Kürt inşaatçılar: Irkçılık yapılıyor

MUHAMMET DOĞRU/MA/İSTANBUL
Yapı&Yapı İnşaat’ın Kürtçeyi yasaklamasına tepki gösteren inşaat işçileri, dillerine sahip çıkacaklarını kaydederek, “Biz Kürt işçiler her zaman diken üstündeyiz. Şantiyede gece uyurken yataklarımızda taş sakladığımız zamanlar olmuştur. Gittiğimiz hiçbir yerde güvende olmadık” dedi.
Yapı&Yapı İnşaat firmasının İstanbul Kayaşehir Emlak Konut Kuzey Yaka Projesi şantiyesinde çalışan inşaat işçilerinin şantiye içerisinde Kürtçe konuşmalarını yasaklamasına, inşaat işçileri tepki gösterdi. Farklı inşaatlarda çalışan işçiler, etnik ayrımcılık yapıldığını söyledi. Devrimci Yapı İnşaat ve Yol İşçileri (Dev-Yapı-İş) Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut, patronların işçileri çalıştırırken hangi ırktan ve inançtan olduğuna bakmadan “Nasıl daha ucuza çalıştırırım” mantığıyla davrandığını dile getirdi. Karabulut, “Ülkede iktidar tarafından ne zaman faşizan söylemler artsa biz bu tür yönelimleri şantiyelerde görüyoruz. Saldırılarla karşılaşıyoruz. Yüzde 70’inin Kürt olduğu bir şantiyede böyle bir şey bizi şaşırttı” dedi.
Kürtlerin ucuz emeği
İktidardan aldığı güçle Yapı&Yapı’nın işçilere Kürtçeyi yasakladığını ifade eden Karabulut, şöyle devam etti: “İktidar tarafından Kürtlere dönük azgınca bir saldırı var. Kürt’ün sesi her yerden kısılmaya çalışılıyor. İşçilerin barınma koşullarına dair çözüm üretmeyen patronlar kendilerince ırkçı söylemlerden güç alarak böyle bir yaptırım uygulamaya çalıştılar. TOKİ ve Emlak Konut denilen işletmeler, Kürt işçilerin ucuz emeğiyle ayakta durmaktadır. Kürt işçiler şantiyelerde en kötü koşullarda çalışıyor. Dolayısıyla kimsenin anadili yasaklanamaz. Buna kimse cüret edemez. Biz bunun arkasında duracağız. Suç duyuruları da yapacağız. Bu kararın altına imza atanlar işçilerden özür dilemek zorunda kalacaklar.”
Kürt meselesiyle emek meselesinin etle tırnak gibi olduğunu kaydeden Karabulut, “Kürt halkının kazanımları yok edilirse, emeğe dönük kazanımlar da yok edilmiş olur. Mesela Efrîn’e ilk girdiklerinde Demirci Kawa’nın heykelini yıktılar. Demirci Kawa, direnişin, isyanın sembolüdür. Onun heykelini yıkarak moral değerlerimize saldırı gerçekleştirdiler. Kilis’te Kürtler Camii’nin ismini Türkler Camii yaptılar. Türkiye’de tek günlük Kürtçe yayın yapan Welat gazetesi, baskı ortamından dolayı matbaa bulamadığı için fotokopiyle çoğalmaya başladı. O şantiyede Kürtçenin yasaklanması da bundan alınan cesarettir" şeklinde konuştu.
Yatağımızda taş saklıyoruz
Duvar ustası Erdal Örenli (26) de “Bu gördüğümüz ilk değil, biz yıllardır bu işi yapıyoruz ve her zaman karşımıza çıkmıştır böyle şeyler. Şantiyede Kürtçe müzik dinlerken patronlar gelip bizi sürekli uyarırlardı. Ancak böyle şeyler asla bizi yıldıramaz, kendi dilimize her zaman sahip çıkacağız” dedi. Kürt işçilerin şantiyelerde azınlıkta olduğu yerlerde saldırıların hedefinde olduğunu vurgulayan Örenli, “Biz Kürt işçiler her zaman diken üstündeyiz. Şantiyede gece uyurken yataklarımızda taş sakladığımız zamanlar olmuştur. Gittiğimiz hiçbir yerde güvende olmadık. Her zaman Kürtlüğümüzü bize karşı kullanmışlardır” diye konuştu. Yapı&Yapı firmasında arkadaşlarının Kürtçe konuşmama uygulamasına maruz bırakıldıklarına şaşırmadıklarını dile getiren Örenli, “Bir yandan da sevindim. Çünkü bize ve dilimize yönelik nefretlerini dışa vurdular. Beraber çalıştığım arkadaşlarım ‘Kalkın oraya gidelim. Kürtçe konuşmaya nasıl izin vermiyorlar. Gidemiyorsak bile bir şeyler yapalım’ dediler. Yöneticiler bozuk zihniyetlerini şantiyelere de yansıtmış durumdalar” dedi.
Artık resmi belgesi var
Aslen Ordulu olan Mekanik ustası Sedat Aydın (43) da Türkiye’de büyük bir kamplaşma olduğunu ve Kürtlere yönelik baskıların artışına dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Kobanê sürecinde de ben şantiyede çalışıyordum. Şantiyelerde firmalar, Kürt işçiler üzerinde baskı kuruyordu ama bunu resmi olarak söylemiyorlardı. Batman’dan gelen taşeron işçilerin işine son verdiler o zaman ama herhangi bir resmi evrak vermediler. Şimdi süreç öyle bir yere geldi ki toplumdaki bu kutuplaşma artık ayyuka çıktı. Artık resmi belgelerle dil yasaklanıyor. Bunlar çok üzücü.”
Şantiyedeki farklı halktan işçilerin aynı yerde çalıştıklarını ve aynı sofrada yemek yediğinin altını çizen Aydın, şunları ifade etti: “Bunun kasıtlı yapıldığını düşünüyorum. Kürt işçiler, diğer işçilere göre daha örgütlüler. Türk Kürt ayrımı yapıp insanları daha kolay sömürmek ve bu örgütlülüğü kırmak için yaptıklarını düşünüyorum. Bugün Kürtlere yapılan, daha sonraları diğer azınlıklara ya da bütün işçilere yapılacaktır. Şantiyelerde işçilerin biraz daha örgütlü durması, sendikalarda örgütlenmesi, birlikte tepki vermesi gerekiyor."
Mart’te 122 işçi katledildi
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre Mart’ta en az 122 işçi yaşamını yitirdi. 2018 yılının ilk üç ayında yaşamını yitiren işçilerin sayısı ise en az 394. Mart’ta yaşamını yitiren işçilerden yüzde 99’unun sendikasız olması dikkat çekti.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 2018’in Mart ayına ilişkin iş cinayetleri raporunu yayımladı. Rapora göre Mart ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin sayısı en az 122. Rapordan öne çıkanlara şöyle:
* Mart’ta yaşamını yitiren 122 emekçinin 105’ii işçi, memur statüsünde çalışan ücretlilerden oluşurken, 17’si ise kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor.
* Hayatın kaybedenlerden 6’sı kadın işçi, 116’sı erkek işçi. 1 çocuk da çalışırken yaşamını yitirdi.
* İş cinayetleri en çok inşaat, taşımacılık, tarım, metal, madencilik, ticaret / büro ve konaklama işkollarında gerçekleşti.
* İş cinayetlerinin nedenleri olarak ise yüksekten düşme, trafik/servis kazası ve ezilme/göçük öne çıkıyor.
* Hayatını kaybeden işçilerden 1’i sendikalı işçi, 121 işçi ise (yüzde 99) sendikasız.
* 8 mülteci/göçmen işçi de yaşamını yitirdi. Bunlardan 3’ü Suriyeli, 2’si Afgan, 2’si Ukraynalı ve 1’i Kırgız.
Ocak ayında en az 144, Şubat ayında en az 128 ve Mart ayında en az 122 işçi olmak üzere Türkiye’de 2018 yılının ilk üç ayında en az 394 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.
