Lice’den Qamışlo’ya Mihemedê Cemîlê Seyda

Kürt yazar ve aydın Mihemedê Cemîlê Seyda, Cemîlê Seyda’nın oğlu. Baba Cemîlê Seyda, dengbêjlerin kilamlarına konu olmuş bir Kürt direnişçi. Kürt önder Şêx Said’in savaşçısı olan Cemîlê Seyda Seyit Rıza’nın yardımına koşarken yakılarak öldürülmüş bir devrimci.
Baba Cemîlê Seyda diğer adıyla Liceli Seyda 1925’te Şêx Sait’le birlikte savaşıyor. Devrimin başarısızlığa uğramasından sonra da ailesi ile birlikte Rojava’ya geçiyor. Burada da Xoybûn içinde aktif yer alıyor. Ağrı Direnişi’ni örgütleyecisi Xoybûn örgütünün içinde de aktif yer alıyor. Dersim’de direnişin olduğunu duyan Cemîlê Seyda, Seyit Rıza’nın yanında savaşmak için arkadaşları ile beraber yönünü Dersim’e çeviriyor. Türk askerleri yollarını kesiyor ve burada günlerce savaşıyorlar. Birebir çatışmada üstün çıkan Cemîlê Seyda, Şêx Abdurrahim, Şêx Mizbah Bismil’de ihbar edilmeleri sonucunda buğday dolu bir ağılın ateşe verilmesiyle yaşamlarını yitiriyorlar. İsimleri ve kahramanlıkları ise halk arasında yayılıyor ve adlarına birçok stran yapılıyor.
Herşeyi Mîr Celadet Bedirxan’dan öğrendim
Bedirxan ailesi Cemîlê Seyda’nın oğlu Mihemed’e sahip çıkıyor ve okutuyor. 1947’de Fransızlar Suriye’den çekildikten sonra Kürtlerin Suriye’deki durumu gittikçe kötüleşiyor. Suriye rejimi Kürt yerleşim yerlerine Arapları yerleştiriyor ve Kürtlere asimilasyon politikası uygulamaya başlıyor. Mihemedê Cemîlê Seyda bir süre Araplara mellelik de yapıyor. Mihemedê Cemîlê Seyda, Bûyerpress’den Ridwan Mihemed Emîn’e verdiği bir röportajında o günlere dair şunları kaydediyor:
“Adım Mihemedê Cemîlê Seyda. Perwer olarak da tanınırım. 1918 yılında Lice’de dünyaya geldim. Çocukluğumu Lice’de geçirdim. 1925 yılında Şêx Said efendiyi de burada gördüm. 1930’da babam hakkında ferman çıkınca Amûdê’ye geldik. Burada annemi kaybettik. Babam da beni alıp Şam’a götürdü ve Mîr Celadet Bedirxan’a teslim etti ve ‘Bu senin oğlundur’ dedi. Kürtçe konusunda bildiğim herşeyi Mîr Celadet Bedirxan’dan öğrendim. 1942 yılına kadar Şam’da kaldım. Sonrasında Cizîrê’ye geldim. Yazıya burada başladım. Kürdistan haritası çizince tutuklandım ve çizdiğim harita yakıldı. Cezaevinden çıktıktan sonra da yazı yazmaya tekrar başladım ve ‘Jîn’ adını verdiğim sözlüğü hazırladım.”
Rejim yazdıkları yazıları ve şiirleri yakıyor
Mihemedê Cemîlê Seyda 9 yıl okul okuyor. 1939 yılında Fransız diploması alıyor. 2.Dünya savaşında bütün Fransız okulları kapanınca Avrupa’da okumak istemesine rağmen yoksulluk nedeniyle gidemiyor. 1940’lı yıllarda birçok öğrenciye Arap alfabesiyle Kürtçe öğretiyor. 1962 yılına gelindiğinde Suriye rejimi Mihemedê Cemîlê Seyda’nın yazdığı tüm yazıları ve şiirleri yakıp ve tutukluyor. Sonrasında Qamişlo’ya yolluyorlar. 1964 yılında tekrar Cizîrê’ye dönerek, Jîn adını verdiği Kürtçe-Arapça sözlük çalışmalarına devam ediyor. Sözlük için Mihemedê Cemîlê Seyda Kürdistan’ı köy köy, şehir şehir geziyor. Kürtçe-Arapça sözlüğü de 1987 yılında Emîral yayınları tarafından Beyrut’ta basılıyor. Mihemedê Cemîlê Seyda’nın Jîn dışında “Elfebaya Kurdî” ve “Tekoşîna Min” adlı iki kitabı daha bulunuyor. Birçok eseri ise Suriye rejimi tarafından yakılıyor. Mihemedê Cemîlê Seyda 2005 yılında yaşama veda etti.
Nûredîn Zaza’yla anısı
Mihemedê Cemîlê Seyda Rojava’da birçok Kürt aydınıyla hem yoldaşlık yaptı, bazılarının da öğrencisi oldu. 14 yıl Celadet Bedirxan’ın evinde kalan Mihemedê Cemîlê Seyda’nın arkadaşlarından biri de eve sürekli gelenlerden Nûredîn Zaza’ydı. Röportajında ilginç bir anektodu da dile getiriyor Seyda: “Ben ve Nûredîn Zaza, Şam’daki Türkiye büyükelçisini öldürmek için plan yaptık. Mîr Celadet’in hizmetkarı Ehmedê Ferman sesimizi duyup, Mîr’e söylemiş. Biz öldürmeye giderken yakaladı bizi, okula götürdü. Kapıyı kapattı ve bastonunu kaldırarak ‘Demek konsolusu öldüreceksiniz, vallahi sizi gebertirim. Bu yaptığınız iş mi şimdi?’’ Dedik evet, onu ödüreceğiz. Evi Muharicirîn’de ve her gün Gülistan’a geliyor. Kafası kel biri. Neden bize zulüm ediyorlar, Kürtlerinin başını kesiyorlar. Mir bastonu ile bizi biraz dövdükten sonra dedi ‘Yavrularım, biz Şam’dayız. Fransız devletinin dini imanı yok. Eğer bir şey yaparsak Xoybûn’da yer alan herkesi Türklere teslim eder.’ Sonra eline cebine attı ve 10 kuruş uzattı bize ‘Sinemaya gidin bunla’ dedi.”
KÜLTÜR SERVİSİ
