Mazlum’dan Arîn’e...

Antik Yunan filozufu ile Hakkarili bir çobanın bileşkesi olan, yaşayan son bilge yaşama ne güzel sesleniyor… Ey yaşam! Ya sana bir şeyler katacağım ya da seni hiç yaşanmamış sayacağım…
Zaten geriside pek yoktur. Sonuç itibari ile hayat yaşandığı kadar var. Ya siz onu yaşarsınız ya da pes edip onun sizi yaşamanıza ses etmezsiniz.
Martin Luther King bir konuşmasında “çok geç” kalmaktan bahsediyor. Bazı şeylere geç kalmanın tarihsel olduğunu ifade ediyor. Harekete geçilmezse merhameti olmadan güce, ahlakı olmadan kudrete, kavrayışı olmadan kuvvete sahip olanların sahip olacağı bir karanlık çağının eşiğinde olduğumuz bir gerçek. Tarih bunun örnekleri ile dolu. Her karanlık çağ bir aydınlık savaşçısı yaratmak zorundadır. Diyalektik bunu gerektirir. Bu karşı çıkış esasında hakikat üzerinde hak iddia etme cesaretidir.
Adorno, bir denemesinde yaşamın bir alçaklıklar dizisi olarak geçmesinden şikayetçidir. Bunu evrensel bir şefkatsizlik parabolü içinden değerlendirirken “yaşamak için insanca hücreler kurmaktan” bahseder. Tarihin ironisi midir yoksa merhameti olmadan güce, ahlakı olmadan kudrete, kavrayışı olmadan kuvvete sahip olanların karanlık çağına itiraz mıdır bilinmez ama bir halkın yer altında gömülü tarihi, sessizleştirilmiş geçmişi bir “hücrede” 3 kibrit çöpü ile değişti. Çok geç kalmış bir kadere Mazlum Doğan itiraz ediyordu. Yaşama bir şeyler katıyordu, kendini katmak zorunda hissediyordu. Çünkü yan hücresindeki ardılları “Halkına borçlu” olduğunu düşünüp, mezar taşımıza öyle yazın diyordular.
Mazlum’un 3 kibriti büyüsü bozulmuş bir halkı büyüledi. Yaşamın kaynağı uygarlıkların gizli gücü ateş tutuşunca zindandan taştı. Dağ başlarına vardı. Oradan ovaya indi. Ateş halkın arasına geldi. Sokaklara daldı ve evler kapılarını açtı. Mazlum tüm evlere girdi. Sonra meydanlarda belirdi. Yanan bir ateş en son Kobanê sokaklarında devrime dönüştü.
Sarya, Hogir, Gelhat, Daiyar, Meysa ve yüzlerce şervan onun etrafında ısındı, iliklerine kadar hissetti mirası. Ateşe saldırı büyüyüp insanca her hücreye girilmek istenince Arîn Mîrxan devraldı 3 kibriti. Harladı onu, gelecek için, devrim için en sıcak hali ile teslim etti onu bize Miştenûr Tepesi'nde.
O ateş şimdi milyonların coşkusu, umudu ve onların cesaretinden doğan barışın adı oldu Amed’te. ..
Mazlum’dan Arîn’e, küçücük bir hücreden milyonlarca hücreye, yüreğe taşan Newroz pîroz be…
Ne mutlu yaşama bir şey katanlara.
Sizlere minnettarız.
