Kürt ve Anadolu Aleviliğine doğru yaklaşmak

Abdullah ÖCALAN yazdı —

  • Anadolu’daki ile Kurdistan’daki Aleviler arasındaki köprüler çok rahatlıkla kurulabilir. Ulusal farklılıkları bir engel değil, tam tersine birbirlerini güçlendiren, yani birbirlerine müttefik olma gibi bir konuma hizmet ederler. Yeter ki bunu doğru işlemesini bilelim.

Kürt Alevilerinin, şimdi Kurdistan sorunu diye bir sorunları vardır. Meseleyi doğru koymak gerekir. İster her sınıftan başkaldırı, ister mezhepsel başkaldırı olsun günümüzde bir ulusal amacı da göz önüne getirmek zorunda. Elbette Kurdistan’ın bir Alevilik sorunu yoktur, fakat Alevilerin bir Kurdistan sorunu vardır. Bugün bir Elbistan, Pazarcık’ı düşünelim. Oralar Alevi katliamından ötürü boşaltılmıştı, neden? Çünkü orada Kurdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi gelişiyordu.

Demek ki Alevilikle, Kurdistan Ulusal Kurtuluşu arasında çok önemli bir ilişki vardır. Hem Alevi, hem Kürt olmaları Kurdistan ulusal sorunu açısından onların durumunu daha da yakıcı kılmaktadır. Çünkü sorunu en derinden yaşayan onlardır. Dolayısıyla, kim diyor ki; “Alevilerin bir Kürt sorunu yoktur” bu en büyük bir çarpıtmadır. Belki de Hakkari Kürtlerinden daha fazla -ki onlar için de günümüzde önem kazanmıştır- Mardin’den daha fazla Alevilerin bir Kürt sorunu var. Çünkü boşaltılan, en çok baskıya ve katliama uğrayan yerler oralardır. Salt mezhep özelliklerinden dolayı değil, ulusal özelliği onları tarih boyunca hedef durumuna getirmiştir.

Alevilik; Zerdüştlüğe bağlıdır! Onun geleneklerini epey esas almıştır. O da ulusal bir özelliktir. Dolayısıyla; Kurdistan Aleviliği veya Kürt Alevilerinin, Kurdistan diye bir sorunu var mıdır konusunu tartışırsanız, birazcık Alevilik geleneğine bağlı olan birisi varsa, bundan sonra bu sorunu çok daha amansız ve son derece etkileyici bir biçimde rahatlıkla kabul eder. Ve hatta öncü rol oynar. Şimdi Türk Aleviliği, Anadolu Aleviliği söz konusu olduğunda bu konuda da hiçbir çatışma olamaz. Bunu bu gün, bu kesimlerin içinden hızla saflarımıza gelenlerin de niteliğinden anlamaktayız. İbrahim Kaypakkaya Çorum Alevi’sidir, ama Dersim’de eylem organizesini yaptı. Hatta Kurdistan devrimini ve Kürt milli meselelerini Kaypakkaya en çok işleme gereğini, belki de en ileri düzeyde duydu. Bu tesadüf değildir. O, en iyi Anadolu Alevi’sidir. Benim bilebildiğim, en büyük direnen, ‘ser verip sır vermeyen’ diye tabir edilen bir kişiliktir. O, Kurdistan meselesini işledi. Cumhuriyette hiç kimsenin cesaret edemeyeceği kadar işledi.

O zaman bu neyi gösteriyor? Her kim ki, “Kürt sorunu, Kurdistan sorunu Alevileri ilgilendirmez” veya “Türk Alevileri buna karşı” diyorsa o, en büyük yalanı söylüyor demektir. Hiç kimse, İbrahim Kaypakkaya gibi ne Alevi geleneğine bağlıdır, ne ondan gelir, ne de onun kadar bilinçlidir. Buna benzer bildiğimiz birçok direnişçi var. Kurdistan’ı esas alıyorlar, Kurdistan’a geliyorlar. Demek ki; Türkiye Anadolu Aleviliğinin de, Kurdistan ve Kürt sorununa doğru yaklaşmaya oldukça ihtiyaçları var. Çünkü kurtuluşları orayla bağlantılıdır. Tarih boyunca bu böyle olduğu gibi, günümüzde de bu kesin böyledir. Nitekim günümüzde birçok Anadolu Türkmen Alevi’si saflarımıza geliyorlar.

Tabii bu özel savaşın MHP diye bir kolu var, bunlar erkenden İç Anadolu Türkmenlerinin üzerinde oyun düzenlediler. Şimdi daha da yaygın uyguluyorlar, o özel savaşın bir çalışmasıdır. Biz bunu iyi biliyoruz. Türkmenler yoğunluklu olarak İç Anadolu, Toroslar’da ve Karadeniz’de yaşarlar. MHP, onlar üzerinde özel etkileme yöntemlerini geliştirmiştir. Devrimciler bu konuda çalışmalarını fazla geliştirmemişlerdir. Onlar daha çok kent, aydın ve işçileriyle uğraşmışlardır. Türkmen ve Alevi sahasını ihmal etmişlerdir ama bu şimdi geliştirilecektir.

Dolayısıyla biz, Anadolu Aleviliğini kendi doğal bir müttefikimiz olarak değerlendiriyoruz. Kürt Aleviliği ise; bundan sonra bu sorunla daha derin uğraşmak zorunda. Burada söz konusu olan; “Aleviliğin pek fazla ulusallığı yoktur” deniliyor. Hayır, hem Kürt Aleviliğinin çok önemli bir ulusal sorunu vardır, hem de Anadolu ve Türkmen Alevi’sinin çok önemli bir ulusal sorunu vardır. Örneğin söylediğim gibi, katliama en çok uğrayan Kürt Aleviliğidir, yine Türkiye’de de baskılara en çok uğrayan ve başkaldıranlar Alevi kökenlilerdir ve onlar da ulusal sorunla en fazla ilgilenen kesimdir.

Propaganda ile Kürt ve Türk Aleviler arasında çelişkiler çıkarılamaz. Anadolu’daki ile Kurdistan’daki Aleviler arasındaki köprüler çok rahatlıkla kurulabilir. Ulusal farklılıkları bir engel değil, tam tersine birbirlerini güçlendiren, yani birbirlerine müttefik olma gibi bir konuma hizmet ederler. Yeter ki bunu doğru işlemesini bilelim.

Aleviliğin tarihi özünde Baba İshak, İbrahim Kaypakkaya gibi örnekler var. Baba İshak Adıyaman’dan girdi, Çorum ve Tokat’tan çıktı. Aynı rejim tarafından Amasya’da derisi yüzüldü. İbrahim Kaypakkaya Çorum’dan çıktı, Dersim’de büyük eylemini koydu, Diyarbakır’da ser verip sır vermedi, en büyük eylemi orda koydu ve şahadete ulaştı. Aleviliğin özü, tarihsel gelişmesi budur ve devrimci tarzı da bu biçimdedir.

Aleviliğin özünü ve devrimci biçimlenmesine ilişkin tarihi ve güncel örnekleri gösterdim. İbrahim Kaypakkaya’yı, Zeynep Kınacı’yı anlatım. Bunlar, kutsal değerlerdir, anılarına saygıyla bağlı kalmak gerekir. Kesinlikle bunlar büyük, tarihi örneklerdir. Her zaman ben de bunlara büyük saygı duyuyorum. Biz, PKK eylemini de dediğimiz gibi hem bunları ortaya çıkaranlar olarak, hem de anılarına en çok sahip çıkanlar olarak değerlendiriyoruz. Ve kimsenin kem gözlerle veya sahtekarca tavırlarla, ne Alevilik adına, ne Türklük adına, ne de Kürtlük adına bunu zedelemeye ne hakkı vardır, ne de buna fırsat veririz. Büyük değerlere sadece büyük bağlı kalmak görevi onların ardıllarına düşer.

Bir defa devletin Aleviliğe el atışı iyi görülüp değerlendirilmelidir.

İkincisi, Alevilere, Aleviliğin sorunları doğru götürülmemiştir.

Dediğim gibi, Kaypakkaya’nın çalışmaları gittikçe daha çok yozlaştırıldı. Ulusal soruna en güçlü yaklaşımı o gösterdi ama daha ardılları Kaypakkaya’nın tezlerini hiç geliştirmediği gibi, uygulamadı da. Ardılları bunu yapmamıştır. Belirttiğim gibi, Alevilik bir kültürel olay oldu sanki ve Avrupa’da onun en yozlaşmış ifadesi yaşandı.

Alevilere, Aleviliğin sorunları doğru götürülmemiştir. Bana göre, Türk Aleviciliğindeki sorun bilimsel olarak tanımlanmıştır. Eskiden Kürtçülük nasıl ki dar ilkel milliyetçilerin işiyse, devrimcilerin bu sorunla ilgisi olmayacaksa ki 1970’lerde iyi biliyorsunuz “Kürt meselesi eşittir, Kürtçülerin meselesi” “sosyalizm meselesi de eşittir, sosyalistlerin meselesi” olarak ifade ediliyordu. Türk faşistleri, Türk milliyetçiliğini aldılar, götürdüler solculara fazla bir şey kalmadı. Kürtlerde de Kürt meselesine ilkel milliyetçiler sahip çıktılar. İkisi de yurtsever olamazlar, doğru bir yurtseverliğe ulaşamazlar. Dar bir şovenizmi gerçekleştireceklerdi, nitekim günümüzde bunlar gerçekleşti. Ama sol, ne Kürt sorununa beklenen bir yaklaşımı gösterdi, ne de Türkiye’de de bu Türk milliyetçiliğine karşı doğru yaklaşımı, Türk yurtseverliğini geliştirebildi.

Türk Milliyetçiliğine MHP daha fazla sahip çıktı. Kürtlerde de ilkel milliyetçilik; “Kürt meselesi benimdir” dedi. Bunu bozan yalnız biziz. Ben açıkça söyleyeyim, ben bu tehlikeyi o zaman da sezdim, hatta Kemal PİR’lerin bir sözü de vardı; “Bizim solu da hizaya getirmek için, Kürt ulusal kurtuluşçuluğunu geliştirmemiz gerekir” diyordu. Zaten Kemal Pir’lerin katılımlarının temel nedeni buydu ve bu doğru bir yaklaşım. Nitekim günümüzde ürünlerini verdiği çok açık. Kürt yurtseverliği, bizim Önderliğimizde muazzam bir gelişme kaydetmiştir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.