Kürtçe el yazmaları hazinedir

Haberleri —

Almanya Göttingen Üniversitesi’nde Kürtçe Şahname üzerine doktora çalışması yürüten Doğu Kürdistanlı Behrooz Chamanara, aynı zamanda şu ana dek hiç fark edilmemiş ve yayınlanmamış Kürtçe el yazmaları üzerine yıllardır araştırma yapıyor. Kürdistan’da bir çok köyü dolaşarak el yazmalarını toplayan akademisyen Chamanara, yazmalar üzerinden çok çeşitli dilbilimsel analiz, janra bilgisi, anlatım teknikleri bilgisi ve din üzerine karşılaştırmalı çalışmalar yapıyor. Chamanara ile Kürtçe el yazmaları ve çalışmaları üzerine konuştuk.

Öncelikle Kürtçe el yazmalarına nasıl ulaştığınızdan biraz bahsedebilir misiniz?

Bildiğiniz gibi Doğu’da sözlü gelenek, sanat ve kültürün nesilden nesile aktarılmasında ve korunmasında her zaman önemli bir rol oynamıştır. Bu bağlamda Kürt kültürüyle birlikte Kürt dili ve edebiyatı da sözlü olarak aktarılmıştır. Çünkü Kürtçe hiçbir zaman bir devletin resmi dili olmamıştır. Diğer yandan civardaki Farsça, Arapça, Türkçe, Rusça veya Ermenice gibi diller çeşitli dönemlerde Kürtlerin de içinde yaşadığı devletlerin resmi dili olmuştur. Kürtçe Şahname el yazmaları aslında 16. ve 17. yüzyılda sözlü gelenekten yazıya geçişin bir ürünüdür. Benim Kürtçe Şahname ile ilişkim ise Zagros bölgesindeki tüm diğer insanlar gibi doğuştan gelmektedir. Buradaki hikayelerin ve mitlerin kökeni sonsuz bir zamana uzanmaktadır. Ve bu toprakların çocukları bu hikayelerle yaşar ve onlarla birlikte büyürler. Bu hikayelerle bağım beni Şahname’nin sözlü anlatılarını toplamaya yönlendirdi ve işte bu noktada muhteşem bir hazineye anahtar niteliği taşıyan el yazmalarıyla karşılaştım. Merakım beni daha fazla keşfetmeye teşvik etti ve bu da beni Zagros’un girilmesi imkansız tüm noktalarına taşıyan taşıt görevi gördü. Şimdi Kürtçe Şahname’nin tüm güzelliklerini taşıyan 60’dan fazla el yazmasını bulundurmanın gururunu yaşıyorum. Bazı arkadaşlarım el yazmalarını ödünç ya da hediye vererek yardımcı oldular ve bazıları da kendi babalarından ve atalarından kalma eski el yazmalarını bana sattılar. Ayrıca bunun dışında İran, Irak, Güney Kürdistan ve Almanya gibi çeşitli ülkelerin ulusal kütüphanelerinde de birkaç tane daha el yazması bulunuyor.


Köy köy dolaşarak bu el yazmalarını edindiğinizi biliyorum. Peki hangi şehir ve köyleri dolaştınız?

Birçok köy ve şehir ziyaret ettim. Fakat genel olarak Kermanşah ve civarı, İlam, Lorestan, Hamedan, Xanekin, Silêmanî, Hewler ve Kerkük olarak listelenebilir. Köylülerden edindim bu yazmaları.

Köylüler el yazmalarını size verirken neler hissediyorlardı? Yani yaptığınız çalışmanın öneminden haberdarlar mı?

Aslında birçok köylü için bu metinler bir çeşit kutsal veya saygıdeğer metin özelliği taşıyordu. Bildiğiniz üzere Şahname’deki hikayelerle dini ve mitolojik karakterlerin, önemli coğrafik noktaların ve insanların yakın bağları bulunmaktadır. Bu da metni basit bir epik hikaye topluluğu olmaktan daha önemli kılar. Bu yüzden bazı köylüler için metinleri iyi tanımadıkları bir insana vermek veya saygıdeğer bir kitabı yabancı birisine teslim etmek çok zor oldu. Fakat köylüler doğaları itibariyle cömert ve nazik insanlardır. El yazmalarını ve hikayeleri içeren metinleri incelemem ve saklamam için bana verirken, kendi kültürlerinin devamlılığı için yararlı bir şey yaptıklarını düşündüler. Ayrıca ben de aslında köy kökenli olduğum için bana güvenmeleri biraz daha kolay oldu ve böylece el yazmalarını bana cömertçe teslim ettiler. Köylülerle görüşmelerim sırasında ilginç anılarım da oldu. Örneğin bir defasında yaşlı bir kadından Rüstem ve Sohrab’ın hikayesini anlatmasını istemiştim. Kadın hikayeyi anlatmaya başlamadan önce bir süre Sohrab’ın erken ölümü için ağladı ve sevilen insanların ölümü üzerine söylenen ‘Mour’ dediğimiz hüzünlü şarkıları söyledi. Tabii bunun üzerine ben de ağladım.

El yazmalarında ne gibi ana tema ya da konular bulunmaktadır?

Başlıklar ve konular birbirinden oldukça farklı ve zengin. Genel olarak Kürtçe epik-mitolojik edebiyat içerisinde sınıflandırılabilir. Rüstem ve Sohrab’ın trajedisi, Şeytan Saklab ve Zal Rüstem’in savaşı, Babr-e Bayan ve Zal Rüstem, Manija ve Bijan, Rüstem ve Zanun, Rüstem ve İsfandiyar, Haft Laşkar (Yedi Asker), Timor Savaşı, İran ve Turan savaşı gibi hikayeler bugüne kadar korunabilen el yazmalarından ve çeşitli anlatılardan arda kalanlardır. Ana temalar çoğunlukla Zal ve Sam ailelerinin önde gelen isimlerinin savaş hikayeleri ve İran krallarının Turan krallarına karşı zaferleri olarak listelenebilir.

El yazmaları üzerinde çalışmak neden bu kadar önemli?

Bu el yazmaları üzerine çalışmak birçok nedenle önemli olabilir. Örneğin, tarihçi bakışıyla düşünürsek, bu el yazmaları bölgenin sözlü kültürü üzerine yapılacak çalışmalar açısından oldukça önemli. Din üzerine çalışan akademisyenler bu el yazmalarındaki mitolojik ve dini öğeleri inceleyebilirler. Ayrıca dilbilimsel, edebi ve hatta politik açılardan da incelemek mümkün. Benim ilgimi en çok çeken yönleri ise sözlü tarih, sözlü hikaye anlatıcılığı ve bu anlatımların el yazmalarına dönüşürken geçirdikleri değişimdir. Ayrıca bu hikayelerin dünyanın en önemli epik şaheserlerinden biri olan Firdevsi’nin Şahnamesi ile olan benzerlikleri ve farklılıkları da önemli bulduğum diğer bir konudur. Bu el yazmaları Kürt dilinin yazıya aktarımı konusunda paha biçilmez bir hazine değeri taşıyor ve bu dil üzerine yapılacak dilbilimsel analiz çalışmalarında da kullanılabilir. Bu yazılı hazine üzerine yaptığım çalışmalarda, şu an onaylanmış durumda olan “Gurani: Kürtçenin güney lehçelerinin edebiyat dili” isimli teorimi oluşturdum. Bu metinler Kürt çalışmaları alanında temel metinler olarak kullanılabilirler.

Doktora çalışmanız bittikten sonra bu el yazmaları üzerine ne gibi projeler yapmayı düşünüyorsunuz?

Doktora çalışmam bir deniz büyüklüğündeki Şahname’ye benim ve ilgili kişilerin sadece giriş yapmasını sağlayacak bir ilk adım olarak kabul edilebilir. Doktora sonrasında daha ciddi çalışmalara başlayacağım. Her hikayeyi çeşitli el yazmalarına ve sözlü anlatımlara göre karşılaştırmak suretiyle başlı başına analiz etmeyi ve açıklamayı düşünüyorum ve ömrüm yeterse yayınlamak istiyorum. Şimdilik süpervizörüm Profesör P.G. Kreyenbroek’in tavsiyesine uyarak Şahname’nin belirli bir bölümünü bitirmeye çalışıyorum, fakat görüldüğü üzere bu proje uzun soluklu olacak ve ben de tüm hayatımı buna adamaya hazırım.

Şahname müzikle okunur

Müziğin hayatınızdaki yeri nedir? Hangi enstrümanları çalıyorsunuz ve sizce müzik akademik kariyerinize ne şekilde katkıda bulunuyor?

Tabii ki müzik benim hayatımda ve Şahname’de vazgeçilmez bir parçayı oluşturuyor. ‘Benim’ hayatım dememin sebebi büyülü tınılar, vatanımın şarkıları ve şarkı sözleri çocukluğumdan beri beni etkilemiş, hayatımın mutlu-mutsuz her anına eşlik etmiş, çalışırken veya dinlenirken yaşamımı renklendirmiştir. Benim için müzikle uğraşmak, el yazmalarını okumama devam etmem ve Şahname üzerine yoğun bir şekilde çalışabilmem için gereken ferahlığı ve enerjiyi almamın en önemli yoludur. Şahname’nin Kürt müziği ile yakın bağları vardır. Geleneksel olarak, Şahname hiçbir zaman müzik olmadan okunmamıştır: Her hikayenin kendi tarz müziği ve ona eşlik eden özel enstrümanı vardır. Şahname anlatıcıları genellikle tambur, zurna ve davul kullanmışlardır. ‘Tarz-e Rüstam’ gibi şarkıları Kürtçeye uyarlayarak Şahname’nin hikayelerini anlatırken kullanmışlardır. Bu nedenle Şahname’yi daha iyi anlayabilmek için Kürt müziğini öğrenmek bence oldukça önem taşımaktadır.

ÖZLEM GALİP

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.