Neden Demokratik Özerklik?

Haberleri —

Bir çözüm modeli: Demokratik Özerklik  2

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), 2.’sini düzenlediği “Demokratik Özerklik Çalışta- yı“nda, birçok çevre Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi gerektiğini dile getirdi. Çalıştayda, Demokratik Özerklik’in, yalnız Türkiye ile Kürtler arasındaki ilişkileri ve Kürt sorununu çözmeyeceğini, bunun yanında toplumsal sorunların çözümü açısından da köklü bir demokratik siyasal yapılanmayı ortaya çıkaracağı belirtilirken, “Ahlaki ve politik toplum değerlerini taşıyan örgütlü demokratik topluma dayandığından ekonomik sorunlar dahil hiçbir sorun çözümsüz kalmayacaktır. Birçok çevre Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi gerektiğini dile getirmiştir. Ancak CHP, MHP ve AKP’siyle politik parti oligarşisi Türkiye için değil, kendi çıkarları için politika ürettiğinden çözümünü dayatan Kürt sorununu çözmeye yanaşmamak- tadırlar. Bırakalım Kürt sorununu çözmeyi, yürüttükleri politikalarla Türkiye’de çürümeyi derinleştirdikleri gibi Kürt ve Türk halkına da derin acılar çektirmektedirler” şeklinde ifade ediliyor.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümündeki konumunu da değerlendiren DTK, şu değerlendirmeleri yapıyor: “Devlet ve devlet uzantısı tüm kurumlar Kürt sorunun çözümünde başat yeri olan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılma taleplerine karşı aldıkları tutum sorunu derinleştirmenin ötesine geçmemektedir. Çünkü Kürt sorununa vakıf herkes bilmektedir ki PKK ve sayın Öcalan baş aktördürler. Bu nedenle sayın Abdullah Öcalan’a yaklaşım Kürt sorununa yaklaşımın kendisi olmaktadır. Buna rağmen tecridin katmerleştirilmesi aslında PKK, DTK ve BDP gibi gerçek muhatapları devre dışı bırakmak demektir ki; bu da inkar ve imha anlayışının sürdürülmesi anlamına gelmektedir. Bu durumda Kürt halkının kendi demokratik özgürlükçü yaşamını kurma dışında bir seçeneği kalmamıştır.”

‘Özgürlük ve demokrasinin yaşandığı yeni bir statüdür’
Devrimlerin tarih içinde zorunlu hale gelmesinin ve bu konuda cesaretli hamlelere atılmalarının en önemli nedenlerinden birinin, toplumlar için büyük tehlikeler ya da özgür ve demokratik yaşam fırsatlarının iç içe geçen bir durumla karşı karşıya gelmelerin olduğu ifade edilirken, “Demokratik Özerklik, Kürt halkının artık mevcut durumda ulusal varlığını tehdit eden rejimlerin egemenliği altında statüsüz bir halk olarak yaşamak istemediğinin ifadesi olmaktadır. Dünyada Kürtler gibi 40 milyonu aşkın nüfusa sahip olan, ama hakları bu kadar yok sayılan ve ulusal varlığı yok edilmeye çalışılan başka bir halk yoktur. Çözümsüzlük politikasında ısrar, halkları şiddet ve çatışma ortamında tutup güç kaybetmesinden başka bir sonuç vermeyecektir. Türkiye ve Kürdistan açısından her bakımdan çöküntü ve yıkım anlamına gelecektir. Demokratik Özerklik, Türk devletinin Kürtler üzerinde inkar ve imha politikası temelinde kurduğu si
yasi statüyü reddederek kendi özgürlük ve demokrasisini yaşadığı yeni bir statüye kavuşmayı ifade etmektedir” şeklinde tanımlanıyor.

‘Demokratik ulusun bedene kavuşmasıdır’
“Demokratik Özerklik, Kürdistan toplumunu örgütleyerek siyasi bir irade yaratmayı ve bu temelde Kürt halkı üzerindeki siyasi sömürgeciliği, toplum kırımı, ekonomik sömürüyü, talan ve kültürel soykırımı ortadan kaldırmayı hedeflemektedir” diyen DTK, “Demokratik Özerklik ile Kürtler, kendini demokratik bir toplum, demokratik bir siyasi iradeye kavuşturmadan ne Kürt toplumunun gücü ve siyasi iradesi ortaya çıkarabilir ne de Türkiye’nin ekonomik, sosyal, kültürel sorunları çözülebilir. Demokratik özerklik; tüm bu görev ve işlevlerini ancak çoklu toplumun özgünlükleri ve özerklikleri temelinde demokratik konfederal örgütlenmesiyle oluşan demokratik ulus anlayışıyla yerine getirebilir. Dolayısıyla onlarca yıllık mücadeleyle ortaya çıkan Kürdistan’daki demokratik uluslaşmanın demokratik siyasi iradesi ve sisteme kavuşması anlamına gelmektedir. Böylece bir toplumun ruhu olan demokratik ulus, Demokratik Özerklik ile bedenine kavuşmuş olmaktadır” tespitine yer veriyor.

‘Demokratik cumhuriyetin, Kürdistan’daki izdüşümüdür’

Demokratik Özerklik’in Türkiye halklarının hiçbir ihtiyacını karşılamayan, Türkiye toplumuna da yük haline gelen ulus devletin var olan katı zihniyetini değiştirme ve halkların siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmesi önünde engel olmaktan çıkarma temelinde cumhuriyetin demokratikleşmesini hedeflediğini ifade eden DTK, “Dolayısıyla Demokratik Özerklik, demokratik cumhuriyetin Kürdistan’daki izdüşümü olarak da görülmelidir. Kürt toplumu daha bugünden sadece Türkiye’nin değil, tüm bölge ülkelerinin en büyük demokratikleşme gücü haline gelmiştir. Özgürlük mücadelesi, Kürt toplumunda gerçekleştirdiği demokratik, siyasal, sosyal ve kültürel devrimle başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’nun demokratikleşmesi açısından büyük bir güç ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla Demokratik Özerklik’in inşa süreci, bölgenin demokratikleşmesini de beraberinde getirecektir.
Bu süreç aynı zamanda Türkiye toplumunun demokratikleşme ve Kürt sorununu çözme isteğinin, bölgesel ve uluslararası durumun dayattığı demokratikleşme gerçeğinin ve zorunluluğunun Türkiye devletinin önüne konulmasıdır. Türkiye devleti bu durumda ya kaçınılmaz hale gelen bu demokratikleşme gerçeğini kabul edecek ya da Kürt halkını farklı tercihlere götürecek bir çatışma politikasını sürdürecektir” tespitini yapıyor.

Devletlerle ilişkide yeni bir dönem başlayacaktır

Sınırların değişmesini değil, sınırlar içinde halkların kardeşliğinin ve birliğinin pekişmesini sağlayacak, böylece Türkiye’de oluşan karşıtlaşmayı durdurup Kürt halkıyla Türkiye’nin yeni bir sözleşme ile Türk-Kürt ilişkilerinde yeni bir dönem başlatacağını ön görüsünde bulunan DTK, “Demokratik Özerklik, istenirse Türkiye’nin tüm diğer bölgelerinde de uygulanacak bir demokratikleşme modelidir. Zaten dünyada da devletler katı merkezi karakterlerini bırakarak adem-i merkeziyetçi siyasal sistemlere yönelmektedirler. Çünkü yerinden yönetime dayanan sistemler sorunları daha kolay çözdüğü gibi, her alanda gelişmenin daha da hızlandığı siyasal modeller haline gelmişlerdir. Bu yönüyle demokratik özerklik yetkilerin yerellere devredilerek devletlerin bu tür sorunları çözüp, demokratikleşmeye yöneldiği eğilimlere de uygun düşmektedir. Demokratik Özerklik; bir devlet kurumlaşması olmadığından iktidar ve devlet odaklı savaşlar içinde olmaz. Bu açıdan tüm topluluklar, halklar ve siyasi birimlerle karşılıklı nitelikli ilişkileri kuracak karaktere ve kapasiteye sahiptir. Türkiye’den başlamak üzere İran, Suriye ve Irak olmak üzere Kürtlerin devletlerle ilişkisinde yeni bir dönem başlatacaktır. Bu büyük sorun Demokratik Özerklik anlayışıyla çözüldüğünde bölgedeki tüm sorunlar bir bir çözüme kavuşmuş olacaktır” tespitinde bulunuyor.                                             


‘Ezberlerin bozulması gerekiyor’

Aydın, yazar ve siyasetçiler Demokratik Özerklik modelinin “Bir arada yaşam” projesi olduğunu belirtirken, emek ve demokrasi güçlerinin bu talebin yanında yer alması gerektiğini söyledi. Tüm ezilenlerin taleplerinin yeni anayasada yer alması için ortak mücadele etrafında birleşme çağrısı yapılırken, emekli MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, “Ezberler bozulmalı” dedi.
Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için yeni bir anayasa büyük fırsat olarak görülürken, ülkedeki tüm muhalifler yeni anayasanın yazım sürecinde ortaklaşmaya doğru gidiyor. Kürt siyaseti, yeni anayasada Kürtlerin statüsünün belirlenmesi talebini yüksek sesle dillendirirken, statüyü de Demokratik Özerklik olarak sunuyor. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için Demokratik Özerklik modelinin kabul edilmesi, tüm halkların, farklılıkların ve kültürlerin kendini ifade ettiği demokratik bir anayasa konusunda tüm muhalifler kesimler ortak görüş bildirirken, yeni anayasanın yazımına başlaması ile söz konusu kesimler temel talepler ekseninde demokratik bir anayasa için demokratik birlikteliği tartışıyor. Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) Amed’de düzenlediği “Demokratik Özerklik Çalıştayı”na katılan emekli MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, Barış Meclisi’nden Hakan Tahmaz, ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Barselona Özerk Üniversitesi’nden Ricard Vilaregut Saez, Demokratik Özerklik modeli ile yeni anayasa yazım sürecini değerlendirdi.

Öneş: Türkiye’ye hitap eden bir talep


Demokratik Özerklik modelini değerlendiren emekli MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Demokratik Özerklik modelinin ilk gündeme getirildiği dönemde eleştirenlerden biri olduğunu hatırlatarak, “Daha önce düzenlenen Demokratik Özerklik çalıştayına katılmıştım. Bu çalıştayda özellikle BDP’nin daha önceden açıkladığı Demokratik Özerklik ile DTK’nin hazırladığı Demokratik Özerklik yapısı arasında farklılıklar ortaya çıkmıştı. Tereddütler çıkmıştı. O eleştirilere katılanlardan biri de bendim. O tarihten bu yana araya giren zaman ile Aysel Tuğluk’un açıkladığı Demokratik Özerklik ile ilgili kriterlerde daha somut daha demokratik bir yapı gördüm. Çünkü burada Kürt sorununu Türkiye’nin demokrasi sorunu olarak tespit eden anlayış vardı. Bir bölünme değil, bir etnik temele dayanan değil, tüm Türkiye halklarına farklılıklarına hitap eden, tüm Türkiye hitap eden bir özerklik talebi olduğunu ifade ettiler. Ben uygun buluyorum” dedi.
Öneş, “Uluslararası deneyimler ve açıklanan hususları da dikkate aldığımda bu meselenin çözümünü Türkiye’nin demokrasisi standartlarında derinlik kazandırma meselesi olduğunu, bir çoğulculuk, eşitlik ve hukukun üstünlüğünü şekillendirdiği bir demokratik sistem meselesi olduğunu ifade ediyorum. Tüm yabancı katılımcılar da bunu ifade etti” dedi.
Yeni anayasa hazırlıklarını da değerlendiren Öneş, yeni anayasanın tarihi bir fırsat olduğunu söyledi. Öneş, “Öncelikli meselemiz Türkiye demokrasisini nitelikli bir anayasa, demokratik bir anayasa çerçevesinde yeniden yapılanma, kurumsallaştırma ve çoğulcu, farklı kimliklere hitap eden, kendisini anayasada eşit vatandaş olarak gören bir anlayışla bir uygulama beraberliğinin, bütünlüğünün ortaya çıkarılması meselesidir. BDP ve DTK’nin de talebi bu yönde. Bu talep bölücü olmadığı sürece veya olmadığını somut ve şeffaf şekilde Türkiye kamuoyuna anlatmak çok önemlidir. Bunun için de kullanılan dil, uygulanan siyasetler çok önemlidir. Burada ben şahsen somut açıklamalar karşısında daha rahat şekilde meseleye bakabiliyorum. Toplum da rahat şekilde bakabilmeli. Yeni anayasa süreci bir fırsat olarak ortaya çıktığına göre silahların susturulması çok önemli. Teslim edilmesini demiyorum sonuçta teslim edilecek. Ama yeni anayasa sürecinin sağlıklı şekilde yürütülebilmesi için nitelikli bir anayasa yapabilmek için buna fırsat verilmesi gerekiyor. Siyasi iktidarın atacağı adımlar önemli. Aysel Tuğluk, radikal demokrasi ve radikal adımlar dedi. Bu kimin tarafından olursa olsun ezberlerin bozulması gerekiyor” dedi.


Gürkan: Bir arada yaşam projesidir


EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, Demokratik Özerklik’in bölünme değil, bir arada yaşam projesi olduğunu söyledi. “Demokratik Özerklik, Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda da önemli bir adım ifade ediyor” diyen Gürkan, “Türkiye’nin bütün emek ve demokrasi güçlerinin Demokratik Özerklik taleplerini karşılanması için Kürt halkının bu talebinin yanında yer alması ve desteklemesi gerekiyor. İşçi ve emekçilerin mücadelelerini birleştirmeleri açısından da önem arz ediyor. Kürt halkının bugünkü talepleri bireysel hak temelinde değil kolektif hak temelinde ele alınmalıdır. Bu temelde ele aldığımızda özerklik daha anlaşılır olacaktır” diye konuştu.
Yeni anayasa için demokratik bir zemini ve tartışma ortamın sağlanması gerektiğini belirten Gürkan, “Bugün açısından bu demokratik tartışma zemini yoktur. AKP tek tek yurttaşlara kadar insanların görüşünü aldığını ifade ediyor. Ama toplum üzerine baktığımızda siz ne söylerseniz söyleyin AKP’nin kendi ajandasındaki anayasanın çerçevesi çizilmiştir. O çerçevenin dışına çıkacak bir anayasanın kabul edilmeyeceğinin işaretlerini alıyoruz. Sayın Erdoğan’ın ‘tek din, tek dil tek vatan tek bayrak’ konuşması aslında o zihniyetlerinin dışa vurumuydu” dedi. Muhalif kesimlere yönelik operasyonlara dikkat çeken Gürkan, “Her gün bir operasyon varken ve Kürt halkının siyaset alanı bu kadar daraltılmışken, demokratik bir anayasadan bahsetmek çok mümkün değil” dedi. Gürkan, “Ezilenler, yeni anayasa sürecinde tartışmaktan ziyade ortak taleplerinin anayasada yer alması için bir mücadele etrafında birleşmesi önemlidir” dedi.

Vilaregut Saez: Çözüm için diyalog ve müzakere


Barselona Özerk Üniversitesi’nden Ricard Vilaregut Saez, kendi ülke deneyimini paylaşarak, söz konusu statünün İspanyol ve Katalan halklarını birbirinden uzaklaştırmadığını, aksine yakınlaştırdığını söyledi. Kürt sorununun çözümü için diyalog ve müzakerenin önemli olduğunu belirten Saez, “Hem Türkiye hem Kürdistan için diyalog ve müzakere önemlidir” dedi.

Yüksekdağ: İlerletici bir dinamizm taşımaktadır


ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Demokratik Özerklik projesi, bir halkın demokratik mücadelesinin geldiği aşamayı ifade ediyor. Türkiye ve Kürdistan halkının tüm demokratik taleplerinin yaşam, söz söyleme, örgütlenme hakkının yaşam bulması açısından kritik bir önem taşıyor. Bugünkü Türkiye gerekliğinde özellikle merkezi devlet aygıtının faşizan uygulamalarının bütün ezilen kesimlerin söz söyleme hakkını baskı ve zorbalıkla kesmeye çalıştığı koşullar içerisinde Demokratik Özerklik talebi ve mücadelesi toplumsal ve siyasal anlamda ilerletici bir dinamizm taşımaktadır. Bu aynı zamanda tüm Türkiye ve Kürdistan halklarının devrimci dinamizmi anlamına geliyor. Bu devrimci dinamizmin sokağın, yaşamın ve insanların günlük üretim faaliyetlerinin her aşamasında kendini göstermesi bakımından fikirsel olarak geliştirmesi ve uygulama süreçleri bakımından ilerletilmesi gerekiyor” dedi.
Yüksekdağ, yeni anayasa ile ilgili de şunları söyledi: “Demokratik Özerklik ve bu iradenin yaşama geçme dinamiğini, bu anayasa yapım sürecinde halkın demokratik iradesini göstermesi açısından önemli bir müdahale zemini olarak görüyoruz. Bu mücadele halkın iradesiyle somut bir biçimde ortaya konulduğunda inanıyorum ki anayasa tartışmalarında halk cephesinden yapılmış gerçek demokratik müdahale de ortaya konulmuş olacaktır.”


Tahmaz: Tek net çözümü olan Kürt hareketidir

Barış Meclisi’nden Hakan Tahmaz da, Demokratik Özerklik modeli ile ilgili şunları söyledi: “Son 30 yıllık çatışmalı sürecin çözüm sürecine girmesi ve bir arada, eşit, adil bir ülkede birlikte yaşam projesi olarak görüyorum. Demokratik çözüme dair bir el uzatma projesidir. Bu projenin günlük siyasetin gerilimleri, çatışmalarının dışında tutulmazı ve hakkıyla tartışılması gerekir. Şuanda tek net çözümü olan Kürt hareketidir. Devlet olmayan bir devlet modeli öneriyor Türkiye’ye. Kürtlerin yaşadığı yerlerde devlet olmayan devlet modelini hayata geçirmesi için irade gösteriyor” dedi. Tahmaz, yeni anayasa ile ilgili de “Anayasa sürecinde Kürt sorununu şiddetten çözüm sürecinin bir başlangıç adımı olabilir. Bunun içinde mevcut anayasasının ters yüz edilmesi gerekir” diye konuştu.

BİTTİ


SERTAÇ KAYAR

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.