(Kürt) Çocuk (larının) Hakları


Bütün çocukların barınma, şiddete, baskıya ve cinsel istismara karşı korunma ile sağlık ve eğitim hizmetlerinden eşit olarak yararlanma haklarını içeren ve 12 temel ilkeden oluşan bildirge 1959 yılında kabul edilmiş olsa da çocuk haklarıyla ilgili mücadelenin geçmişi yüz yıl öncesine uzanıyor.
İnsanlığın daha yaşanası bir dünya mücadelesinin önemli bir parçası olan Çocuk Hakları’yla ilgili uzun yıllar devam eden mücadele ilk meyvesini daha 1894 yılında verdi! O yıl Paris’te bu amaçla ilk defa uluslararası bir konferans düzenlendi.
Paris toplantısında çocuk haklarıyla ilgili uluslararası bir merkezin kurulmasına karar verildi. 1912 yılında İsviçre’de bu amaçla geniş katılımlı bir toplantı düzenlendi. 1920 yılında da Cenevre’de Uluslararası Çocuk Yardım Birliği’nin kurulduğu ilan edildi. Bu kurum üç yıllık bir çalışmanın ardından dünyanın ilk Çocuk Hakları Bildirgesi’ni yayımladı.
Çocukların ‘yaşama, gelişme, beslenme ve yardım görme’ haklarını ve ‘istismara karşı güvence’ altına alınmalarını içeren Cenevre Bildirgesi, 1959 yılında kabul edilen evrensel bildirgenin de temelini oluşturdu.
Çocuk haklarını temel insan hakları çerçevesinde ele alan ve 193 ülke tarafından da onaylanan bildirge, belli bir duyarlılık düzeyi yaratsa da ne yazık ki hayata geçmemiştir. Dünyanın geri kalmış ülkelerinde olduğu gibi vahşi kapitalizmin egemen olduğu gelişmiş ülkelerinde çocuk hakları ihlal edilmeye devam etmiştir.
Yüz yılı aşkın mücadeleye ve onun yarattığı düşünsel- kurumsal birikime rağmen çocuk hakkı ihlalleri sona ermemiştir. Her etnik kökenden, dinden, dilden ve kültürden çocuklar ezilmeye devam etmiştir.
Bugün Avrupa’nın Belçika gibi başkentinde, Danimarka, Almanya, Fransa gibi de birçok ülkesinde ‘çocuklara cinsel tacizin’ oranı hayli yüksektir. Kiliselerde ve okullarda hemen her yıl birbiri ardına birçok skandal patlak vermektedir.
Zengin ve şımarık Avrupa’nın ‘çocuk düşkünü’ sapık kesimi yükselen tepkiler yüzünden şimdi yönünü Asya’nın ve Latin Amerika’nın ahlaki çöküntü içindeki yozlaşmış yoksul ülkelerine çevirmiştir. Kapitalizm ‘çocuk seksi’ için sürekli olarak ‘tur’ düzenlemektedir.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinden yaşını başını almış zengin sınıfından adamlar, dünyanın gelişmemiş ülkelerinin çocuklarına ‘tecavüz turları’ düzenliyor ve, bu ‘turlar’ yoksul ülkelerin mafyası için önemli bir ‘gelir kaynağı’ oluşturuyor.
Birçok ülkede de giderek bir sektöre dönüşüyor. Mafya gibi bürokrasi de buradan besleniyor. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu; Unicef’in raporları bu korkunç dehşeti anlatıyor ancak, kulak veren olmuyor. Enerji yollarını ele geçirmenin yarattığı kaos ve kargaşa yüzünden (!) çocuk haklarına sıra gelmiyor.
Tabii, yoksul ülkelerin çocuklarının dramları ‘seks kölesi’ olmalarıyla son bulmuyor! Açlık ve hastalık da onların küçük ruhlarını eziyor. Dünyada ortalama 8 milyon çocuk 5 yaşına gelmeden açlık ya da salgın hastalık yüzünden dünyadan ayrılmak zorunda kalıyor.
Öte yandan dünyanın birçok bölgesinde süren savaşların da faturasını çocuklar ödüyor. Ünicef, Burma, Kongo, Somali, Sudan, Nepal, Afganistan gibi birçok ülkede ve dünyanın çatışma halindeki birçok bölgesinde 300 bine yakın çocuğun aktif olarak savaşa sokulduğunu rapor ediyor.
Bu kadarla da kalmıyor. Çocuklar sadece ‘seks kölesi,’ ve ‘asker’ olarak değil, ‘işçi’ olarak da kullanılıyor. ‘Çocuk İşçiler’ sorunu da dünya insanlığının önemli sorunlarından birini oluşturuyor. 250 milyonu aşkın çocuk işçi olarak ağır koşullar altında çalışıyor. Unicef raporları tüm dünyada çocuk haklarının acımasızca ihlal edildiğini gösteriyor!
Türkiye’de Kürt ve çocuk olmak
Çocuk haklarının acımasızca ihlal edildiği ülkelerden biri olarak karşımıza Türkiye de çıkıyor. Oysa bu ülke de Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’ni (1995) kabul etmiş bulunuyor. İmzala ama uygulama iki yüzlülüğü burada da kendini gösteriyor.
Nüfusunun neredeyse yarısı çocuk olan Türkiye’de, sözleşmeye rağmen çocuk haklarını ihlal etmeyi sürdürüyor. Ayrıca bu ülke ‘çocuk pornosu’nda ‘dünya şampiyonluğu’ ünvanını da elinde bulunduruyor. Ahlaki çöküntü içindeki ülkede çocuklar korumasız ve güvencesiz yaşıyor(!)
Zaman zaman medyaya yansıyan Çocuk Esirgme Yurtları’ndaki uygulamalar sistemin çocuklara bakışını ele veriyor. Resmi kurumlarda dahi şiddetin ve cinsel istismarın önüne geçilemiyor. Daha doğrusu geçilmiyor.
Türk çocuklarının yaşadıklarına ek olarak Türkiye’de Kürt çocukları ayrımcılıktan ve ırkçılıktan kaynaklanan ek baskılar ve travmalar da yaşıyor. İki milyonu aşkın Kürt çocuğunun kirli savaşın doğrudan mağduru olduğu biliniyor. Bu çocuklar uzun yıllardır şehirlerin varoşlarında yaşam savaşı veriyorlar.
Bunlardan binlercesi tutuklanmış, on binlercesi gözaltına alınıp işkencelerden geçirilmiş durumda. Bunların arasında Mazlum gibi dağa çıkanlar, dağda vurulanlar var. Beritan gibi yıllardır hapislerde yatanlar var.
Solin bebek gibi Türk savaş uçaklarının saldırısı sonucu yanarak ölenleri de saymak, Uğur Kaymaz gibi 12 yaşındayken daha 13 kurşunla katledilenleri de anmak ve Ceylan gibi kışladan atılan havan mermisiyle paramparça edilenleri de unutmamak gerekiyor...
Çöplüklerden ekmek toplarken bulduğu bomba elinde patladığı için ölen veya yaralanan çocukların sayısı ise bilinmiyor. Kürt çocuklarının yaşadıkları dram anlatmakla bitecek gibi görünmüyor.
Savaşın sorunlarına; ev ve köylerinin yakılmalarına, yakınlarının öldürülmelerine, ailece sürgün edilmelerine, gittikleri yerlerde ezilmelerine, tutsak edilmelerine, işkence görmelerine, açlıkla ve yoksullukla mücadele etmelerine ek olarak kimliklerinin ve dillerinin inkar edildiğini, bu yüzden daha çocuk yaşta kişiliklerinin zedelendiğini bilmemiz gerekiyor.
Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 1995 yılında imzaladı ancak, sözleşmede yazılı olan hakların yaşama geçmesine de olanak tanımadı. Bir sözleşme daha kağıt üzerinde kaldı. Sözleşmede ‘her çocuğun kimliğini koruma hakkına saygı gösterilir’ deniyor. Türkiye bu basit ve sıradan hakkı bile çiğnemeden duramıyor. Küresel çağda dahi, Kürt kimliğini korumanın en önemli yollarından biri olan ‘anadilde eğitim hakkına’ saygı göstermiyor.
Tabii, bir deprem çocukları var. Açlıktan ve soğuktan ölen, çadırları bedenleri için cehenneme dönen; uzun ve zorlu geçecek olan kışın hayatlarını tehdit ettiği yüz binlerce depremezede çocuk var..
Çocuk Hakları Günü’nden habersiz, naylon çadırlarda ve barakalarda yaşam savaşı veren kızlı erkekli Vanlı çocuklar da var…Unutmamamız, unutturmamamız gereken…
GÜNAY ASLAN
