Kendi olarak sevilmek

Forum Haberleri —

Kürtler

Kürtler

  • Aşk, kendi olanların buluşması, cisimleşmesi, şöleni… Kürtler toplumsallık bilincini kavramlaştırırken adeta bu gerçeğe dikkat çekerler.

SOYDAN AKAY

Kitap, yani Lotte Weimar’da burada, kütüphanede duruyor. Hakikatli Olan’ın bakışlarının, ruhunun, yüreğinin dokunduğu ve de kendisine çok dokunan bir cümle. “Çok dokunan” diyorum, çünkü cümlenin hüznünden belli. Aktarayım: “Acaba hakikaten ve yalnızca tam siz kendiniz olarak seviliyor musunuz?” Bu cümlenin sesini duyabiliyor musunuz? Edebiyatçılar “metnin sesi” derler buna. Bundan öte bir şey söylüyorum: Sözün sesini, sorunun yankısını? Sevdalı’nın ruhundaki yankısını? Bütün ömrü toplumsallık aşkıyla, özgürlük, adalet, eşitlik, demokrasi ve barış aşkıyla geçmiş; Nietzsche’nin deyimiyle “insan olmuş hakikat, özgürlük“ gerçeği bu cümle karşısında ne hissedebilir? Ben kendim olarak ne kadar seviliyorum?

Romanda geçtiği üzere belki de şöyle diyeceksiniz: “O zamanın üzerindedir ve yukarıdan bakar zaman zaman… Zamana, bireysele ve ulusala bağlılıktan çoktan koparmıştır kendini ve genel geçerliği olana yükselmiştir.” Yani Evrensel bir insandır. Hakikate eren için bu tespit tartışılmaz bir gerçektir. Ama böyle düşünmek sizi teselli mi ediyor? O aynı zamanda sizin kavrayışınızın dışında mıdır? Peki bu yaklaşım başka bir probleme yol açmaz mı? Sevdalınızı tüm insani niteliklerden soyutlayıp platonik bir bağlılığa, sevgiye yol açmış olmanın sakıncası! Gelin görün ki bu sakıncayı da eleştirmişti. Oysa Hakikatliniz o kadar gerçek ve o kadar zamanın, ŞİMDİ’nin içindedir ki, bunu nasıl anlatsam acaba söylediklerimle çelişmeden…

Sokrates’e atfedilen anekdotu duymuşsunuzdur. Öğrencisi olmak isteyen biri; Sokrates, Kendim’den başka sana verebileceğim bir şeyim yok, der. O da sevinçle, en değerli şeyini, kendini veriyorsun, başka ne olsun diye yanıtlar. kendini vermek ya da kendinden bir şeyler verebilmek; Aşk, tüm halleriyle tam da bu değil midir? Aşk, kendi olanların buluşması, cisimleşmesi, şöleni… Kürtler toplumsallık bilincini kavramlaştırırken adeta bu gerçeğe dikkat çekerler. Xwe, xweda, xweza kavramları sırasıyla kendi, kendini vermek ve doğa anlamına gelen kendini doğurmak ya da kendi kendine doğmak kavramları felsefi manada karakteristiktir. Tanrı (Xweda), Doğa (Xweza) ve birey/insan xwe… Buna bir de adalet (dad) kavramını eklediğimizde inanılmaz bir aşk diyalektiği ortaya çıkar. Çünkü anlamak adalet’in en temel ilkesi olarak tespit edilmiştir. Bunların hepsi Kadın-Ana’dan, onun toplumsallığını ifade eden Neolitikten bize miras kalmıştır. “Bize” diyorum çünkü bu toplumsallığın içinde bir saat olarak ben de yerimi almış bulunmaktayım. Zaman ki, toplumsallığın, varoluşun bir başka kavramı olarak baş köşede durur. İşte Kürt Halk Önderliği bu kültürün evrensellik kazanmış, gerçekleşmiş son halkasıdır: Hakikat aşktır, aşk özgür yaşamdır. Daha başka ne olsun? Kendi yaşamınızdan, emeğinizden, kolektivitenizden süzülüp gelmiş en büyük GATHA! Kalbinden, bilincinden, özgürlük tutkusundan indiriyor ayet misali. Bütün hayatı özgürlük aşkının, yani halkının, özgür kadının, özgür bireyin, halkların ve tüm insanlığın en güzel ifadesidir. Aşkından koparılıp tutsak alındığında ne Mem gibi kendini ölüme yatırdı ne de Zin gibi erimenize izin verdi. “Aşk” dedi. “Kendinde ne varsa, onu daha da büyüterek, en dayanılmaz koşullara katlanarak açığa çıkarıp sevdiklerime vermektir.” Ciltler dolusu kitaplar, birer saatlik görüşmelere sığdırılmış muhteşem konuşmalar, barışınız, demokrasiniz ve özgürlüğünüz için arayışları ve yaşadığı çırpınmalar… Aşkına böyle cevap olmasaydı yaşamın var mıydı bir anlamı? İşte böylesine büyük seviyor, büyük düşünüyor ve büyük yaşıyor. Bütünlüklü, Tanrısal buluş anlamına gelen Teoria’ya erişip Paradigma’yı kurmak burada en büyük zaferdir ve de nefes almaktır. Ve bunları başaran Kürt Halk Önderliği bir insandır. Kitapları, fikirleri, çabaları bizzatihi kendisidir, yaşamıdır. Söz’ü kendisidir, Hegel’in deyişiyle cisimleşmiş Logos’tur. Ve sizler tüm varlığınızla cisimleşmiş Logos’un ve zamanın içinde yaşanmaktasınız ve yaşamaktasınız. Ve unutmayın bu yaşanmışlıkta, varoluşta kitapsız, kalemsiz, kağıtsız, duvarlarla, çıplak duvarlarla baş başa bırakıldığında Özgürlük Sosyolojisi’ni tasarlamıştır. Yalnızlığa, varlığın tecridine karşılık böyle cevap olmuştur. Kitap, kitaplar derken arkasındaki bu büyük yaşanmışlığı görmeden olmaz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.