MEZARDA yükselen cumhuriyet!

Soykırım 1915’le başlamadı; ama 1915’ten sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Katliamlar ve sürgünlerin hesabı bile tutulamadı. Kiliseler, okullar, hamamlar, manastırlar, mezarlar yok edildi. Yıkılan mezarlıklardan köşkler, hükümet konakları, kiliselerden arda kalanlar binaların yapımında kullanıldı.
İsmet KAYHAN
Fotoğrafta gördüğünüz yer, Malatya Atatürk Müzesi. Daha önce Malatya Halkevi’ymiş. Hikâyemiz bundan sonra başlıyor...
Bir dönem Sivas ve Erzincan ile birlikte ‘Küçük Ermenistan’ olarak adlandırılan Malatya’da 1914’e kadar 33 kilise vardı. 800 kadar öğrencinin okuduğu 4 Ermeni okulu mevcuttu ve şehrin dışında da 40 odalı Krikor Lusavoriç Manastırı’nda din adamları eğitim görüyordu. Pötürge, Arapkir, Hekimhan, Arguvan, Akçadağ ve Darende’de yoğun bir Ermeni nüfusu yaşıyordu. 1914’te Arapgir’deki iki avukatan biri, dört fırıncıdan üçü, 23 doktordan 22’si Ermeni’ydi.
Sonra bir gün, 1915’te, takvim durdu.
Katliamlar ve sürgünler başladı. Kiliseler, okullar, hamamlar, manastırlar, mezarlar yok edildi. Yıkılan mezarlıklardan köşkler, hükümet konakları, kiliselerden arda kalanlar binaların yapımında kullanıldı.
Malatya merkezde üç Ermeni kilisesi vardı; Surp Yerrortutyun, Surp Asdvadzadzin, Surp Harutyun. Bugün Battalgazi olarak adlandırılan Eski Malatya’da ise Surp Stepanos Kilisesi bulunuyordu. Surp Vartan, Surp Hovannes gibi adak mekanlarının sadece kalıntıları günümüze ulaşabildi.
Nuh’un Gemisi
Surp Yerrortutyun Kilisesi, Ermeniler için kutsal bir mekan olmanın ötesinde aynı zamanda bir direniş merkezi.
Rum bir mimar tarafından yapılan kilisenin 1878’de başlayan inşaatı 1893’te tamamlandı. Aynı yıl yaşanan depremde hasar gördü. 1894-1895 Osmanlı ordusunun saldırısında Malatya’da, genci, yaşlısı, kadını, çocuğuyla 6 binden fazla Ermeni kendini korumak için bu kiliseye sığındı. Türkler kiliseyi ateşe verdi. Ermeni gençlerin özsavunması sonucu kilise içindeki Ermeniler kurtuldu.
Dört gün dört gece süren direnişten sonra Osmanlı Ermenilerle masaya oturdu. Ermeniler kentte özgürce yaşamak istediklerini, kendilerine dokunulmamasını istedi. Osmanlı Hükümeti ‘tamam’ dedi. 1915’e kadar bu anlaşma uyarınca Ermenilere saldırılar olmadı. Bu kırımdan sonra Malatya Ermenileri bu kiliseyi ‘Noyin Dabani’ (Nuh’un Gemisi) olarak da anmaya başladı.
1905 yılında, Kevork Vartabed Arslanyan zarar gören kubbeyi onarmak için çalışmalara başladı, fakat soykırımdan sonra kilise sahipsiz kaldı. Kilise 1950’li yılların ortalarında Türk ordusu tarafından mühimmat deposu olarak kullanıldı. 2012’de ise restorasyonu yapılacağı belirtilen kilisenin kültür merkezi olacağı açıklandı. Ermeni kurumlarının tüm girişim ve taleplerine rağmen kilise Ermenilere verilmedi, devlet gasp etti.
Cami ve genelev!
Bir zamanlar bölgenin en önemli dini merkezlerinden olan Venk Manastırı da uzun süre ağıl olarak kullanıldı. Bir dönem Kızılay’a tahsis edilen Surp Harutyun Kilisesi daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi. Öyle olunca da Diyanet burayı camiye dönüştürdü ve ismini Çınarlı Camisi yaptı. Bugün Malatya’nın Çavuşoğlu Mahallesi’nde bulunan sağlık ocağının yeri ise daha önce katolik din adamlarının kaldığı Ermeni Katolik Misyonerliği idi. Burası da uzun süre genelev olarak kullanıldı. Yıllar sonra dozerle yıkıldı, Ermenilere ait tüm izler silindi.
Mezarlığın talanı Tekrar fotoğrafa geliyoruz…
1915 Ermeni Soykırımı’ndan sonra Malatya’daki tüm Ermeni malları talan edildi. Yağmadan hiçbir Ermeni kurumu ve mülkü kurtulamadı. Sadece mal mülk olsa... Ölüler bile düşmandır artık. Talandan en az 900 yıllık Ermeni mezarlığı da nasibini aldı. Malatya Ermeni mezarlığının taşları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk birkaç Halkevi’nden biri olan Malatya Halkevi’nin yapımında kullanıldı. Bu iş için Mihran Öztasçı, Yerernya Tascı ve Kevork Belgen isimli Ermeni ustalara, mezarların tahrip edilerek taşlarının sökülmesi ve inşaatta kullanılması görevi verildi. Ustalardan mezar taşlarındaki Ermenice isimlerin silinerek kullanmaları istendi. Ancak ustalar taşların üstündeki yazılara dokunmadan taşları Halkevi inşaatında kullandı. Halkevi binasının dört duvarı Ermeni Mezarlığı tahrip edilerek inşa edildi. Halkevi binası günümüzde Atatürk Evi Müzesi olarak kullanılıyor.
Türk Kültür Bakanlığı ise müzenin ‘’kesme taştan yapılmış 19. yüzyıl Osmanlı yapısı’’ olarak tanımlıyor. Mustafa Kemal 1931 ve 1937 yılında Malatya’ya geldiğinde bu binayı kullandı.
20 binden 50 Ermeni’ye
İstanbul’da Hrant Dink’in ölümünün 6. yılı için yapılan bir etkinlikte konuşan Malatyalı bir Ermeni, “Toplumun hatıralarını, hafızasını, adını yok etmek istiyorsanız atalarının yaşadığı yerleri ziyaret etmelerinin önünde geçersiniz. Buraya bizim göçlerimizden sonra yerleşenler bizim hiç orada olmadığımızı düşünebilir, onun için mezarlarımızı yıkıyorlar,” diyecekti.
1915’ten sonra Türkiye’de Ermeni mezarlıklarının yüzde 95’i yıkıldı ve yok edildi. Taşlarından evler, müzeler yapıldı. Köşklerine Mustafa Kemal yerleşti, bahçeleri, tarlaları gasp edildi.
20’nci yüzyılın başında Malatya’nın nüfusu 40 bindi ve bunun 20 bini, yani yarısı Ermeniydi. Hrant Dink’in doğduğu topraklarda şimdi 50 Ermeni yaşıyor.
Karsak Köyü
Karsak Köyü... Bursa’ya 42, Orhangazi’ye 11 kilometre uzaklıkta. Geçmişi en az 700 yıl olduğu tahmin ediliyor. Köyde hala Ermeni ve Rumlara ait mezarlar, kilise kalıntıları bulunuyor. 1915 Soykırımı‘na kadar köyde Ermeni ve Rumlar birlikte yaşıyordu. Soykırımdan sonra Trakya’dan gelen göçmenler ile Kafkasyalı Gürcüler yerleştirildi.
1. Dünya Savaşı’ndan önce Gemlik ve çevresinde üç büyük Ermeni yerleşim biriminde 12 bin 100 kişi yaşıyordu. Ermenilere ait 2 kilise bulunmaktaydı. Rumların çoğunluk olduğu Gemlik kesiminde 100 kadar Ermeni yaşıyordu. Gemlik’in üç kilometre batısında yer alan Beyli Kasabası’nın neredeyse tümü Ermeniydi. Halk marangozluk, hayvancılık, tarım ve zanaatkarlık gibi mesleklerle uğraşıyordu. Gemlik’in iki kilometre güneyindeki Karsak’ta ise 5 bin Ermeni yaşıyordu. Bu 3 yerleşim birimine dağılmış olan Ermeni nüfusu, Bazarköy Ermenileri gibi 1915 yılı Ağustos ayı içinde tehcir edildi.
sahibinden.com’dan satılık Ermeni köyü
2014 yılında bir gayrimenkul şirketi, internette, “Doğayla iç içe göl, deniz, doğa manzaralı bu eşsiz 100 hanelik köyde emekliliğin huzurun keyfini çıkartmak, aranıp bulunamayacak köy hayatı isteyenler için eşsiz bir arazi. Arazimizin içerisinde ceviz, elma, armut, kiraz, fındık, incir her türlü meyve ağacı bulunmaktadır. 700 yıllık eski Ermeni köyü satılıktır” başlıklı ilanla köyü satışa çıkardı.
Köye önce 105 bin lira fiyat biçilmişti. İlgi yüksek olunca 850 bine kadar çıkarıldı. Köydeki arazilerin fiyatları 3 sene önceki fiyatlara göre yüzde 300 arttı. 700 yılık Ermeni Karsak’ın şu an arazilerinin yüzde 95’i satıldı.
Ermeni köyünü ‘sahibinden.com’da satışa çıkaran şirket neden ‘Ermeni’ ifadesini koyduğunu ise yurtdışından daha fazla talep görmesi ve arkeolojik çalışmalar nedeniyle olduğunu söyleyecekti!
Birinci Meclis’in ‘altyapısı’
1915’te İttihat ve Terakki, Ankara’da bir kulüp binası kurmak ister. Arsa olarak gözlerine bir mezarlığı kestirirler. Hızla inşaat çalışmalarına girişirler. Savaş yılları ve İttihat Terakki’nin dağılması üzerine inşaat yarım kalır. 1920’de, Birinci Meclis’in burada toplanmasına karar verilince inşaat hızla tamamlanır. Mustafa Kemal’in emriyle Birinci Meclis, Ermeni ve Hıristiyan mezarlığı üzerinde kurulan binada toplanır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilanı Ermeni mezarlığı üzerine yapılır.
Toplumsal Tarih dergisinde Zeliha Etöz ve Taylan Esin, ‘Büyük Millet Meclisi’nin Temelleri’ başlıklı yazıda söz konusu binanın azınlık mezarlıkları üzerine kurulduğunu, inşaatında mezar taşlarının kullanıldığını hatta binanın azınlıkların servetiyle yapıldığını ortaya çıkarırlar.
Etöz ve Esin, bu durumu, “Böylece Ankara Hıristiyanları, ‘altyapı’sını oluşturdukları 1920’deki mecliste, mevcudiyetleriyle değil, servetleri, mezarlıkları ve mezar taşlarıyla, yani geride bıraktıkları ve kaybettikleriyle temsil edilmiştir” sözleriyle ifade ederler.
Stanoz Ermeni Mezarlığı
Ankara, Stanoz Ermeni Mezarlığı… Ergenekon operasyonları sırasında ismi gündeme geldi. Ergenekon’a ait silahların burada bulunduğu iddia edilmişti. O günden sonra düzenli olarak saldırıya uğradı. Mezarlık, altın arayan mezar soyucuları ve definecilerin hedefi olmuştu. Ermeni mezarlığındaki tarihi taşlar sökülerek AKP’ye bağlı Sincan Belediyesi tarafından Belediye bahçesine “süs” olarak yerleştirildi. Olayın duyulması ve yabancı basında haber olması nedeniyle mezar taşlarının Anadolu Medeniyetler Müzesi’ne götürüldüğü söylendi. Ancak müzede taşlara rastlanmadı.
Stanoz Ermeni Mezarlığı ise AKP’nin yerel yöneticileri tarafından piknik alanına çevrildi.
Malkara pavyonu
Malkara... Tekirdağ’ın kuzeybatısında yer alan ve tarım alanında gelişmiş bir Ermeni köyüydü. Buraya yerleşen Ermeniler Kemah’ın köylerinden gelmişlerdi. 1915 öncesi, 3 bin 500 kadar Ermeni yaşamaktaydı. Sonra bir kısmı Adana’ya bir kısmı Derâzor çöllerine sürüldüler. Çoğu sürgün yollarında hayatlarını kaybetti. Malkara aynı zamanda ünlü yazar Ardaşes Harutyunyan’ın da doğum yeriydi. Burası boşaltılınca Sırbistan’dan getirilen göçmenler yerleştirildi.
Malkara Ermeni toplumundan günümüze sadece Surp Toros Kilisesi’nin yıkıntısı ile talan edilmiş bir mezarlık kaldı. Kilise zaten uzun süre sinema, düğün salonu, daha sonra da bir kooperatifin deposu olarak kullanıldı.
Gazino-meyhane-pavyon-et lokantası
Ermeni Soykırımı’ndan 98 yıl sonra, 2013 yılındayız.
Malkara merkeze 1.5 kilometre uzaklıkta olan mezarlık, Tapu Kütüğü’ne göre 1 Eylül 1976’da ‘metruk mezarlık ve yol fazlası arsa’ olarak kayıtlara geçirildi. 1950’li ve 60’lı yıllarda mezarlık önce define hırsızları tarafından altüst edildi. Sonra belediye mezar taşlarını söktürerek kanalizasyon inşasında lağım kapağı olarak kullandı. Mezarlığa önce halı futbol sahası, sonra beton bir tribün ve sahne ile bekçi-gişe kulübesi ile tuvalet yapıldı.
Malkara Belediyesi, 2010’da aldığı meclis kararıyla arazinin belediye hizmet ve sosyal tesis alanı olarak kullanılmasını uygun gördü. AKP İlçe Yönetim Kurulu üyesi Demirali Pala, Ermeni mezarlığı arazisi için açılan ihaleyi kazandı. Mezarlığa gazino-meyhane-pavyon-et lokantası olmak üzere betonarme bir inşaat başlandı. Hafriyat sırasında mezarlıktan çıkan kemikler çöpe atıldı.
Soykırım 1915’le başlamadı; ama 1915’ten sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Yüzyılın başındaki TC’nin temelleri bir Ermeni mezarlığının üstüne atıldı. 2018’deki TC ise Kürt mezarlarını, kentlerini bombalayarak, ölüleri mezardan çıkarıp gasp ederek varlığını kanıtlamaya çalışıyor.
Yararlanılan kaynaklar:
- Agos Gazetesi
- Bianet
