Kürt basını susturulamadı

Haberleri —

Kürt halkına YASAK 20. yılında! - 3


Kürt gazeteciliğinin yüzyılı aşan tarihi; baskı, yasaklama, ölüm ve sürgün tarihidir. Sürgünde yayın yapan Kürt gazeteleri ile televizyonları da Türk devletinin inkar-imha politikalarını, Kürdistan’da yaşanan kirli savaşın ve özellikle JİTEM’in halka vahşi yönelimleri ile cinayetlerini deşifre ettiği için ‘PKK yasağı’ gerekçe gösterilerek susturulmak istendi ancak bu başarılamadı.
Almanya’daki ‘PKK’nin faaliyet yasağı’nın yarattığı ağır tahribattan ve baskıdan Kürt basını da nasibi aldı. Yasağın yürürlüğe girdiği 26 Kasım 1993’te aynı anda basılan ve yasaklanan 35 kurum ile kuruluşunun arasında Kürtlerin ilk haber ajansı Kürdistan, Berxwedan ve Serxwebûn gazeteleri ile Köln’deki Agirî Yayınevi de vardı. Baskınlarda 100 tonu aşkın kitap, dergi ve gazeteye el konuldu. Yasakla birlikte Kürt Önderi Abdullah Öcalan’a o dönemdeki tüm kitapları neredeyse suç sayılarak yasaklandı ve toplatıldı. Böylece Kürtlerin siyasi ve tarihi hafızası yok edilmek istendi.

Özgür Politika kapatıldı

Kürt basını üzerinde yasakla başlayan baskı da yıldan yıla artış gösterdi. Kürt basınına açılan dava ve soruşturmaları birbirini ardına gelen kapatmalar takip etti. Yasağın etkilediği basın kuruluşlarından biri de 10 yıl boyunca Almanya’da günlük yayın yaparak “en uzun soluklu günlük Kürt gazetesi ünvanını“ elinde bulunduran Özgür Politika gazetesiydi. 2000 yılında PKK ile Öcalan’ın açıklamalarını yayımladığı için büroları basılan Özgür Politika gazetesi bundan tam beş yıl sonra ise dönemin İçişleri Bakanı Otto Schily’in talimatıyla hukuksuz bir şekilde kapatıldı.
Almanya İçişleri Bakanlığı’nın kararıyla 5 Eylül 2005 tarihinde sabah saat 09:00’da yüzlerce polis, gazetenin Neu Isenburg kasabasında bulunan gazetenin merkezine baskın yaparak, çalışanları saatlerce kimlik kontrolünden geçirdi. Büroda ve çalışanların evlerinde arama yapıldı. Sonrasında ise gazetenin tüm eşyalarına el konuldu. Hatta büroyu basan polisler, şaşkın bakışlar ve “yuh” sesleri arasında çöplere ve çiçeklere dahi el koymakta behis görmedi. Gazetede ne var ne yoksa kamyonlara doldurularak, depolara kaldırıldı. Böylece; 28 Ağustos 1995 tarihinde yayın hayatına başlayan Özgür Politika, 10. kuruluş yıldönümünü kutladıktan bir hafta sonra kapatılarak, basın tarihindeki yerini noktalamak zorunda bırakıldı.

MHA da susturuldu

Özgür Politika’yla beraber aynı gün polisler; Mezopotamya Haber Ajansı (MHA), Rojonline, Mir Müzik ve Mezopotamya Yayınevi’ne de operasyon düzenlemişti. MHA ve Rojonline da İçişleri Bakanlığı tarafından “PKK bağlantısı” bulunduğu iddiasıyla kapatıldı. Ayrıca Özgür Politika ve MHA’ya muhabirlik ve yazarlık yapan 60’a yakın kişinin de evlerine ve işyerlerine baskın yapılarak bu kuruluşların amblemini taşıyan tüm eşyalara polis tarafından el konuldu.

Schily PKK yasağı ile açıkladı

İçişleri Bakanı Otto Schily; Özgür Politika’nın ve MHA’nın kapatılmasını Almanya’nın 1993’te çıkardığı PKK’yi yasaklama kararının yerine getirilmesi olarak açıklıyordu. Ancak Avrupa ve Türkiye’deki Kürt kurumları, uygulamanın basın ve ifade özgürlüğünün ağır bir ihlali olduğu tepkisinde bulundu. Tepkilerle, gazetenin ve MHA’nın yıllardır Alman Basın Yasası çerçevesinde faaliyet gösterdiği ifade edildi. Alman yetkililer ise basın özgürlüğünün büyük önem taşıdığını ancak Alman Federal Hükümeti’nin güvenliğinin öncelikli olduğunu söylüyordu.

Kürtler siyasi ilişkileri kurban

Oysa Kürtler; kapatmaların arkasında asıl yatan sebebin Türkiye ile olan askeri, siyasi ve ekonomik ilişkiler olduğunu çok iyi biliyordu. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın gazetenin Almanya’da yasaklanması kararını memnuniyetle karşıladığını açıklaması da bu görüşü kanıtlar nitelikteydi. Zira Özgür Politika ve MHA’nın kapatılmasından sadece yaklaşık iki ay sonra Almanya’da genel seçimler yapılacaktı. Ve Türklerin oylarını alabilmek adına Kürtler gözden çıkarılmıştı.

Mahkeme kapatmayı iptal etti

Gazeteyi çıkaran E. Xani Şirketi’nin avukatları, baskının hemen sonrasında Leipzig’deki Almanya Federal İdare Mahkemesi’ne kapatma kararına karşı itiraz başvurusu yaptı. Mahkeme 18 Ekim 2005 tarihinde İçişleri Bakanlığı’nın kararını iptal etti ve E. Xani Şirketi’ne tüzel kimliğini ve tüm haklarını geri verdi. Ancak mahkeme kararına rağmen Alman polisi, Özgür Politika’nın el konulan eşyalarını aylarca teslim etmedi. Geri verilen eşyalar ise büyük zarar görmüştü ve kullanılamaz durumdaydı. Özgür Politika uğradığı zararın tazmini için verdiği hukuk mücadelesi de kazandı ve İçişleri Bakanlığı’ndan cüzi de olsa maddi ve manevi tazminat aldı.  

Apaçık siyasi bir karardı

O dönemki tüm mahkemelere katılan gazetenin yöneticilerinden Ahmet Yücedağ, “Alman devletinin gazetemizi kapatma davası çok açık bir şekilde siyasi bir karardı. Başlangıçta gazetede çıkan kimi haber veya resimler hakkında Türk konsolosluklarının şikayetleri bahane gösterilerek parça parça davalar açıldı. Bunlar genellikle takipsizlikle sonuçlanan davalar olmakla birlikte biriktirilip daha sonraki kapatma davasın da gerekçeler olacaktı. Örneğin birçok Alman ve Türk gazetesi Kürtler veya PKK ile ilgili haberlerde ‘KCK’ sembolünü yayınladıklarında hiçbir sorun olmazken, bunlar biz de temel kapatma gerekçeleri olarak öne sürüldü. Dava açıp sonucunu beklemeden, baştan alelacele kapatma girişimi ve mahkeme sonucunda yürütmenin durdurulması da bu kararın hukuki olmadığını göstermiştir” dedi. Kapatmanın basın özgürlüğüne vurulmuş bir darbe olduğunu vurgulayan Yücedağ, “Anasayasası’nda basın özgürlüğünü güvenceye alan Alman devleti, demokratik ve Kürt kamuoyu nezdinde mahkum olmuştur. Bizim için asıl önemli olan budur” diye belirtti.

Bayrağı Y.Ö.Politika devraldı
Baskının hemen ardından önemli bir bölümünü Özgür Politika’nın eski çalışanlarının oluşturduğu bir grup gazeteci yeni bir gazete çıkarmak ve Kürtleri habersiz bırakmamak için çalışmalara başladı. 4.5 aylık bir ayrılıktan sonra, Yeni Özgür Politika kuruldu ve 16 Ocak 2006 tarihinde yayın hayatına başladı.

Baskı Avrupa’ya yayıldı

Kürt basınına yönelik baskılar ve kapatmalar; Almanya’nın başlattığı ‘PKK yasağı’nın Avrupa geneline yayılmasıyla daha da bir boyutlandı. Kürtler 1995 yılında MED TV’yi kurarak televizyonculuğa da adım atmış oldu. Ancak Kürt TV kanalları da sürekli ‘PKK’nin yayın organı’ propagandası ile baskı altında tutuldu. Kürtlerin ilk kanalı MED TV ve Medya TV’nin kapatılması ardından Danimarka’dan alınan lisansla 1 Mart 2004’te yayın hayatına başlayan Roj TV, ilk önce Almanya’da yasaklandı. Almanya İçişleri Bakanlığı, 2008 yılında Roj TV ve bağlı olduğu Mesopotamia Broadcast şirketinin Almanya’daki faaliyetlerini, ‘halklar arasındaki uyuma aykırı programlar hazırladığı‘ gerekçesiyle yasakladı. Yasaklama ile birlikte, Roj TV’ye program satan Wuppertal kentindeki Kürt prodüksiyon şirketi Wiko GmbH stüdyolarına baskın yapılarak, şirketin faaliyetleri durduruldu.

Med TV’den Nûçe TV’ye

Almanya’daki hukuksuzluk Avrupa Adalet Divanı’nın “Kanalı  ancak lisansı veren Danimarka kapatabilir” kararıyla sona erse de bu kez de Roj TV, Türkiye’nin Danimarka’ya baskısı sonucu 19 Ocak 2012’de kapatıldı. Ardından Stêrk TV, 6 Şubat 2012’de yayına başladı. Stêrk TV’nin ardından 4 Mart 2012 tarihinde ise Kürt medya dünyasına yeni bir TV kanalı daha katıldı. Kürtlerin ilk haber kanalı olan Nûçe TV, “Hakikat Zamanı (Dema Rastiye)” sloganıyla yola çıktı. Ancak Danimarka’da mahkemenin ‘terör örgütü propagandası’ yaptığı gerekçesiyle yayın lisansını iptal ettiği Nûçe TV ile MMC TV’nin ekranları da 20 Ağustos 2013’te karartıldı.

Ardılları devam etti

Nûçe TV son gününde seyircilerine “Ey Raqip” ile veda ederek direnişin süreceği mesajını verdi. Öyle de oldu. Kürt gazetecileri ve televizyoncuları baskıdan yılmadı; yeni TV kanalları ve gazeteleriyle yayın hayatına devam etti. Şu anda Stêrk TV, Ronahi TV, Newroz TV ve Çıra TV gibi çok sayıda kanal yayın hayatına devam ediyor.
Almanya’nın iç istihbarat örgütünün her yıl raporunda ‘PKK’nin yayın organı’ diyerek suçladığı ve takibe aldığı Yeni Özgür Politika gazetesi ve kapatılan MHA’nın bayrağını devralan Fırat Haber Ajansı ANF ile onlarca Kürt kanalı tüm baskılara rağmen yayınlarıyla Kürtlerin gündemini belirlemeye ve etkili habercilik yapmaya devam ediyor.

Roboskî önemini kanıtladı

Özellikle Roboskî Katliamı döneminde yaptığı habercilikle Yeni Özgür Politika gazetesi, ANF ve kapatılan Roj TV; Kürtlerin gazeteleri ve haber ajansı ile kanallarının olmasının önemini ortaya koydu. Zira AKP Hükümeti’nin talimatıyla Türk basını ve TV kanalları, çoğu çocuk 34 Kürt’ün Türk savaş uçakları tarafından bombalandığını 11 saat boyunca izleyicilerinden gizlemişti.

YARIN:

* Mağdur Kürtlere Hukuk ve Danışmanlık hizmeti veren AZADÎ’den Monika Morres ile söyleşi.
* Muhabirimiz Hıdır Ateş’in “Alman vatandaşlığı seyir defteri”...


DİZİ ARAŞTIRMA SERVİSİ




Anayasa Koruma Örgütü MİT işbirliği

1998 yılında Bremen’de iltica başvurusunda bulunduğumda, kısa süre içerisinde iltica gerekçelerim kabul edilmiş, Türkiye’de özgürlükleri kısıtlanan bir Kürt olarak kabul edilmiştim. Aynı yılın sonunda Özgür Politika’da gönüllü muhabirlik çalışmalarına katıldım. 2006 yılında ise Alman vatandaşlığı için gerekli koşulları yerine getirip, isteğimi ilgili kurumlara bildirdim. İki yıl sonra Yabancılar Dairesi ile yaptığım görüşmede, hakkımda araştırma yaptıklarını, Anayasayı Koruma Dairesi’ne, Polis’e ve İltica Dairesi’ne hakkımda yazı yazdıklarını, buradan gelecek cevaba göre de başvurumu değerlendireceklerini söylediler.
Yaklaşık bir sene sonra ikinci bir davet daha aldım. Bu kez Bremen Eyalet Senatörlüğü’nden bir heyetin benimle görüşmek istediğini, buna göre vatandaşlığımı değerlendireceklerini söylediler. Avukatımla beraber gittiğim bu görüşmede, ikisi Bremen Eyalet Senatörlüğü’nden, ikisi psikolog, biri Almanya Anayasa Koruma Örgütü’nden, Yabancılar Dairesi Başkanı ve Türkiye istihbaratı adına çalıştığını söyleyen bir kişi olmak üzere toplam yedi kişi tarafından kıskaca alınıp ifade verdim. Türk istihbaratı adına katıldığını belirten kişi, burada vereceğim ifadenin Türkiye’ye de iletileceğini, bu görüşmeye Türkiye-Almanya istihbarat işbirliği çerçevesinde katıldığını ve bunun yasal olduğunu söyledi. Ardından konuşmama yönlü bir çekincemin olup olmadığını sordu. Bremen Brati Derneği’ne üye olduğumu, daha önceki derneklere de gittiğimi söylediler; onayladım. Sordukları sorulardan biri “Öcalan’ı nasıl görüyorsun” sorusuydu. Daha sonra Özgür Politika’da çalıştığımı, bu gazetenin de PKK’nin bir yan kuruluşu olduğunu, Almanya’da da PKK’nin yasak olduğunu söylediler ve bütün bunları bilip bilmediğimi sordular. Ben de yasal bir çalışma yürüttüğümü, bundan sonra da yürüteceğimi söyledim.
Yaklaşık altı ay sonra, sayfalarca yazı sonunda ‘Almanya için bir tehdit‘ oluşturduğum, bunun için vatandaş olamayacağım yazılı bir mektup aldım. Bunun üzerine mahkemeye başvurdum, ancak iki yıl sonra davam kabul edildi. Avukatım, Yabancılar Dairesi’nden dosyamı istediğinde, gazeteye yaptığım haberlerin dosyalandığını, bu haberlerin bir çoğunun yanlış tercüme edildiğini gördüm. Mahkeme, tamamen basın çalışmalarımla ilgili sorular sordu. Gazetenin PKK’nin bir yan kuruluşu ve propaganda aracı olduğunu, benim de yaptığım haberlerle PKK propagandası yaptığımı, yapılan eylemlere giderek halkın toplanmasına neden olduğum şeklinde suçlamalar yöneltiliyordu. Buna karşılık bir saat savunma yaptım. Hiçbir makul gerekçe göstermeden, Almanya’nın içişleri için tehlike arz ettiğimi, bu nedenle vatandaş olamayacağımı belirtti.
İtirazda bulunduğum bir üst mahkemede de itiraz süresi aşınımı dolayısıyla kabul edilmedi. Şu anda yeniden hazırlık yapıyorum. Avukatım, Türkiye’de başlayan süreci beklememi söyledi. Eğer süreç ilerlerse, burada da durumun değişebileceğini, o zaman yeni bir itiraz gerekçesi olacağını söyledi. Önümüzdeki günlerde yeniden başvuruda bulunacağım. 


İLYAS ERSÖZ/BREMEN




Muhabirlik yapmak suç oldu!

Almanya, PKK’nin faaliyet yasağının ilan edildiği 20 yıldan beridir, politik çıkarları doğrultusunda Kürt mültecileri sürekli olarak terörize ediyor.
Resmi Kürt kurumlarında çalışanlar, basında haber yapan gazeteciler de dahil olmak üzere, binlerce siyasi Kürt mültecinin oturma izinleri iptal edildi ve 1 ile 6 ay arasında değişen geçici (Duldung) oturumlar verilerek, zor durumda bırakıldı/bırakılıyor. Baden-Württemberg Eyaleti’nde siyasi mülteci durumunda olan ve gazetemiz Yeni Özgür Politika‘ya yaptıkları haberlerden ötürü oturumları iptal edilen Sait Öztürk ve Abdurrahman Karataş da buna sadece birer örnek.

Tüm aile kriminalize edildi

Sait Öztürk, 1997 yılında siyasi mülteci olarak Almanya’ya geldi. Mart 1999’da mülteci yasasının 51. maddesi doğrultusunda siyasi mülteci hakkı verildi. Pasaport ve iş müsaadesi verilen Sait Öztürk, daha sonra bir Kürt derneğinde idarecilik yapmak, yürüyüş ve benzeri eylemlere katılmaktan dolayı 2005 yılında oturma müsaadesi iptal edildi. Geçici oturum olan Duldung ile Fixierungs-Bescheinigung denilen kimlik verildi. Böylece zaman zaman 1-6 ay arası oturumlarla kriminalize edildi. Yanlız kendisine değil, Almanya’da doğan 4 çocuğuna da aynı tavır uygulandı.

‘Çok yüksek düzeyde tehlikeli’

Bu şekilde terörize edilen Öztürk, 14 Mayıs 2013’te Bölge Yönetim Kurulu’ndan aldığı bir belgeyle yurtdışı edilme baskısına maruz kaldı. Siyasi mülteci olduğu için, yurtdışı edilmesine karşı koruması mevcut. Eğer yurtdışı edilme koruması kaldırılırsa, Mülteci Yasasının 54. maddesi 1. fıkrası 1’e göre; haftada en az bir kere bulunduğu yerdeki polis karakolunda imza vermeye zorunlu kılınacak. Bütün bu uygulamalara sebep olarak ise, ‘çok yüksek düzeyde tehlikeli olduğu, halk için güvenlik ve tehlike ihtiva ettiği tahmin ediliyor’ ibaresi gösteriliyor. Meslek eğitimi olmadığı için, entegre sorunu yaşadığı da yapılan suçlamalar arasında.  Diğer bir suçlama ise; Kürt derneklerinde politik çalışmalar yürüttüğü ve muhabirlik yaptığı. 2006 yılından beri gazetemize yaptığı haberler ile ‘halkı şiddete teşvik ettiği‘ suçlamaları yöneltiliyor. Tüm bu işlemlerin gerçek dayanağı ise, gizli bir uygulama ile yürürlüğe konulan 129b ceza yasası...

Oturma izni iptal edildi
Abdurrahman Karataş ise Türk devletinin baskıları sonucu 1995 yılında ailesiyle Adana/Ceyhan’a, oradan da İstanbul’a kaçmak zorunda kaldı. Burada da yapmış olduğu siyasi çalışmalardan dolayı, PKK’ye destek suçlamasıyla 1 sene 8 ay hapis cezası verildi. Bu cezadan dolayı hapis yattıktan sonra aynı suçlama ve aynı cezayla bir kez daha mahkum edildi. Sürekli baskılara maruz kalan Karataş, eşi ve 3 çocuğu ile 2003 yılında Almanya’ya geldi. 8 yıl süren iltica davası sonucunda 2011’de kendisine siyasi iltica hakkı verildi. Ama kısa bir süre sonra 3 yıllık oturma izni iptal edilerek, geçici kalma şartı (Fixierungs- Bescheinigung) uygulanmaya başlandı.

Haftada iki kez karakola
Devleti Koruma Memurları, Kriminal Dairesi ve Yabancılar Dairesi tarafından, Türkiye’deki siyasi çalışmaları hakkında ifade vermesi talep edildi. Tebligata göre, Mülteci Yasasının 54. maddesinin 1. fıkrasına göre, haftada iki kere polis karakoluna imza vermesi gerekti. Gerekçe olarak ise 2011 yılından beri Yeni Özgür Politika Gazetesi için çalıştığı, yaptığı haberlerde PKK örgütünün propagandasını yaptığı, Kürt derneğinde yöneticilik ve Türkiye’de HADEP-DEHAP partilerinde politik çalışmalar yapması gösterildi. Bu fiiller suç sayıldı. Oturma müsaadesi 1-6 ayarı süreçlerle uzatılan Karataş’ın avukatı da Eyalet Mahkemesi’nin vereceği kararı beklemekten başka, şu anda yapabilecekleri herhangi bir müdahalenin olamayacağını belirtiyor.

Basına yansıyanlar çok azı

Bu şekilde 20 yıldan beri sözkonusu yasalara göre binlerce Kürt siyasi mülteci terörize edilmeye devam ediyor, ancak basına çok az yansıyor. Çünkü insanlar haftada birkaç kere kriminal bir şahıs gibi gidip polise imza vermeyi, çocuklarından bile saklamaya çalışıyorlar. Bu kadar terörizme tabi tutulan ebeveynlerin çocuklarının okullarda başarılı olamaması da bu durumun diğer bir uzantısı oluyor. Yaptıkları yasalarla insanları entegre edeceklerine terörize eden bu sistem, bütün hızıyla hala devam ediyor. Bu tür uygulamalar ne yazık ki sadece Stuttgart ve Heilbronn’la sınırlı değil; Almanya genelinde Kürt mültecilere uygulanan bir durumdur.

GÜL GÜZEL / Gazetemiz muhabirlerinden Gül Güzel yeminli tercümandır. A.Karataş ve S.Öztürk’e de tercümanlık yapmaktadır.


paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.