Minareyi çalan kılıfını hazırlar

TC’nin eski Başbakanı ve yeni C.Başkanı Erdoğan’ın dili bu bela örgüte “terörist” demeye varmıyordu. Ta ki BM Genel Kurulu öncesi Musul’un DAİŞ tarafından işgali sıarsında rehin alınan eski Musul Başkonsolosu ve 48 TC vatandaşı bu bela örgüt tarafından yapılan müzakkere sonucunda bırakılıncaya kadar.
Cidde konferansına katılan TC yetkilileri konferans mutakabat (anlaşma) belgesini imzalamadı. Cidde konferansında DAİŞ’e karşı oluşturulan cepheye de dahil olmadı. Gerekçe olarak rehin alınan vatandaşlarının hayati tehlikesini ileri sürdü.
New York’taki BM Genel Kurulu sırasında TC Cumhurbaşkanı tarafından ilk defa DAİŞ terör örgütü olaraka nitelendirildi. Ancak bu nitelendirme Erdoğan tarafından “Ortadoğu’daki tüm terör örgütlerine karşı mücadele verilmelidir” biçiminde genişletildi. Erdoğan şimdilerde de “Ey Avrupa sen IŞİD’i terör örgütü olarak kabul edip onunla mücadele ediyorsu da, neden PKK’yi terör örgütü olarak kabul edip mücadele etmiyorsun” diye Avrupa’yı suçluyor. Oysaki kendiside biliyorki PKK hem AB, hem ABD’nin terör örgütü listesindedir. Ayrıca PKK hem Almanya’da hem de Fransa’da 1993 Kasım’ından beri yasaklıdır. Biliyor ama DAİŞ’i utangaçta olsa terör örgütü olarak ifade ederken asıl hedefinide ortaya koyuyor.
Kobanê kuşatması, Pirsus (Suruç)- Kobanê direniş hattı nedeniyle Başbakan yardımcısı Akdoğan, Çalışma Bakanı ve Urfa milletvekili Faruk Çelik Mardin ve Urfa’da temaslarda bulundular. Urfa’da mehteran eşliğinde tur attılar. Kobanê’den ülkelerinin kuzeyine göç eden Kürtlerle görüştüler.
Geçen haftaki yazımda yazmıştım. TC’nin hudut kapılarını açması, G.Batı’dan Kuzeye göç olayını desteklemesi Kürtleri çok sevdiklerinden dolayı değildir. Hedef Güneybatı Kürdistan’ı (Rojava) boşaltmak, boşaltılan yerlerde yerlerde tampon bölge ya da diğer ismi ile güvenlikli bölge oluşturmaktır.
TC Başbakan yardımcısı Akdoğan Kanal 7’de yayınlanan söyleşisinde bir taraftan “Rojava’daki Kürtler bizim doğal müteffikimizdirler” derken, diğer taraftan tüm bu gelişmelerin suçlusu olarak Kandil’i işaret ediyor. Sanki Kandil’dekiler DAİŞ’i silahlandırıp, lojistik ve parasal destek vererek G.Batı Kürdistan’a saldırtmışlar gibi.
TC Başbakanı’da Star gazetesinde yayınlanan açıklamalarında yine tüm bu olayların sorumlusu olarak PYD’yi ve HDP suçluyor. Neymiş efendim PYD Suriye’deki muhalefet cephesinde yer almamışta, Suriye’deki rejimle işbirliği yapmış. Kendi dışında hiç kimseye yaşama hakkı tanımamış.
HDP etnik kimlik politikası yapıyormuş. Çözüm sürecinin içerisine Kobanê dahil değilmiş. Kürtleri ülkelerinde misafir ediyorlarmış. Sanki o ülke Kürtlerin ülkesi değilmiş gibi!
TC Başbakanı ve yardımcısının açıklamalarını Star gazetesi ve farklı internet sitelerinde bulup okuyabilirsiniz. Oldukça uzun, kapsamlı açıklamalar. Yer darlığından dolayı daha fazla alıntı yapamıyorum. Okurken göreceksiniz ki “Yavuz hırsı“ misali “Minareyi çalarken kendilerine göre kılıfını” da hazırlıyorlar. TC Başbakanı diyor ki “hem bizi süreci bozmakla tehdit ediyorlar hem de bizden silah yardımı istiyorlar. Kimse kendilerini tutmamış, gidip Rojava’da savaşsınlar.” Sen yol veriyormusun ki Rojava’ya gerekli desteği sunsunlar herşey Kürt halkının gözleri önünde cereyan ediyor, Kürtlerin bilirkişilere, şahitlere ihtiyaçları yok. Pirsus-Kobanê hattında bilirkişilik, şahitlik yapacak o kadar çok Kürt var ki, Kürtlerin sahte bilirkişilere ve şahitlere ihtiyacı yoktur.
Gün birlik günüdür. Kürtlükten nasibini almış insanlar görevlerini karınca kaderince yerine getirmeye çalışıyorlar. Kürtlükten nasibini almamışlarda tarihin ve halkın huzurundadırlar.
KÜRDİSTAN TARİHİNDE BU HAFTA:
* 28 Eylül 1969 tarihinde Ankara’da DDKO kuruldu.
* 28 Eylül 1991 tarihinde MKM İstanbul’da kuruldu. İlk başkanı İbrahim Gürbüz idi. Şehit Ozan Ali temel’de kurucuları arasında idi.
* 1 Ekim 1962 tarihinde İstanbul’da sahipliğini ve başyazarlığını Kürt yurtsever devrimci Edip Karahan’ın yaptığı Kürtçe-Türkçe “Dicle-Fırat” aylık olarak yayınlanmaya başlandı.
* 2 Ekim 1908 tarihinde İstanbul’da Kürt Teavün ve Terakki derneği kuruldu. Dernek aynı isimle bir gazetede yayınladı.
* 2 Ekim 1979 tarihinde İran’da İslam anayasası için yapılan refarandumu ulusal ve demokratik hakları tanınmadığı için Doğu Kürdistanlılar tarafından protesto edildi.
* 5 Ekim 1962 tarihinde Suriye’de yapılan nüfus sayımında 120.000 Kürt ecnebi (yabancı) olarak kaydedildi. Bu rakam bilahare 250.000 kadar çıktı. Bu kişilerin vatandaş olmadıkları için hiç bir siyasal ve ekonomik hakları yoktu.
