Kıbrıs: Babasının sevmediği ‘Yavru’

Haberleri —

Duvarlarında Kıbrıs’ın haritası olan evlere ne oldu bilmiyorum, ama o hüzünlü ve yalnız ve yorgun adanın dramı, trajedisi pek bitecek gibi değil… Kumarhanelerle, uyuşturucu trafiğiyle, kara paranın el ve devir değiştirdiği adanın gerçek sakinlerinin korkulu gözlerle belirsizliğe baktığını artık biliyorum. Yarının ne getireceğini, hayatlarında ne tür bir değişimin olacağını bilemiyor, biriktirdikleri sorularla sadece zamanı o da kıyısından yaşamaya çalışıyorlar. Gördüğüm tek net fotoğraf bu! Babası tarafından örselenen bir çocuğa benziyor Kıbrıs. İtilmiş, yalnız bırakılmış bir tür tecrit hayat yaşıyor adalılar. Alışkanlıklarının orta yerinden tel örgüler geçiyor ve hayatlarına kendilerini ispat etmek için sürekli kimlik gösteriyorlar.
İlk defa gidiyordum Kıbrıs’a. Ama tüm görüşmelerden sonra derin bir karamsarlık ve şaşkınlık ve şu “yavruvatan” masalına her yanıyla ilk kez dokunmanın hüznü kafamı fena halde karıştıracaktı…
Oradayken bir gün öncesi yaşanan bir “kundaklama” olayı konuşuluyordu: KKTC futbol takımı Kürdistan’a gitmiş, yenilmiş gelmişti. Ve “ülkücü”ler KKTC Futbol Federasyonu’nun binasını kundaklamıştı! Federasyon başkanı ilk elde “Kürdistan’a gittiğimiz için” diyordu ama sonra fazla heyecanlandığı ona hissettirmiş olunmalıydı ki, geri alacaktı sözlerini. Ama herkesin Kıbrıs’ta konuştuğu tek gerekçe “Kürdistan’a gidilmiş, muhatap alınmış olması”ydı… Fakat bu Kürdistan mevzuu Kıbrıslı Türkleri değil, Türkiye’den getirilen sonradan Kıbrıslıları rahatsız ediyordu. Konuştuğum insanların Kürt sorunu ile Kıbrıs sorununu Ankara nezdinde aynı değerde gördüklerini öğrenecektim; empati yapmayı biliyordu bu halk.
İşin ironik başka yanı da var: Türkiyeli bir futbol takımı Kıbrıslı takımla karşılaşamıyor, bırakın maçı antrenman-kamp için dahi Kıbrıs’ı tercih edemiyor! Gençlerbirliği örneği veriliyor sonra, 10-15 yıl evvel maç için Kıbrıs’a gelen takıma TFF tarafından 4 yıl ceza verilmiş… Daha bir sürü örnek, birbirine benzeyen… İşte Kıbrıslı gazeteciler bu duruma “mış gibi sendromu” adını vermişler. Tanıyor gibi yapılıyor-muş, ama tanınmıyor-muş!
Anlayabiliyorum bu “mış” halleri… Gıprıslılık üzerine dünyalarını oturtmuş insanlara, şimdi siz bırakın bu Gıprıslılık hallerini, Kuzey Kıbrıs Türk’ü olmaya bakın deniyor. Uzunca zamandır söylenen tek şey de bu aslında. İtirazları var, kendilerini Kıbrıslı olarak tanımlayanların. Lefkoşa’nın orta yerine konan sınırları görünce, itirazın da ötesinde bir kızgınlığı var buralıların diyebildim. Lefkoşa ki bir yarısı Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin diğer tarafı Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti… Rum tarafından bakıldığında modern bir Avrupa kasabası izlenimi veriyor. Görece daha bakımlı. Türk tarafından bakıldığınsa “eh işte” halleri. Türkiye’de benzer sıkıntılarda çok sayıda kent ve kasaba var, hala yerleşememiş.
Aklıma Neşe Yaşın geliyor Kıbrıs’ta. Hatta mümkünse ben hep onun gözleriyle gezdim orada. İnsanları dinlerken yanı başımda Neşe’nin üzgün şiirleri oturuyordu. İlk romanı “Üzgün Kızların Gizli Tarihi”ni bir gazeteye yazacağız, röportajımız var. Randevulaştık ama Neşe o gün gelmedi. Tarih 2003. Çünkü tam da o gün Kıbrıs’ta günlerce süren sınırı eylemleri sonrasında sınır kapıları açılacak! Neşe bunu „rüyam gerçek oluyordu, gittim rüyamı görmeye” diye anlatacaktı…
İşte o rüya kapılardan geçtim…
Yıllar boyunca doğdukları, büyüdükleri evlerden, mahalleden, bahçeye diktikleri ağaçlardan ve arkadaşlıklardan ayrı düşen her iki tarafın halkı, anılarına doğru hüzünlü bir maraton yaşadılar, kapı açılınca…
Ağladınız mı diye sordum Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a. “Hayır” dedi.
Ağladınız mı, diye sordum Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas’a… Zaten bu sorum üzerine, durdu, ağzı kurudu, biraz su içti ve gözleri dolarak Girne’deki evini, gençliğini anlatmaya başladı ve ağladı…
Türkiye’den tek talep var, o kısacık ziyarette görebildiğim: Gölge etme başka ihsan istemem!
Neşe Yaşın noktalasın bu satırları…
“Benim yurdum ikiye bölünmüş ortasından
Hangi yarısını sevmeli insan?”

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.