Kılıçdaroğlu demokrasiyi sahiplenecek mi?


AKP, devleti ve toplumu denetimine alarak faşist sistemi oturtmak istiyor. Bunun için tüm muhalefeti hedefleyip sessiz, ürkmüş, bastırılmış bir toplum yaratması gerekir. Halkın örgütlü ve muhalefetin dinamik olduğu bir toplumu teslim almak mümkün değildir. Bunun için milliyetçilik ve ırkçılık kışkırtılır, halk önünü göremez, düşünemez hale getirilmeye çalışılır. Düşmanların yaratılması, güvenlik endişesinin yaygınlaştırılmasına öncelik verilir.
AKP, MHP ile birleşerek Türkiye’yi en ırkçı-faşist blokla savaş içine çekti. Ülkenin savaşa sokulması onları iktidarda tutmaya yetmiyor. Ulusal birlik, ülkenin bekası diyerek CHP’yi de etkisizleştirmek ve yedeklemek istiyorlar. CHP şimdiye kadar en kritik konularda AKP’ye destek verdi. HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kalkması CHP’nin desteğiyle oldu. Yurtdışı savaş tezkereleri yine CHP desteğiyle meclisten geçti. Sur, Cizre vb yakılıp yıkılırken CHP’nin sesi çıkmadı. Belediyelere el konurken, HDP milletvekilleri tutuklanırken yine CHP sessiz kaldı. Bir biçimde faşizme payanda oldu.
Sıra CHP milletvekilinin tutuklanmasına varınca şaşırdılar. Halbuki kıyamet koparmak için o kadar olay peşpeşe yaşandı ki. Ülke OHAL ve KHK kıskacına alındı. Yüzbinlerce insan işinden, aşından oldu. Onbinlerce insan tutuklandı, yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. CHP genelde muhalefeti AKP için kabul edilebilir sınırlar içine çekti. Gerçek muhalefeti geri çekmeye, toplumu pasifize etmeye çalıştı. AKP bugüne kadar iktidarda kalmış ve devleti ele geçirmişse bunda CHP’nin büyük bir payı ve sorumluluğu vardır. Ağır toplumsal sorunlar var. Ülke içeride ve dışarıda savaşa sokulmuş. Aktif bir muhalefet ve demokratik taleplerle CHP ortaya çıksaydı AKP çoktan bu ülkenin yakasından düşmüş olacaktı.
Şimdi iş CHP milletvekillerinin tutuklanmasına geldi. Buna tepki olarak Kılıçdaroğlu adalet istiyoruz diye yürüyüş kararı aldı. Bir kaç gündür yürüyüş sürüyor. Toplumda ve basında bir duyarlılık ve etki yarattı. Erdoğan ve Bahçeli hemen tepki gösterdiler. En doğal demokratik bir tepkiye bile tahammülleri yok. Çünkü haksızlar. Zorbalıkla ülkeyi ele geçirmiş ve yönetiyorlar. Tartışan ve konuşan bir toplumdan korkuyorlar. Adalet sokaklarda aranmaz diye inciler döktürüyorlar.
Erdoğan darbeye karşı halkı haftalarca sokaklarda tutmaya çalıştı. Darbe başarısız olduğu halde bunu sürdürdü. Toplumsal destek yaratmaya, kendisine meşruluk sağlamaya çalıştı. Daha sonra anlaşıldı ki, asıl darbeyi yapan ve fırsatı kollayan kendisiymiş. Şimdi aynı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu emrindeki mahkemelerle tehdit ediyor. Yürümeyi, hak ve adalet aramayı tehlikeli hale getirerek ülkeyi istediği gibi yönetmeye ve otoriter rejimini yerleştirmeye çabalıyor.
AKP ve faşizmin payandası olmuş CHP ve Kılıçdaroğlu’nu desteklemek gerekmez, kendileri de kazdıkları kuyuya düştüler denilebilir. Eleştiriler doğru ve yerinde. CHP’nin çelişkilerini yüzüne vurarak politikada yol alınamıyor. Önemli olan CHP’nin gerçeğini bilerek, halkı yedeklemesini engelleyerek AKP karşısındaki muhalefetini desteklemek gerekir. Toplumdaki tüm hareketlenmeleri sahiplenmek ve AKP’yi yalnızlaştırmak doğru bir tutum olur. CHP sosyal demokrat bir çizgide yürüse bile Türkiye için bir kazanım olur. Mevcut haliyle faşizm hakim hale geliyor.
Politikada düz, dar ve sekter yaklaşmak kazandırmıyor. İlkelerde ve ideolojik konularda sapmaya girmeden faşizme karşı tüm çevreleri cesaretlendirmek ve desteklemek yanlış değildir. Tüm partiler ve gruplardan devrimci, tutarlı davranış ve muhalefet beklenirse sonuç alınamaz. Düzen partilerinin tabi ki aralarında farklar ve çelişkiler vardır. Ama düzene karşı devrimci ittifaklara katılmalarını beklemek gerçekçi olmaz. Demokratik kazanımlar ve faşizme karşı durabildikleri oranda da onları yalnız bırakmamak gerekir. Önemli olan bu hareketlilikten yararlanmak, toplumsal muhalefeti bir adım daha ileriye taşımaktır.
