olayları devam ediyor. Özellikle grev zamanlarında cinayetler ve kayıplar artıyor“ diye konuştu.


GÜNEŞ ÜNSAL - FATMA KOÇAK/DİHA

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.