Kürt halkının hakları PKK’yi ilgilendiriyor mu?

Haberleri —

Kürtçeden Türkçeye en kibar haliyle ‘Ne delilere verin, ne de delilerden alın’ diye, tercüme edilebilecek bir söz var. Sözün tam tercümesi biraz ağır kaçar…
Bizim genel olarak Türk alemi ile delilerle yapılan alışverişe benzer bir kontağımız var. Biz ne kadar ‘Nêre!’ desek de, onlar ‘Bidoşe’ demekten vazgeçmiyor.
Bir süredir ‘Kürt halkının hakları PKK’nin umurunda değil, asıl dertleri muhatap alınmak, kendilerine bir statü sağlamak’ olduğunu söylüyorlar.
Bunu sadece devlet yetkilileri, Türk siyasetçileri söylese, bildik tavırlarını ucuz bir numarayla sürdürüyorlar, der, geçersin… Ama bunu ciddi entelektüeller söyleyince, Türk halkını aydınlatmakla iştigal edenlerin bu kadar koyu bir cehalet karanlığında yürümesine mi üzülürsün, yoksa ne dediklerini biliyorlar da, Kürtleri bu kadar kolay kanacak (Hele de bu saatten sonra!) enayi sanmalarına mı gülersin?
Bu konuda aydınların cahil olmaları daha baskın ihtimal…
Türk aydınlarının ezici çoğunluğu, Kürtler söz konusu olunca, kötü niyetli değilse, düşünce tembelidirler. 92 yılında Cumhuriyet gazetesinde düzeltmen olarak çalışan, hapishaneden arkadaşım Hasat yayınlarının sahibi Hüseyin Kıvanç’ı görmeye gittim. Yanında dolgun, askılı pantolon giyen, top sakallı birisi vardı ‘yazar’ diye tanıttı. Yayınlanmış iki romanı varmış… Beni tanıştırırken de ‘PKK komutanı’ dedi, şaka olun diye… ‘Ne diyorsun Hoca, başımı belaya mı sokmak istiyorsun!’ dedim, ama daha sözümü bitirmeden, yazar karşısında sahiden de PKK komutanı varmış gibi, başladı eleştirmeye mi desem, saldırmaya mı, bilmiyorum.
Emir kulu, zavallı askerlerin öldürülmesi, bunun da ötesinde PKK’nin Kürtleri de (Korucular) öldürmesi… Başladı saymaya…
Ona sorular sormaya başladım. Kürtlerin yaşadığı şartları ayrıntılarıyla anlatarak, aynısını, diyelim ki Bulgarlar veya Farslar Türklere dayatsaydı, Türkler ne yapardı, ne yapmalıydı? Her soruya beklediğim cevapları veriyor, ‘Türk halkı böyle bir şeyi nasıl kabul ederdi, kimin haddine idi, Türklere böyle bir şeyi dayatmak!’ araya girip Kürtlerin durumunu hatırlattığımda ‘Haklısınız’ diyor, ama hemen sonra da ‘Tamam da, bu PKK ne olacak?!’ sorusunu ekliyordu. Konuşmamız uzadıkça, PKK’yi bıraktı ‘Haklısınız… Buna hakkınız var tabii!’ dedikten hemen sonra ‘İyi de Apo ne olacak Apo?!’ sorusunu ekliyordu.
Sonunda Kürtlerin bağımsızlık hakkını bile tanıma noktasına geldi ve hala ‘Peki Apo ne olacak Apo?!’ sorusunu sormaya devam ediyordu. Ona ‘Deminden beri bize tanıdığın hakların yarısını verin siz, Apo’yu biz hal ederiz, merak etmeyin’ dedim.
Şayet durumu karikatürize ettiğimi düşünüyorsanız, haksızlık edersiniz.
Onu böyle saçma sapan konuşturan temel sebep neydi, biliyor musunuz?
Gayet uygar ve kendisini solcu sanan bu değerli aydın, Kürtlerin bazı haklarının verilmesine karşı değildi, verilmesinden yanaydı hatta. Bu konuda samimi olduğuna da inanıyorum. Ama Kürtlerin Türk devletinin karşısına dikilip ‘Ya hakkımı teslim edersin ya da alırım’ demesini kabullenemiyordu. Türk devletine kafa tutmak! Kürtlerin ne haddineydi?!
Başa dönelim.
PKK, Kürt halkının haklarından ziyade kendi derdine düşmüş, demek, hala ve ısrarla PKK’yi halktan ayırmanın manasız, boş gayretinden başka şey değildir.
Dünyadaki benzer sorunların nasıl çözüldüğüne bir baksalar, içine düştükleri garabeti anlayacaklar ama onlara göre dünyada benzer bir mesele hiç olmadı. Zira bizi kol kırılır yen içinde, mantığı ile telakki ediyorlar. Dünyadaki meseleleri olduğu gibi görebiliyor ve hep de mazlumdan yanadırlar da, iş Kürdistan’a geldi mi, akıl melekelerini de yitiriyorlar, vicdanlarını da…
PKK Kürtlerin tek ve ciddi örgütlü gücü müdür? Öyledir. O halde PKK’nin kendisini sağlama almaya çalışması, nasıl oluyor da, Kürt halkının hakları ile alakası olmuyor? Dünya tarihinde benzer sorunların çözüm aşamasında, böyle bir saçma suçlama görülmüş müdür?
Aydınları bilmem ama bence asıl şimdi Türk devleti Kürtler ile ciddi olarak müzakere etmeye hazır. Atıp tutmalarına bakmayın siz, Başbakan’ın ‘PKK silah bırakırsa, operasyonlar biter’ demesi, bu niyetin dışavurumudur. İlk defa bu kadar net bir biçimde, PKK’nin davranışına bağlı olarak, operasyonların biteceğini, BDP ile müzakere etmeye hazır olduklarını söylüyor Erdoğan. BDP’nin müzakereler ile ilgili bilgileri istediği yerler ile paylaşabileceğini söylemesi de, ayrıca olumlu bir işaret.
Gelişmeler iyiye işaret de, İmralı’ya rağmen ciddi bir gelişme olmayacağını anlayıp, oraya ilişkin bir esneklik göstermeleri şart… Bunu da anlasalar demeyeceğim, sindirebilseler, gelişmeler daha sağlıklı ve hızlı olacaktır. Başka da bir yol yok zaten.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.