Kobanî’ye dair notlar: Adalet

Forum Haberleri —

Kobanî

Kobanî

  • Kobanî yeryüzündeki tüm özgürlük tutkulu kahramanların omuz omuza vererek birleştikleri, direndikleri bir simgedir. Adalet, tüm çocukların anısına ancak demokratik bir Ortadoğu olursa anlamlı olur. 

SOYDAN AKAY

"Hükümetler düşer

Asansör düşer

Saçlarıma aklar düşer

Bir memleket düşer mi?

 

En yiğitler yollara düşer

Kahramanlıklar dillere düşer

Toprağa cemre düşer

Filizlenir yeni yaşam

Düşmez Kobane.“

Şiir Elif Can’a ait. Aynı mekanı paylaştığımız Besra yoldaş selam niyetine paylaşıyor. Şiirden kısa bir süre sonra Kobanî‘ye saldırılar gündemleşiyor. Televizyonlar sürekli Kobanî‘yi gösteriyor. IŞİD’in saldırdığı topraklara namlular yöneltilmiş, sürekli bombardıman yapılıyor.

1. “Kobanî değil, Ayn el-Arab, yani…“

Kasım ayındayız. Hem özgürlük sosyolojisinin hem de Kobanî’nin ayı. IŞİD’li bir kadın, bir elinde gül bir elinde bomba günlerce Taksim’de dolaşıyor. Ne kimse elindeki gülü ne de bombayı alıyor. Kadın sivillerin ortasına bıraktığı bombayı patlatıp elindeki gülle hızla uzaklaşıyor. Geldiği güzergah İdlib! Çetelerin merkezi. Kadın İdlib‘den gelip İstanbul’da bomba patlattığı saatte bu ülkeden biri İdlib‘de volta atıyor. Döner dönmez kadın yakalanıyor ve “bombanın emrini veren Kobanî“ diyor. Saldırılar, tartışmalar, karalamalar alıp başını gidiyor. At izi it izine karışıyor. Katledilen çocukların acısı üzerinden öfke Kürtlere yöneltiliyor.

TV ekranlarından tekavüt olmuş bazı adamlar stratejist, doçent doktor, öğretim üyesi sıfatıyla konuşuyorlar. Hemen hemen hepsinin elinde birer sopa var. Rojava haritasının karşısında duruyorlar. Bu adamlardan biri elindeki değneği haritada gezdirerek Kobanî’ye dokunuyor: “Kobanî, pardon Ayn-el Arab, yani Arap pınarı; Kobanî uydurma bir isimdir. Kürtlerin uydurmasıdır” diyor. Kobanî dediğinde zaten adamın ruhu bitiyor. Bir gerçeği itiraf etmek durumunda kalıyor. Kobanî’nin Kürtler için kutsal bir yer haline geldiğini ama düşürülmesi durumunda Kürtlerin psikolojisinin tümden bozulacağını söylüyor. “Burası başka yere benzemiyor“ diye de ekliyor.

Bir başka kanala bakıyorum. Kanal kanal dolaşan neo-ittihatçı biri bu da. Kürt düşmanlığını hiç gizlemiyor. Tekavüt olmuşlardan. Bir değnek de onda. İşgal planını anlatıyor. Değnek hep Kobanî’ye uzanıyor. “Kobanî, yani Ayn-el Arap, Kobanî dememek gerekiyor. Çünkü burası Araplarındır. Kürtler demografiyi değiştirdi. Sınırlarımız boyunca Kürt nüfusu en aza indirmeliyiz. Nüfus Kürtlerden oluşmamalı. Kürtleri 30 km ötelemeliyiz. Arap, Suriye çöllerine sürelim, nasıl yaşıyorlarsa kendileri bilir“ diyor. Araplar bu denli hareketli ve ırkçı saikler konuşmazken 1000 yıllık Kürt- Türk birlikteliğinin olduğu bir yerden bir kişi nasıl böyle konuşuyor? Hiç kimse itiraz etmiyor.“Suriye-Türkiye Kürtleri arasına Arapları koyalım da ya İstanbul’daki Kürtlerle Türkler arasına kimi koyalım?” Kimse sormuyor. Kürtler söz konusu olunca Arap milliyetçisi kesilmek! Gerçek anlamda bir Türk bireyi, eliti, siyasetçisi 1000 yıllık tarihsel ilişkiye 30 kilometrelik mesafe biçebilir mi? Sanmıyorum. Kobanî sendromu var adeta.

2. Kobanî’nin Kardeşi: Numandiya

Tarihten bir kesit.

Numandiya İberya’da yer alan küçük bir dağ kasabasıdır. Nüfusun çoğunluğu yerli Keltlerden oluşuyor. Roma imparatorluğu Akdeniz’i kontrolüne almış, Kartaca‘yı yerle bir etmiş ama bir türlü bu küçük dağ kasabasına boyun eğdiremiyor. Numandiyalıların gücü, özgürlük tutkularıdır. Özgürlüklerine müthiş bağlılar. Roma lejyonlarına karşı direnip onları “utanç“ içinde geri çekilmeye zorlarlar.

M.Ö 134. “Utancı“ ortadan kaldırmak için Kartaca‘yı yerle bir etmiş generallerden Scipio Aemilianus’u görevlendirirler. Otuz bin kişilik ordusuyla Numandiya’nın kapılarına dayandığında onların savaşma azmine tanık olur. Bu durum ordusunun sonunu getirebilir. Taktik değiştirerek Numandiya’nın çevresini kuşatır, dünya ile bağlarını keser. Bir yıl sonra Numandiyalıların gıda stokları tükenir. Buna rağmen teslim olup köleleşmeyi red ederler. Kentlerini ateşe verip yakarak, yıkarak canlarına kıyarlar.

Don Kişot’un yazarı Cervantes bu direnişin anısına "Numandiya Kuşatması“ adlı bir tragedya kalemi alır. Elbetteki Romalılar da Numandiya’nın özgürlük düşkünlüğünü kendi Çağlar’ında tersine çevirerek “Barbarların Hikayesi“olarak uyarlayıp seyirlik hale getirirler. Yani “Galipler “direnenlerin öykülerine el atarak kendilerine bir zafer hikayesi yaratmaya çalışırlar. Machiavelli de (1465-1527) “Prens“ adlı eserinde Capua, Kartaca ve Numandiya kentlerine değinir. Ona göre özgürlüğün anısı insanları hiçbir zaman rahat bırakmaz. En güvenilir yol kentleri yıkmak ya da gidip orada oturmak. Modern devletin ve iktidarın filozofundan bundan başka bir şey beklenmez zaten. Fakat doğru söylemiş, özgürlüğün anısı insanları rahat bırakmaz; İspanyollar 1882’de Numandiya’nın yıkıntılarını “ulusal anıt“ ilan edip burayı bir ziyaretgâha dönüştürür. İspanya işte Numandiya’nın külleri üzerinden doğacaktır.

Kobanî Machiavelli’nin aklına karşı direnir. Enkaza da dönse, tüm ruhuyla direnip, çetelerin gelip orada oturmasına izin vermez.

3. Bir Tuhaf Yargılama: Kobanî dosyası

Kobanî yeryüzündeki tüm özgürlük tutkulu kahramanların omuz omuza vererek birleştikleri, direndikleri bir simgedir. Kobanî bu temelde her YER’dir, HERKES’tir. Yıllar sonra Kobanî direnişi hakkında bir yargılama başlatılır. Gerekçe İŞİD’e karşı direnmek! Kobanî yargılamaları henüz başlamadı. Ortadoğu Halklar divanı mutlaka kurulacaktır. İnsanlık dışı suçlar yargılanacaktır. Bundan kaçış olamaz. Efrîn‘in, Cizre‘nin, Gazze’nin, Felluce‘nin, Şengal’in acıları, yaşadığı dehşet, unutulur mu? Suriye’de çetelerin geliştirdiği bu kirli savaşta ölmek üzere olan bir çocuğun ”ölürsem yaptıklarınızı Allah’a söyleyeceğim" çığlığı unutulur mu? Adalet, tüm çocukların anısına ancak demokratik bir Ortadoğu olursa anlamlı olur. Ortadoğu Adalet Divanı mutlaka inşa edilecek” yargılayanlar da yargılanacaktır.

4. Kobanî için bir stran: “Oy Kobanî…“

Stran 90’ların ruhunu ifade eder. Hapishanenin ilk yıllarında nakarat kısmını koro halinde söylerdik. Tecritte solo söylesem de milyonların sesini duyabiliyorum. Stranımızın adı “Derde Dilem Gellekin". Nakaratını Kobanî’ye uyarlıyorum. İşte bir kıtası. Hep birlikte söyleyelim.

Derde dilem gellekin

Sed hezarin ne yekin

Pir salan mane bin dest

Dijmine xwinxwar zor dest

Oy Kurdistan Kurdistan Oy Kobanî Kobanî

Nave te çi şerine  Nave te çi şerine

Dinya alem dizane Dinya alem dizane

Em şer dikin ji bo te. Em şer dikin jı bo te.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.