Kürtçe yaşayan bir din: Êzîdîlik

Haberleri —

Coğrafik olarak dört parçaya bölünen Kürdistan, kendi içinde de dinsel, dilsel, kültürel parçalanmayı yaşamaktadır. Bir kültürel ve siyasal zenginlik olan dinsel, dilsel, mezhepsel farklılıklar egemen devlet yöneticilerince karşıtlıklara dönüştürülerek böl-parçala-yönet ve asimile et politikasına uyarlanmakta ve Kürdistan coğrafyasını parçaladıkları gibi Kürdistan halkını ve dimağını da parçalamayı hedeflemektedirler. Bugün Şengal ve Rojava başta olmak üzere birçok alanda Kürtlere yönelik saldırılar kaynağını bu parçalanmakta aldığını da hatırlatalım.

Birçok asimilasyona uğrayan Êzîdîlerin Kürt olmadıkları yönündeki propagandalar; başta Kafkasya Êzîdîleri olmak üzere, Şengal yöresindeki Êzîdîler üzerinde de etki yapmıştır. Bunda, tarihte Êzîdîler üzerinde birçok katliam gerçekleştiren Arap ve Osmanlı devletlerinin yanında yer alan bazı Kürt işbirlikçi aile ya da aşiretlerinin de önemli rolü olmuştur. Oysa Êzîdîler Kürt kültürünü ve geleneğini bin yıllardır yaşatarak günümüze kadar getirmişlerdir. Kürtçenin Kurmancî lehçesiyle konuşan Êzîdîler, Kürt gelenek ve göreneklerini yaşayan, dinsel ibadetleri ve duaları Kürtçe olan, hatta kutsal kitapları Mıshefa Reş ile Celwa da (şifreli yazılmasına rağmen) ağırlıklı olarak Kürtçe yazılmış olan bir halktır, Kürt halkıdır. Hatta bazı kesimler, “Êzîdîlerin Tanrıları dahi Kürtçe konuşuyor” demektedirler. Oysa asıl aşınma ve yabancılaşma İslamlaşan Kürtlerde yaşanmıştır. Bu anlamda da Êzîdîlerin Kürt kültürünü en güçlü taşıyan dinsel ve kültürel olarak en köklü kesim olduğunu belirtmek abartılı olmayacaktır. Kürtlerin ulusal kimliğinin oluşumunda bir etken olan inanç ve felsefeyi Êzîdîler hala yaşatmaktadırlar. Kürt giyiminden tutalım, sözlü edebiyata, mitolojik anlatımlara kadar hala en çok yaşatanlardır.
Êzîdîlik, İslamiyet öncesi Kürt dininin, İslamiyet karşısında yok olmamak için kendisini değişime uğratarak günümüze gelmiş halidir. Arap orduları, İslamiyet’i kılıç zoruyla yaymak için çevredeki ülkelerle birlikte Kürdistan’a da akınlar düzenlemişler ve bu dönemde büyük çoğunluğu Êzîdî, Zerdüşti ve Mitraist olan Kürtler, uzun bir süre İslamiyet’e karşı büyük bir direniş sergilemişlerdir. İslamiyet’i ve Araplaşmayı reddeden Kürtler, büyük bir katliamla karşı karşıya kalmışlardır. İslamiyet’i kabul etmeyen Kürtlerin Arap ordularınca Harran’dan Siirt’e kadar yol boyunca asıldıkları bilinmektedir.
Kürtleri Zerdüştlükten vazgeçirmek ve İslamiyet’i kabul ettirmek için kutsal yerler yakılmış, insanlar topluca öldürülmüş, kadınlar cariye olarak götürülmüştür. Katliam, diaspora, zoraki Müslümanlaştırma politikaları nedeniyle günümüzde tüm dünyada ancak 1,5 milyon Êzîdî kaldığı tahmin edilmektedir. Bu Êzîdîlerin büyük bir bölümü ise kendi yurtlarından sürgün edilmiş, göçertilmiş, dağıtılmışlardır. Günümüzde Êzîdîler; Güney Kürdistan’da, Batı Kürdistan’da, Kuzey Kürdistan’da, Ermenistan’da, Gürcistan’da, Ukrayna ve Rusya’da yaşamaktadırlar. Büyük bir bölümü ise Avrupa’da özellikle de Almanya’da yaşamaktadır.


Şêxadi ve reform
Kürtlerin büyük bir bölümü bu şartlar altında Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Etkinliği giderek zayıflayan Mitraizm, Zerdüştlük ve Êzîdîliğin bu vahşet ve katliam karşısında yeni formlarda kendilerini ifade etmesi kaçınılmaz olmuştur. Daha sonra Zerdüşti ve Êzîdî Kürtlerle, İslamiyet’i kabul eden Kürtler arasında uzun çatışmalar yaşanacak ve günümüze kadar gelecektir. Bu şartlar altında Êzîdîlik yeniden şekillenmeye başlayacaktır. Tam da bu çatışmalı dönemde dünyaya gelen Şêxadi, Êzîdîliğe belli kurallar getirerek reforma tabi tutacaktır. Ama bu reformlar Êzîdîlerin katliamdan kurtulmasına yetmeyecektir. Her şeye rağmen Êzîdîler 72 katliamdan çıkarak günümüze kadar gelmeyi başaracaklardır.
Çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçiş döneminde ortaya çıktığı kuvvetle muhtemel olan Êzîdîliği, Zerdüştlüğe dayandıran görüşler de ileri sürülmektedir. Danimarkalı araştırmacı yazar Arthur Christiansen, MÖ. 2.334 yıllarında yapılan Ezida ve Esagila tapınaklarındaki ayinlerin, bugünkü Êzîdîlerin ayin ve törenlerinin benzeri olduğunu ileri sürmektedir. Bu tarih ise 2. Zerdüşt diye bilinen Huşeng dönemine denk gelmektedir ki Êzîdîliğin, 2. Zerdüşt olan Huşeng döneminde tek tanrılı bir din olarak kendisini şekillendirdiğini söyleyebiliriz. Êzîdîliğin en az 4.200 yıllık bir geçmişi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü. Êzîdîlerin en büyük bayramlarından biri olan Cejna Êzi’nin en az 4200 yıldır kutlandığını Êzîdî din alimi olan Peşmam Xelef Çêlki’de söylemektedir.

En eski tek tanrılı din

Zerdüştlüğün egemen devlet politikasının hizmetine girerek deforme olmasından sonra Êzîdîlik, 2. Zerdüşt döneminde tek tanrılı din olarak ortaya çıkmış ve Kürtlerin büyük çoğunluğu bu dini benimsemiştir. Hatta Êzîdîlerin bir qawlinde; Êzîdîliğin Asur imparatoru Nabukadnazar’dan tutalım da Konstantinopolis’e kadar kabul gördüğü anlatılmaktadır ki, burada Êzîdîliğin Mitraizmle (güneşe tapanlar) karıştırıldığı söylenebilir.
Guti’lerin ardılları olan ve Sümer uygarlığında memur ve zanaatkarlardan oluşan bir orta sınıfı oluşturan Kassitler’in de yönlerini güneşe dönerek dua ettikleri bilinmektedir.
Oluşum itibariyle çok eskilere giden Êzîdîlik; zamanla Zerdüştlüğe, Mazdaizme, Mitraizme, Yahudiliğe, Hıristiyanlığa, İslamiyet’e ait bazı kültürleri bünyesine uyarlamıştır ve bu inançların farklı boyutlarda etkilerini görmek mümkündür. Bu gerçekliği görmeden Êzîdîliği bir boyutu ile ele alıp herhangi bir inanca bağlamak, gerçekçi olmayacağı gibi; bu inanç sisteminin bütünlüğünü reddetmek ve onun esas köklerini araştırmamak bizi birçok batılı misyonerin yaptığı çarpıtma ve dejenere etme yanlışına götürebilir.
Bu konuda Marr şunları söylemektedir; “Êzîdîlik, Kürdün İslamiyet’ten önceki gerçek dinidir ve bu halk Müslümanlıkla tanıştıktan sonra çok şeyini yitirmiştir”.
Burada şunu vurgulamak gerekir ki, Êzîdîlik; İbrahim’i dinlere ilham oluşturan Kürtlerin en eski tek tanrılı dinidir.

73 kez katliama uğradılar
Diğer tek tanrılı dinler, sürekli kendinden önceki dinleri temel şekillenme olarak almışlardır ve bu dinsel söylemleri bazı reformlara tabi tutarak kendi temellerini atmışlardır. Diyebiliriz ki bir sonraki din adeta bir önceki dinin reforma uğratılmış devamı gibidir. Ama Êzîdîlik bu tek tanrılı dinlerden bu yönlü bazı farklılıklar göstermektedir. Êzîdîlik çok eskilere dayanmaktadır, enternasyonal bir din olamamış, sadece bir halkın, Kürtlerin dini olagelmiştir. Êzîdîlik köken olarak Mitraizme, Mazdaizme ve Zerdüşt felsefesine çok daha yakın durmaktadır. Daha sonraları diğer dinlerden etkilenme olmuştur ama dini kültür ve ritüel olarak daha farklı bir yapılanma göstermektedir. Zerdüştlükteki kutsal elementer oluşum Êzîdîlikte de vardır.
Diğer tek tanrılı dinlere entegre olmayan, boyun eğmeyen Êzîdîlerin yaşadıkları coğrafyada birçok din ortaya çıkmış ve yayılım göstermiştir. Adeta Êzîdîler bu dinlerce çepeçevre sarılmışlardır, bu dinlere biat etmedikleri için de 72 kez ferman çıkartılarak katliama uğratılmışlardır. En son katliam, yani Siba Şêx Xıdır, Tilezer ve Şengal’deki katliamlar Êzîdîler için 73. Ferman olmaktadır. Ama asıl kaygı verici tehlike kültürel ve toplumsal gelenek göreneklerde yaşanan beyaz katliam olmaktadır ki, Êzîdîlik günümüzde bu tehlikeyle karşı karşıyadır. Bu katliamlar karşısında Êzîdîler kendilerini korumak için içe kapanmışlar, töre ve geleneklerini bariz bir şekilde öne çıkararak kültürlerini adeta dinsel bir dogma aşamasına ulaştırmışlar ve tutuculuğu geliştirmişlerdir.
Êzîdî toplumunun karakteristik özelliklerinden biri; içe kapalı bir toplum olmalarıdır. Dış saldırılara (fiziki, dini ve kültürel) karşı kendilerini korumak için içe kapanma biçimindeki sosyolojik olgu, her azınlıkta olduğu gibi Êzîdîlikte de bariz bir biçimde yaşanmaktadır. Aslında Êzîdîler azınlık sayılmazlar. Çünkü Êzîdîlik herhangi bir dinin mezhebi değildir, halk olarak da bir azınlık sınıfına girmezler. Kürtlerin kadim dinini oluşturan Êzîdîlik; başlı başına bir din olduğundan, azınlıklar sınıfına koymak gerçekçi değildir. Burada kullandığım azınlık sayı olarak nicel bir kavram anlamında kullanılmıştır. Daha önceleri sayıları milyonları bulan Êzîdîlerin, günümüzde toplam sayısı ancak 1,5 milyonu bulabilmektedir. Bu nedenle de kendilerini ve kültürlerini korumak için içe kapanık bir toplumsal yaşam oluşturmuşlardır. 


Êzîdîlerde sosyal örgütlenme
Êzîdîlerde içe kapanıklık bazı tutucu ve muhafazakar gelenekleri yaşatmaya ve güçlendirmeye yol açmanın yanı sıra, kendi kültürel kimliklerini de uzun süre yaşatmayı beraberinde getirmektedir. Bu özellik yani dışa kapalılık, Êzîdîleri diğer Kürt kesimlerinden de farklı kılmaya götürmüştür. Bu farklılaşmayı egemen ulus politikacıları her zaman Êzîdî Kürtlerle Müslüman Kürtler aleyhine kullanarak bir çarpıtmaya gitmişlerdir. Êzîdîlerin Kürt olmadıkları yönünde sürekli beyanlarda ve asılsız teorilerde bulunmaktadırlar. Egemen güçlerin hizmetine sokulan bazı Sünni Kürt aşiretleri veya ileri gelenleri, Alevive Êzîdî Kürtlere karşı kışkırtılarak katliamlara ortak edilmişlerdir.
Êzîdîler yoğunluklu olarak Şengal dağı çevresinde ve Şêxan’da (Aynsıfni) konumlanmışlardır. Çeşitli baskı-soykırım ve sürgünlerden dolayı Urfa’dan, Mardin’den, Xerzan’dan, Botan’dan kaçarak Şengal çevresine yerleşen Êzîdîler, Arapların da bu bölgede yoğun saldırıları karşısında Arap ve Müslüman gibi davranmaya, onların bazı kültürel özelliklerini benimsemeye başlamışlardır. Arap katliamlarından kendilerini korumak için Araplar gibi giyinmeye başlamışlar ki, günümüzde Şengal Êzîdîlerinin çoğunluğu Araplar gibi giyinmektedirler. Burada şunu belirtmekte yarar var; Araplar gibi giyinenler sadece erkeklerdir, Êzîdî kadınları kendi geleneksel giysilerini giymektedirler. Geleneksel giysileri beyaz bezden yapılan bir fistanın üzerine siyah bir tunik giyerler ve beline ipten bir kemer bağlarlar, başlarına ise bir kofi ya da mavi renkli bir yazma takarlar.
Feqirler sakal ve bıyıklarını kesmezken, bazı Êzîdî aşiretindeki erkekler saçlarını da kesmezler ve uzayan saçlarını ince örükler (bısk) biçiminde örerler. Genel Êzîdî erkeklerinde bıyık kesilmez, ama günümüzde bıyık kesen erkekler de bulunmaktadır ki, toplumun yaşlıları bunlar için “xırbeti bune” (bozulmuşlar) demektedirler.
Sınırsız bir misafirperverliğe sahiptirler. Kapısına kim giderse gitsin Êzîdîler içeriye buyur ederek önce su, çay, yemek ikram ederler sonra kim olduklarını, nereden geldiklerini ve hangi aşiretten olduklarını, neden geldiklerini sorarlar. Êzîdîlikte misafire hizmet kutsal sayılır. Yemekten önce evin en küçükleri elinde bir leğenle gelerek misafirin elini yıkaması için eline su döker ve havlu verir. Yemekten sonra çay ve bir süre sonra da acı bir kahve getirilir. Acı kahve sadece bir yudumluktur ve dostluğun kabulü anlamındadır.

Coğrafyaları parçalandı
Şengal ve Şêxan Êzîdîlerin vatanı sayılır ama Êzîdîlerin yanı sıra Müslüman Kürtler, Araplar, Asurîler, Türkmenler ve az sayıda Ermeni de yaşamaktadır.
1975 sonrasında Saddam, Êzîdîleri köylerinden kopararak Mücemmalara(köy-kent) zorla yerleştirmiş ve köylerini boşaltarak yıkmıştır. Êzîdîlerin yaşadıkları bazı yerlere sonradan Arap köyleri kurulmuştur ve böylece Dıhok’tan Suriye sınırına kadar uzanan Êzîdî coğrafyası demografik açıdan parçalanmıştır.
Gola Xatuniye’den Suriye sınırına kadar sınır boyunca Araplar yerleştirilmiştir. Ayrıca Dicle kıyısında bulunan Rabia daha önce bir Êzîdî yerleşim yeri iken, günümüzde Êzîdîlerin yazın oralara gidip ancak tarlalarında çalışabildikleri bir Arap yerleşim yeri olmuştur. Oluşturulan bu Arap kemerinin oluşturduğu nüfus günümüzde 200 bini geçmektedir.
Şengal şehrinin kendisi Şengal dağının güneyinde bulunmaktadır. Şengal şehri bir ovada kurulmuştur ve ova susuzdur. Hiçbir akarsu bulunmamaktadır güneyde, sadece Solak suyu az miktarda akmaktadır. Su ihtiyaçlarını 70-100 metre derinlikte çıkartılan kuyu sularından karşılamaktadırlar. Şengal dağı ovanın ortasında bulunan ve Suriye sınırından Musul’a bağlı Telafer’e doğru uzanan yaklaşık 1900 metre yüksekliğinde bir tek dağdır. Dağın içinde birkaç köy bulunmaktadır ama asıl yerleşim güney ve kuzey bölgesindeki ovalık kesimdedir.
Êzîdîlerin askere gitme gibi bir zorunluluğu yoktur günümüzde ama askerlik paralı olduğu için paralı bir milis güç olarak askerlik yapmaktadırlar. Günümüzde askerlik Êzîdîler için bir geçim kaynağı olmuştur.
Şengal Êzîdîleri geçimlerini büyük oranda askerlik ya da polislik yaparak sağlamaktadırlar. Bir kısmı Merkezi hükümette askerlik yaparken, büyük bir bölümü Kürdistan yerel hükümeti için peşmergelik yapmaktadır. Bir kısım Êzîdî de yazları Kürdistan bölgesindeki kentlere ve kasabalara giderek inşaat işlerinde çalışıp geçimini sağlamaktadır. Az bir kesim de koyun besleyerek ve tarımla geçimlerini sağlamaktadır. Şengal’de sadece bir çimento fabrikası vardır ve bu fabrikada da Türkmenler çalıştırılmaktadır. (Tabi bütün bunlar DaŞ’ın Şengal’e saldırısı öncesi bir durum idi. Yeni durumda, nasıl bir şekil alacağı savaş koşulları belirleyecek. Ancak Êzîdîler bölgede özerk bir bölge talep etmektedir.)

Êzîdîlikte kast sistemi

Şêxadi’nin 12. yy da Êzîdîliğe yeni bir form kazandırmasından önce müritler ve pirler vardı. Pirler toplumun öncüleriydiler ama Şêxadi’yle birlikte bu değişmiş, Şexlik Êzîdî toplumuna girerek toplumun dini liderlik görevini pirlerden devralmıştır. Yine de pirler, Êzîdî toplumunda önemli ve köklü bir yere sahiptirler ama hiyerarşideki yerleri artık şexlerden sonra gelmektedir.
Êzîdîlikte toplumsal örgütlenmede kast sistemi oldukça katıdır ve bir piramit biçimindedir. Piramidin en üstünde mirlik bulunmaktadır. Sırasıyla Mirliği Bavê Şex, Şex, Pir, Feqir, Murid takip etmektedir.
 
Mir:

Mirlik Şêxadi’nin soyundan gelenlerce temsil edilir ve babadan oğula geçer. Dini otoriteden ziyade, Êzîdîler içinde bir siyasi otoriteyi temsil etmektedir. Mir ailesi Şêxan’a 5 km uzaklıktaki Beadrê’de oturur. Mirin başkanlık ettiği ve tüm Êzîdî ileri gelen liderlerinin yeraldığı bir Dini Meclis vardır. Mirin yönettiği Dini Meclis Bawê Şêxten, Pêşîmamlardan, Şêxê Wezirden ve Mezinê Qewalan’dan oluşur. 

Pêşmir ve Bavê Şêx:

Mir ailesinden gelirler. Kelime anlamı Kürtçede, “Mir ailesi ile akraba olmak” anlamına gelir. Ancak ayrı bir gurubu oluştururlar. Pêşmirler, Şêxubekir´in ardıllarıdırlar. Pêşmir üyeleri, Mir ailesinin üyeleri ile evlenebilirler.
Şex Ferxedin soyundan gelen şexler arasında mir tarafından atanan en üst düzeydeki dini otoritedir. Bavê Şexler asla saç ve sakallarını kesmezler, beyaz giyinirler ve en yüksek fetva kurumunu teşkil ederler. Güney Kürdistan’ın Dıhok kentine bağlı bulunan Ayn Sifnî (Şêxan) de oturmaktadır. Dini mecliste önemli bir role sahiptir.
 
Şêx ve Pêşmam:

Şexler Adani (Şêxadî ailesinden), Şemsani (Şeşems ailesinden) ve Qatani (Şêxûbekîr ailesinden) aşiretlerinden seçilirler. Dini yazımlar, cenaze törenlerinin yönetimiyle görevlidirler. Şêx; kelime kökeni itibarıyla Arapçadır, lider veya önder anlamına gelmektedir. Şêxler üç ana gruba ve birçok alt gruba ayrılmaktadırlar. Bu ana gruplar şunlardır; Şemsaniler, Adaniler ve Qataniler.
Pêşmam: Kelime anlamı ile birinci dereceden öğretici anlamına gelir. Şêxesen’in soyundan geldiği için Melek Şêxesenin vekilidir ve Adanîlerin sorumlusudur. Şêxadî dergahında kapı önünde oturur. Sadece Adanilerin Şêx çizgisinden gelenleri Peşimam olabilir. Adaniler, üç ana Şêx dalından biridir.

Şêxê Wezîr ve Pirler:

Êzîdîlikte ayrıca Şêxê Wezîr, Şemsanilerin temsilcisidir. Bapir ve Pir vardır. Pirler Êzîdîlikte varolan en eski din adamlarıdırlar. Mitras ve Zerdüşt döneminde de varolan Pirler, toplumda inancın devam ettirilmesi ile yükümlüdürler. Şêxadi’nin gerçekleştirdiği reformlardan önce Êzîdîliğin en üst dini önderi konumunda olan Pirler günümüze Şexlerden sonra gelmektedirler. Her Êzîdînin bir şexi ve bir de piri olmak zorundadır. Pirler de kendi içlerinde dört ana gruba ayrılmışlardır. Bunlar; Pir Hesinmeman, Pirafat, Pirjerwan, Pirhacali’dir. Pir Hesinmeman kırk pirin piridir, yani pirlerin piridir. Kırk pirin piri olduğu için de diğer pir ailelerinden olanlarla evlenemezler. Pir Hesinmeman pirleri ancak kendi ocağına yani Pir Hesinmeman ailelerine mensup olanlarla evlenebilirler. Aynı şekilde Pîrê Êzî de ancak kendi ocağına, yani Pîrê Êzî ailelerine mensup olanlarla evlenebilir.
Yine Bavê Çavuş ise Şêxadî’nin evinin, yani Laleş ziyaretgahının sorumlusudur. Müritler; taraftar, ya da itaat eden anlamında olan Müridler, Êzîdî toplumunun en büyük kastını oluştururlar. Her Êzîdî, bir Şêx ya da pirin mürididir.
Yukarıda belirtilen kast sisteminin aslında ilk çıkış itibarıyla Êzîdî dinini ve toplumunu korumak, devamını sağlamak için ortaya çıktığı yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır.  DEVAM EDECEK
 


MEHMET ÖZCAN

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.