Kürt olmanın bedeli

Haberleri —

AKP-MHP-Ergenekon yönetimindeki Türk devletinin, sadece bir haftaya sığdırdığı faşizm, Kürtlere yönelik ırkçı nefretin, aşağılama rahatlığının, yok etme hevesinin vardığı boyutu gözler önüne seriyor:

Ağır hasta 26 yıllık tutsak Vefa Kartal, tedavi de tahliye de edilmeyip katledildi, üstleki cenazesi de kaçırıldı.

 Ankara’da çalışan bir 20 yaşındaki inşaat işçisi Kürt, müzik tartışmasından dolayı kalbine bıçak saplanıp katledildi.

Amed’de gözaltına alınan gençlerden biri işkence edildi, işkence halinin fotoğrafları da MHP aracılığıyla paylaşıldı.

Dargeçit’te toplu bir mezar bulundu. İHD, suç duyurusuna hazırlanırken Valilik, İl Kültür Turizm Müdürlüğünü bilgilendirdi.

Siirt kayyumu, belediyeye ait olan Güres Caddesi üzerindeki Celadet Alî Bedirxan Kütüphanesi’nı yıktırdı.

1 - Bir tutsak cinayeti daha

Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan 26 yıllık hasta tutsak Vefa Kartal, baskı ve işkencenin yanı sıra tedavisi yapılmayarak, tüm başvurulara olumsuz yanıt verilip tahliye edilmeyerek, nihayetinde katledildi. Bununla da yetinmeyen devlet, ailesi tarafından ritüellere uygun cenaze töreni ve defin yapılması da engellendi.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası nedeniyle 26 yıldır cezaevinde tutulan Kartal’ın kalbinde ritim bozukluğu, beyninde sürekli büyüyen üç kitle, Hepatit B, mide fıtığı, yüksek tansiyon, bağırsak spazmı, göğsünün sol bölümünde yağlanma, kist, hemoroit, ülser, reflü, bronşit, böbrek ve idrar yolları hastalıkları bulunuyordu. İHD’nin yaptığı tüm tahliye başvuruları sonuçsuz kaldı. Kartal, 18 Ağustos 2017’da İzmir Kırıklar 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kaldığı dönemde tedavisinin yapılması, cezaevi koşullarının düzeltilmesi, baskıların son bulması talebiyle açlık grevine başlamıştı. Açlık grevi eyleminin 114. gününde ara veren Kartal, ardından aynı talepler doğrultusunda açlık grevi eylemi ölüm orucuna çevirmişti. Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde kaldığı dönemde cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ve tedavisinin yapılması için 5 Temmuz 2018’de ölüm orucuna başlayan Kartal, girişimler sonucu 96. gününde eylemine son vermişti. Kartal, Edirne  F Tipi Kapalı Cezaevi’nde sürgün edilmişti.

Cenazesi kaçırıldı

Trakya Üniversitesi’nden önceki gün ailesi tarafından alınan cenazesi, dün Manisa’da dört yıl önce vefat eden annesinin yanına defnedilecekti. Yolda cenaze aracının güzergahını değiştiren polis, ailenin katılımı olmadan ailenin belirlediği mezarlığa defnetti. Kartal Ailesi cenaze aracını ararken polis arayarak, “Cenazenizi defnettik” dedi.

23 kez başvuruldu

Salgın döneminde Vefa Kartal’ın tahliyesi için 23 kez Adalet Bakanlığı’na başvurduklarını belirten aile, ancak hiçbir muhatap bulamadıklarını söyledi. Salgın nedeniyle Mart’tan beri görüşemediklerini anlatan aile, devletin göz göre göre ölüme gönderdiğini vurguladı.

Adalet Bakanlığına sordu

HDP Muş Milletvekili Şevin Coşkun, sadece 2019’da 50 hasta tutsağın, geçen ay (Mayıs) ise iki hasta tutsağın katledildiğini hatırlatarak, Vefa Kartal’ı Türk Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e sordu. Coşkun, soru önergesinde cinayete giden sürece dair sorularına yanıt istedi.

Bin 604 tutsak sırada

İHD MYK Üyesi Nuray Çevirmen, cezaevlerinde bin 604 hasta tutsak bulunduğunu hatırlatarak, Osmaniye Cezaevi’nde şahadeti sonrası tahliye kararı verilen Sabri Kaya ve Edirne Cumartesi gecesi şahadet haberi verilen Vefa Kartal’ın  durumuna dikkat çekti. Çevirmen, “Yaşamaya dair bütün olanakları ortadan kaldırdılar. Tek bir çözüm geliştirilmedi. Yeni infaz düzenlemesinde de adalet ve eşitlik ilkesi çiğnendi.  Neredeyse kişilere göre özel af yasası çıkarıldı bunca insan cezaevinde yaşam savaşı verirken, bunların sorunlarına inmek yerine bir kenara itildi” dedi.

 

HABER MERKEZİ

 
 

2 - Yaptığı işkenceyi paylaşıp savundu

   

Amed’in Bağlar ilçesi 5 Nisan Mahallesi 718. Sokak’ta Cumartesi günü 1 polisin öldürülmesi sonrası gözaltına üç kişiden M.E.C. ağır işkenceden geçirildi. İşkence görüntüleri MHP’li danışman üzerinden ‘gururla’ paylaşıldı. Oluşan tepkiler üzerine ise dalga geçen gibi ‘ince arama’ ve ‘orantılı güç’ denilip geçiştirildi.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde tutulan M.E.C.’ye ait işkence fotoğrafları sosyal medyada paylaşıldı. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Mersin Milletvekili Olcay Klavuz’un danışmanı Emre Soylu’ya ait bir twitter hesabından M.E.C.’ye ait iki fotoğraf paylaşıldı. Birinci fotoğrafta M.E.C., gözaltına alındıktan sonra, polis aracında iki polis arasında otururken görüntüleniyor. İkinci fotoğrafta ise M.E.C., bir odada yüzükoyun yere yatırılmış ve üzerindeki kıyafetlerinin olmadığı görülüyor. Fotoğraf kadrajında polis copunun da olduğu görülürken, odada sadece ayakları görünen 3 kişi bulunuyor. Bu üç kişiden birinin M.E.C.’nin sırtına bastığı da görüntüde yer alıyor.  MHP’li vekilin danışmanı Soylu, paylaştığı fotoğrafların üstüne ise “Hain, emniyetin şefkatli kollarında” diye not düştü.

Suç duyurusu

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ndeki işkence ve fotoğraflarına yoğun tepki gösterildi. Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi, “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. İnsanlığa karşı suç kategorisine olan işkence suçunu alenen işleyen ve teşhir eden kolluk görevlileri hakkında derhal soruşturma başlatılmalıdır” dedi. Diyarbakır Barosu da ”Hukuki süreci başlatacağımızı ve işkence vakasının takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz” diye açıklama yaptı.

İHD kınadı

İHD Genel Merkezi ise işkencenin insanlığa karşı suç olduğunu ve zamanaşımının olmadığını belirttiği açıklamasında, şunların altını çizdi: ”Derhal etkili adli ve idari soruşturma başlatılmalıdır. İşkence suçunu övmek de suçtur. Öven kişi veya kişilere de etkili adli soruşturma açılmalıdır. ABD’deki polis infazını kınayanlar, bir Kürt gencinin Diyarbakır’da işkenceye uğramasını da kınayacak mısınız? İşkenceyi övmek aynı zamanda ırkçılıktır ve nefret suçudur. Kınıyoruz.”

Dalga geçer gibi

Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü, tepkiler üzerine işkenceyi savunan bir açıklama yaptı. Emniyet, M.E.C.’nin kendi isteğiyle teslim olduğunu ve dilinin altında sakladığı bir jiletle polise saldırdığını iddia etti. Açıklamada, fotoğraflanan işkence ise ”ince arama” olarak nitelendirdi. İşkencenin ”orantılı güç” olarak savunulduğu açıklamada, “olaya ilişkin idari inceleme” başlatıldığı belirtildi. Aynı açıklama, İçişleri Bakanlığı tarafından da tekrarlandı.

 
 

3-  Kalbine bıçakla KATLEDİLDİ

   

Ankara Etimesgut ilçesi Alsancak Mahallesi’nde önceki gün 22.30’da 20 yaşındaki inşaat işçisi Ağrı Patnoslu Barış Çakan, bir grup ırkçı Türk tarafından kalbinden bıçaklanarak katledildi.

Ailesinden alınan bilgilere göre gece arkadaşlarıyla parkta oturmak için evden çıkan Çakan, Kürtçe müzik dinlediği için Yozgat, Kırıkkale ve Tokat nüfusuna kayıtlı 3 ırkçının saldırısına uğradı. Kalbinden yaralanan Çakan kurtarılamadı. Kuzeni Doğan Çakan, daha önce Kürtçe müzik dinledikleri için kendilerinin de saldırıya maruz kaldığını belirtti.

Çelişkili açıklamalar

Irkçı cinayetin MA tarafından haberi yapılması ardından oluşan tepkiler üzerine devlet cenahından çelişkili açıklamalar geldi. Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, Barış Çakan’ın katledilmesini hatırlatıp Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya hitaben, ”Şimdi sen mutlu musun?” diye sorunca yanıt İçişleri Bakanlığı Müşaviri Burak Gültekin’den geldi. Müşavir Gültekin, ”Yalan söylüyorsun. Araç içinde dinlenen yüksek sesli müzikten kavga çıkıyor. Dinlenen müzik Türkçe. Olayın herhangi bir kısmında Kürtçenin K’si yok. Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmekten hakkınızda ilgililer suç duyurusunda bulunacak” diye yazdı.

Türk İçişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Çataklı ise yaptığı yazılı açıklamada, başka bir tablo çizdi. Sözcü Çataklı’nın ‘millet düşmanlarına yanıt veriyoruz’ diye yaptığı açıklamanın ilgili bölümü şöyle: ”Dinlenen müzik Kürtçe değildi. Ve ezan okunduğu sırada yüksek sesle müzik dinleyenleri ikaz eden vatandaşımız, göğsünden yaralanmış, kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamış ve hayatını kaybetmiştir. Haliyle anlatıldığı gibi hayatını kaybeden müzik dinleyen değil, müzik dinleyenleri uyaran vatandaşımızdır.”

Sözcü, hukukun üstünlüğünden ve işkenceye sıfır toleransın temel ilkeleri olduğu iddiasını da eklemeyi ihmal etmedi.

 
 

4 - Toplu mezar BULUNDU

   

Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı kırsal Derêca (Akyol) Mahallesi’ne bağlı Libka Kanîya mezrasındaki bir mağarada toplu mezar bulundu.

Kemiklere dair savcılık başvurusu yapan İrfan Yakut, İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şube avukatları ile olay yerine geldi. Ancak savcılık sadece Yakut’un inceleme sırasında bölgeye girişine izin verdi. Mağarada yapılan incelemenin ardından kemikler torbalara konularak Dargeçit Adliyesi’ne götürüldü. Bölgede toplamda 40 kişiye ait kafatası ve kemikler toplandığı bilgisine ulaşıldı. Soruşturmaya “gizlilik” kararı konulduğu öğrenildi.

İncelemeyi takip eden Yakut, babası Yahya Yakut’un 1993’te kaybedildiğini, babasına ait kemikler olabileceğini düşünerek hareket ettiğini söyledi. Alana girmesi engellenen İHD Mardin Şube Başkanı Fevzi Adsız ise kemiklerin 90’lı yıllarda ‘faili meçhul ‘cinayete kurban giden ve kaybedilenlere ait olduğu düşüncesinde olduklarını ifade etti. Toplanan kemiklerin Adıyaman’da devam eden Dargeçit JİTEM Davası kapsamında kaybedilen kişilere ait kemikler olabileceğini söyleyen Adsız, ”Daha önce 7 kişinin cenazesine ulaşılmıştı, üç kişinin cenazesine ulaşılamamıştı. Kaybedilenlere ait olabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Toplu mezarın bulunduğu mağara, konum olarak Dargeçit ve Batman’ın Gerçüş ilçesi arasında bulunan Çîyaye Mawa alanında yer alıyor. 90’lı yıllarda yargısız infazların işlendiği bölgede gözaltında kaybedilip hala kemiklerine ulaşılamayan onlarca kişi var.

Derik ve Kızıltepe ile halen devam eden Dargeçit JİTEM dosyalarının avukatlarından Erdal Kuzu, gözlemleri kadarıyla delil toplama biçiminin Birleşmiş Milletler (BM) Minnesota Sözleşmesi’ne aykırı olarak yapıldığını kaydetti. Kuzu, “En azından bu kişilerin kim oldukları, öldürme biçimlerini ve hangi gerekçe ile öldürüldüklerinin ortaya çıkarılması için gerekli çalışmamızı yapacağız” dedi.

Mardin Valiliği ise şu gayri ciddi açıklamayı yapabildi: ”Yapılan keşif çalışmalarında, mağaranın eski dönemlere ait izler ve yapılar barındırdığı görülmüş, mağarada bulunan 35-40 civarı kafatası ve insan kemiğinin tarihi dönemlere ait olabileceği değerlendirilerek konuyla ilgili İl Kültür Turizm Müdürlüğü bilgilendirilmiş ve Cumhuriyet Savcılığı tarafından konuyla ilgili soruşturma devam ettirilmektedir.”


5 - Kütüphane YIKTIRILDI

   

Türk İçişleri Bakanlığı kararıyla 15 Mayıs’ta HDP’li Siirt Belediyesi’ne kayyum olarak Vali Ali Fuat Atik, belediyeye ait olan Güres Caddesi üzerindeki Celadet Alî Bedirxan Kütüphanesi’nı yıktırdı.

 

Belediye ekipleri tarafından yıkılan kütüphane, 2016’da yapılan ilk kayyum ataması sonrasında Kürtçe tabelası ve merkezdeki Kürtçe kitapların kaldırılmasıyla gündeme gelmişti. Kayyum tarafından kaldırılan tabela, HDP’nin yerel seçimlerde belediyeyi tekrar kazanması akabinde yeniden asılmıştı. Kayyum Atik, ilk olarak Erdoğan ile Soylu’nun fotoğraflarını makam odasına asmakla işe başlamıştı.

 
 

Bu haliyle tutuluyor

Batman’ın Kozluk ilçesinde 2012’de Newroz’a katıldığı gerekçesiyle davası devam eden 63 yaşındaki Ali Acar, 14 Mayıs’ta tutuklandı. Acar, iki ay öncesinde açık kalp ameliyatı geçirmişti. Acar’a cezaevine götürülmeden önce yapılan koronavirüs test sonucu pozitif çıktı. Acar, 14 gün boyunca hastanede karantinaya alındı. 14 gün sonunda yapılan ikinci test sonucu negatif çıkması üzerine Batman M Tipi Kapalı Cezaevi’ne konuldu. Aile, infazın durdurulması için savcılığa başvuruda bulundu. Başvuruya henüz herhangi bir cevap verilmedi.

 
 

Beyin ameliyatına rağmen

Bitlis Belediyesi’nde zabıta görevlisi olduğu 2016’da ihraç edilen Suat Aygün, 5 Temmuz 2017’de gözaltına alındıktan sonra, gizli tanık beyanları üzerine “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı. Hakkında açılan dava kapsamında 8 yıl bir ay 15 gün hapis cezası verilen Aygün, yaklaşık üç yıldır Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuluyor. Beyin tümörü teşhisi konulan Aygün, sevk edildiği Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 19 Mayıs’ta ameliyat edildi. Yoğun bakıma alınan Aygün, geçirdiği beyin ameliyatına rağmen 8 gün sonra cezaevine geri gönderildi. Avukatı Diyar Orak, “Tahliye için yaptığımız girişimlerden sonuç alamadık. Bu gaddarlığa son verilmeli” dedi.

 
 

82 günde, 83 kişi

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dökümantasyon Merkezi’nin verilerine göre, 11 Mart-31 Mayıs tarihleri arasında koronavirüsü salgını kapsamında alınan sokağa çıkma yasakları ile diğer tedbir ve kısıtlamalara uymadıkları gerekçesiyle 80’i polis ve bekçi, 3’ü belediye zabıtaları tarafından olmak üzere en az 83 kişi şiddet, işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. En az üç çocuğun şiddete maruz kaldığı aynı dönemde uğradığı şiddet nedeniyle üç kişi tedavi altına alındı. Rapora göre, Tekirdağ ve Edirne’de yaşanan şiddet olayında polisin biber gazı kullanması nedeniyle kaç yurttaşın kötü muameleye kaldığı ise tam olarak bilinmiyor.

İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri’ye göre,  ekonomik ve siyasi krizin derinleşmesi, sosyal izolasyon dönemde yaşanan yoksulluk, erken seçim tartışmalarının yapılması ve iktidarın bu tartışmalar ışığında toplumu daha çok susturma gayesi şiddeti arttırdı. Daha önce muhaliflere uyguladığı şiddeti şimdi bahçesinde oturan vatandaşa uyguluyor. Türkiye hukuk devleti falan değil, ‘polis devleti’. Bu sistemin varlığını koruyabilmesi için baskı ve şiddet en önemli araçlardan bir tanesi. Bugün bekçilerin sahaya sürülmesi, polisin silah kullanma yetkisinin artırılması ve cezalık politikasının gittikçe güçlendirilmesi de bununla çok yakından alakalıdır.

TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı’ya göre de artan şiddetin en büyük nedenlerden birisi yine cezasızlık. En önemli nedenlerden birinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun söylemleri olduğunu söyleyen Fincancı, “Önceki İçişleri bakanlıkların aynı yaklaşımları gördük ama çok daha açıktan işkenceyi öven, destekleyen hatta kendisi bile işkence yapma niyetinde buluyor Süleyman Soylu” dedi.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.