Londra’nın çeteleri

Çoğunluğu bıçaklanarak öldürülen gençlere geçen hafta bir yenisi eklenerek 2005’den beri ölen genç sayısı 146’ya ulaştı. Ölen gençlerin büyük bir çoğunluğu 16-17 yaşlarındaydı. Ölüm nedenleri ise mahalle çeteleri arasındaki uyuşmazlıklar. Uyuşturucu çeteleri tarafından 27 Ocak’ta bıçaklanarak öldürülen Hani Abou El Kheir 16 yaşındaydı. Böylesi azılı sokak ortası bir cinayet Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde yaşanmış olsaydı hiç kimseyi şaşırtmazdı, muhtemelen olası bir durum olduğundan haber niteliği bile taşımazdı. Halbuki Londra’nın uyuşturucu ve çeteleşme sorunu patlamaya hazır bir bomba; ara ara kendini bu tür olaylar vesilesiyle hatırlatıyor.
2011 Ağustos’unda Londra’da siyahi bir kişinin polis tarafından vurulması üzerine başlayan ayaklanmalar, Londra’daki çete sorununu iyice gözler önüne serdi. Elbette Londra’nın altını üstünü getiren ayaklanmalara katılanları hepsi çete üyesi değildi. Muhtemelen çoğunluğu da değildi. 2011’deki ayaklanmalar kimi yayınlarca yoksulların ayaklanması veyahut politik isyan şeklinde lanse edildi. Kimi yerlerde ise sosyal krizin somut yansıması olarak açıklandı. Ayaklanmalara ilişkin yapılan analizlerde en çok iki farklı görüş hakim oldu. Sol politik söylem ayaklanmaların sebeplerini ekonomik kriz, yoksulluk, kamu harcamalarının kesilmesi, dışlanma ve eşitsizlik gibi sosyal yapıdaki bozulmalar şeklinde sıralarken sağ politik söylem ise ayaklanmaları ahlaki yozlaşma, hasta toplum, parçalanmış aile ve yetersiz ebeveynlik gibi kültürel yapıdaki bozulmalara bağladı. Sebepleri ne olursa olsun gerektiğinde sokaklara dökülerek ortalığı ateşe verebilecek en az binlerce kişilik bir kitle var. Gerektiğinde isyanların örgütlenmesini sağlayabilecek çetelerin varlığı da yadsınamaz.
Uyuşturucu çetelerinin oluşmasında illa ki sosyal ve politik sebepler aramaya gerek yok. Uyuşturucu ticaretinden para kazanmak isteyen ve bu amaçla karşı çeteden birilerini öldürmeye yeltenecek gruplar, dünyanın her yerinde her an oluşabilir. Ancak çeteye katılan genç üyelerin katılma nedenleri arasında sosyal ve politik sebepler de var, işte bu da yadsınmamalı.
Hükümetin ayaklanmaların ardından aldığı sıkı önlemlerin çete şiddetini bitirmek yerine arttırmaya neden olduğuna dair görüşler de var. Alınan önlemler ters teperken küçük yaşta çok sayıda çocuk çetelere girmeye devam ediyor. Çünkü önlemler, bataklığı kurutmak yerine sinekleri teker teker avlamaya yönelik. Çete liderlerinin tespit edilip tutuklanması sorunu çözmeye yetmiyor; aksine büyütüyor. Çete liderlerinin tutuklanmasıyla çete grupları dağılmıyor; grup içerisinde boşluklara ve grup içi anlaşmazlıklara neden oluyor ki bu da şiddeti ve uyuşturucu savaşlarını beraberinde getiriyor.
Çeteye katılarak çocuk bir bütünün parçası olduğu için de kendini güçlü hissediyor. Hele ki katıldığı gruptan kendine benzer kişilerin olması onda bir nevi aidiyet duygusu yaratıyor. Tutuklu çete üyelerinin demografisine bakıldığında zengin ve refah ailelerden gelen hiç kimse yok. İsyancıların büyük bir çoğunluğu da genç, yoksul ve düşük eğitimliydi. Tutuklu bulunan veyahut halen faal olan üyelerin toplumun kıyısında bulunan yoksul, işsiz, parçalanmış aile sendromunda olan, ırksal açıdan dışlanan, getto benzeri yerlerde yaşayan “ötekiler” olması tesadüf olamaz. Biz ve öteki ayırımı İngiltere’nin tarihinde hep olmuştur. Ötekileri sadece İngiltere’ye göç etmiş veya iltica etmiş kişiler oluşturmuyor. 2011 Ağustos’undaki ayaklanmalarda ve mevcut çete gruplarında çok sayıda beyaz İngiliz de bulunuyor. Yani sosyal tabakalar arasındaki gelir uçurumundan beyaz İngilizler de nasibini alıyor. Ekonomik krizden, yoksulluk, işsizlik ve sosyal dışlanmadan mustarip beyaz İngilizler de var. Bu beyaz İngilizler de dışarından gelen ötekiler gibi sosyal yapı ile uyumsuzluk yaşıyor; sisteme güvenmiyor.
Başbakan Cameron isyanları ‘hasta toplum’, ‘parçalanmış toplum’ ve ‘moral çöküş’ olarak değerlendirirken, elitleşen devlet, vergi kaçırmalar, artan faizler, yükseltilen vergiler, yanı kısacası neo-liberal hükümet ve bu eksendeki ekonomi politikalarının etkisini nedense gözden kaçırıyor.
